Haberler

Dünyada ve İstanbul'da su...

Tarih: 8 Ocak 2007 Kaynak: Akşam Yazan: Deniz Gökçe

Dünyada ve İstanbul'da su...
Dünyamızın yüzde yetmişi su ile kaplı. Yüzyıllar boyu bize bu su bitmez gibi geliyordu. Fakat bu suyun ancak yüzde 0.3'ü kullanılabilir ve içilebilir. 2050 yılında dünya nüfusu dokuz milyarı geçecek. İklim değişiklikleri ve nüfus artışı sebebiyle, dünya nüfusu yedi milyara eriştiğinde 60 ülkede insanlar su kıtlığı yaşayacak. Günümüzde daha insanların yüzde yirmisi güvenli su kaynaklarından yoksun. UNESCO'nun "Dünya Su Gelişme Raporu"na göre su potansiyeli olarak Türkiye kırk beşinci sırada ve su fakiri olarak görülüyor. Su zengini ülkelede kişi başına düşen su miktarı 10.000 metreküp dolaylarındayken Türkiye'de bu miktar 1.570 metreküp.

Siyaset ötesi bir sorun
Son yıllarda küresel ısınma ve diğer olgular nedeniyle yağışların azlığı, kuraklık ve bilinçsiz tarımsal sulama sebebiyle, yeraltı sularının seviyesi hızla düşüyor, göller ufalıyor, sazlıklar kuruyor. Kentlere su sağlamak için yapılmış barajlar yeterince su toplayamıyor; ülkemizdeki en son örnek ise İzmit. Ankara, Bursa gibi büyük kentlerimiz veya Bodrum gibi bir turizm cenneti ciddi susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Konya’da 70 bin öğrenci sayısına gelmiş dev Selçuk Üniversitesi’nin su sorunu, kısmen taşıma su ile halledilmek zorunda kalınıyor. Su sorununu hep siyasete bulaştırıyoruz ama sorun gerçek, önemli ve büyük, yani siyaset ötesi, "ortak" bir sorun!

En yakın tarihte susuzlukla karşılaşan en büyük kent-metropol örneği hepimizin hatırladığı gibi 1989-1990 yıllarında İstanbul'da yaşanan su sıkıntısı. O günleri bir hatırlayalım. Bir kentin susuz kalmaması içni önce mevcut suyun yönetimi ve tasarruf ederek kullanımı, ikincisi de kentin nüfus artışı ve su kulanım artışı göz önünde tutularak yeni su kaynaklarının sağlanması, yani bu konuda yeterli yatırım yapılması gerekir. O günlerde yazılan bir rapora göre, 1989-1990 arasında su sıkıntısı gelirken, su sıkıntısı çekileceği anlaşıldıktan hemen sonra, birincisi, geç de olsa önce suyun kullanılmasında tasarruf ilkesine uyulması için kamuoyunu aydınlatıcı yayınlar yapılması gerekiyordu. İkinci hedef barajlardan çıkan suyun şebekelerde kaybolmamasını sağlamaktı.

30 bin ton su taşındı
Üçüncüsü, ileriye dönük proje ve yatırım yapılması gerekiyordu. O zaman şebekelerde su kaybı verilen suyun yüzde kırkına erişiyordu. Yılda 1.000 km yeni boru döşeme girişimi ile 5.000 km şebeke hattında, bir taraftan su sızdıran ve asbest, PVC veya döküm demir borular değiştirilirken, bir taraftan da yeni yerleşim bölgelerine su götürülmeye başlanmak zorunda kalınmıştı. O yıllarda su kaybı ancak % 30’un altına düşürülebilmişti. Ama tasarrufu küçümsememek gerek. İstanbul'a o günlerde yılda yaklaşık 600 milyon metreküp su verildiği düşünülürse, bu yolla sağlanan yılda 60 milyon metreküp önemli bir miktardı. Tabii su sorunu gündeme oturduğu zaman kısa vadeli çözümlerle su sıkıntısının hafiletilmesine de çalışılmak zoruda kalınmıştı. Bu amaçla Yalova Gökçedere Barajı’ndan İstanbul’a tankerlerle su taşınmış ve Boğaz’ın Avrupa sahilinde yaşanan su sıkıntısını kısmen gidermişti. Günde 30 bin ton kadar su taşınması bekli de dünya rekoru idi. Ayrıca en çok ABD ve Rusya'da uygulanan “bulut tohumlama” yöntemi ile bir yılda fazladan yaklaşık 120 milyon metreküp su da sağlanmaya çalışılmıştı. Ataköy ve çevresinde yaklaşık 300 metre derinlikte açılan yedi kuyudan sağlanan su ile bu bölgeye günde 120 bin metreküp su verilmesi sağlanmaya çalışılmıştı. Terkos Gölü ağzındaki çok düşük tuz oranı olan Karadeniz’den günde 40 bin metreküp su, kontrollü olarak göle pompalanarak buradaki su mevcudu da takviye edilmeye çalışılmıştı. Ve tabii uzun vadede İstanbul metropolünün su sıkıntısı çekmemesi için DSİ işbirliği ile uzun vadeli bir yatırım planı yapılmış, bu plan çerçevesinde mesela Sazlıdere Barajı ile Istranca Dere Regülatörlerinin yapımına başlanmıştı.

İstanbul’daki sıkıntı kalıcı
Sazlıdere Barajı ve Istranca Dereleri Regülatörlerinin yapımından sonra DSİ tarafından yapılması planlanan Büyük Melen Projesi kapsamındaki Yeşilçay, İsaköy, Sungurlu Barajları ve Büyük Melen Regülatörlerinin yapımı projeleri ile 2040 yılına kadar İstanbul’un su gereksiniminin bir planlaması oluşturulmuştu. Ayrıca su dağıtımının daha etkin düzenlenmesi için yapılan depo ve isale hatları dışında Anadolu yakasından Salacak-Sarayburnu üzerinden Avrupa yakasına aktarılan suyun Haliç’in kuzeyine, Galata bölgesine, daha hızlı ve kolay aktarılabilmesi için Eminönü-Karaköy sualtı geçişi gerçekleştirilmişti. Son olarak da Adalar’a su altından isale hattı döşenerek tankerle su taşınmasına son verecek proje oluşturulmuştu.

Yani su krizinde hem kısa vadeli yamamalar hem de uzun vadeli yatırım işleri, eşanlı ve acilen yapılmak zorunda kalınıyor. Su konusundaki, susuzluk krizi döneminde gündeme gelen, “eski” projelerin bir bölümü bugün de devam etmekte. Tabii su krizi sonrası dönemlerde planlanan ve başlanmış birçok “yeni” proje ve yatırım var. Ancak bir konunun altı çizilmeli. Yılda 400-500 bin kişi artan ve nüfusu 15 milyona dayanan İstanbul'a su temini bugün hâlâ yağışların yıllık ortalamanın altında olmamasına önemli ölçüde bağlıdır. Unutmayalım ki yılda ortalama 790 mm olan yağış son 1989-1990 su krizi ortamında 450 mm dolaylarındaydı ve bu kuraklık su sıkıntısının temel sebebiydi. Tabii su krizi bir ölçüde daha önceki dönemlerin plansızlığı ile de çok ilişkili idi.

Ama anlayalım: İstanbul’un büyüme hızına hiçbir planlama ve yatırım yetişmez. İstanbul’da su sıkıntısı kalıcı bir olgudur. Üstelik, önümüzdeki dönemde, olası “büyük deprem” ortamında su sorunu, tesis ve bağlantılara tahribat nedeni ile daha da büyük duruma gelebilir. Hem iklim bağlantılı su krizi hem de deprem bağlantılı olabilecek su sorununa çok dikkat etmemiz gerekiyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.