Haberler

New York'ta Anti Kentleşme - 2

Tarih: 16 Mart 2007 Kaynak: WNYC Radyosu Çeviren: Melis Göker


Harlem
Dün ilk bölümünü yayınladığımız WNYC Radyosu’nda yayınlanan July Birdseen’in sunduğu Leonard Lopate Show adlı programının ikinci bölümünde Priceton Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “New York’ta Anti Kentleşme” adlı kitaptan yola çıkılarak şehir, kentleşme, soylulaşma kavramları ele alındı. Özellikle soylulaştırma ve banliyöleşme kavramları üzerine eğilen programda New York’un geleceği bu kavramların etrafında tartışıldı. Programın ikinci bölümü telefon bağlantılarıyla devam etti.

July Birdseen: Şu anda burada bizimle konuşmak isteyen birçok kişi telefonda bekliyor, ilk olarak bizi Harlem’den arayan Michael’e bağlanıyoruz.

Harlem’den Michael: Ben kitapta Harlem’den bahsedilip bahsedilmediğini öğrenmek istiyorum.

Suzanne Wasserman: Elbette, kitapta Robin Kelly’nin Harlem’le ilgili bir makalesi bulunuyor.

JB: Michael, bulunduğun yerden banliyöleşmeyi nasıl görüyorsun?

Michael: Ben bir Afrikoamerikalı’yım ve üzülerek Harlem’in nasıl değiştiğini görebiliyorum. Bu duruma Afkikoamerikalılar da dahil. Abisson Kilisesi’ne bağlı çalışan Abisson Gelişme Vakfı Harlem’de Afrikoamerikalılar’ı yok saymaya çalışıyor. Şimdi anıtsal bir kule dikmeyi düşünüyorlar fakat bu yeterli değil çünkü Amerika’nın tarihinin önemli bir parçası olan Afrikoamerikalılar’ı görmezden geliyorlar. Tüm Afrikoamerikalılar’ın yıllar boyunca eline geçirdiği tüm hakları elleerinden alıcasına onları görmezden geliyorlar. İnsanların 800 Dolar’a aldığı bir apartman dairesini bir Afrikoamerikalı’nın alabilmesi için 2 bin Dolar’a sahip olması gerekiyor. Gelecekte Afkikoamerikalılar’ın bu bölgeyi terk etmelerini sağlayabilmek birçok düzenleme yapılıyor.

JB: Bu gerçekten de ilginç bir yaklaşım. Bütün konuşmalar boyunca eksik kalan kısım şu anda neler olduğu ve neler yapılabileceğiydi. Özellikle de şu anda hükümetin bu konuda neler yaptığı, neler yapabileceği ve neler yapması gerektiği. Suzanne, sokak panayırlarından ve sokak panayırlarının şehre sırf kazanç sağlayabilmek için karakterini nasıl kaybettiğinden bahsetti. Peki bu koşullarda neler yapılabilir?

Neil Smith: Bence Michael son derece haklı. Artık New York’un banliyöleşmesi bir politika haline geldi. Ve bu sadece New York’ta değil, dünya çapındaki tüm şehirlerde bir devlet politikası olarak uygulanıyor. Bu politikalar birbirleriyle birçok benzerlik taşıyor. Bence yapılması gereken şey yönetime bakmak değil. Harlem’e baktığımızda da 1980ler’deki Harlem’i göremiyoruz ve tamamıyle Michael’ın az önce bahsettiği noktaya ulaşıyoruz. Harlem’de Arfkoamerikalılar’ın istedikleri işi yaparak yeterli para kazanmaları ve hayatlarını idame ettirebilmeleri mümkün değil. 1980ler’de yaşam koşulları çok daha iyi durumdaydı. Eğer tabloya olumlu tarafından bakarak olumlu çözüm önerileri getirecekesek o zaman ilk olarak sivil toplum örgütleri ve yaptıklarına bakmak gerekiyor. Çünkü Harlem’de yatırımcıların değil bu bölgede yaşayan insanların istedikleri, memnun olacakları değişikliklerin yapılması gerekiyor.


Bir Sokak Panayırı
JB: Fakat Harlem’de şu anda faaliyet yürüten veya faaliyet yürütmeyi düşünen sivil toplum örgütleri veya üniversiteler mevcut değil. Belki de ilk önce böyle kuruluşların bu bölgeye nasıl odaklanmalarının sağlanabileceği tartışılmalı. Şimdi yeni bir telefon bağlantımız var. Paul 22.Cadde’de gerçekleştirilen yenileme çalışmalarıyla ilgili soru sormak istiyor.

Thompson’dan Paul:
Bence konuşmaya yaklaşık yirmi yıl önce açılan ilk McDonalds’la başlayabiliriz. 22. Cadde’deki banliyöleşme işte tam bu McDonalds’ın açıldığı tarihlerde başladı. Şu anda birçok Las Vegas tipi McDonalds var. Mesela ilk Seven Eleven’ı gördüğümde şok olmuştum fakat şimdi aynı cadde üzerinde birçokları var. Çok gururlu bir New Yorklu’yum çünkü oturduğum yerde hiç Seven Eleven yok. Mc Donalds ise bizim caddede değil, iki cadde altımızda. Burada trafik gibi bir sorunumuz çok daha yok. Hiç değilse çocuklar hala sokakta oyun oynayabiliyor. Bence her şeyden dolayı hükümeti veya şehir meclisini suçlayamayız.

JB: Teşekkür ederiz Paul. Üzerinde durduğun ilginç noktalardan biri tek bir Mc Donalds’tan birçok Las Vegas tipi Mc Donalds’a geçilmiş olması. Ve Neil de makalaesinde bu mahalleye neler olduğundan bahsetmişti.

NS: Aslında ilk telefonla ikinci telefon arasında bazı benzerlikler bulunuyor. Çeşitli toplumsal sınıflar arasındaki bağın azalması ve değişime uğraması bununla ilintili. Bunu Times Meydanı’ndan görebiliriz. Times Meydanı artık New Yorklular için bir şey ifade etmiyor. Mesela onun anlamı artık Queens’e taşındı. Artık bir Time Meydanı yok.

JB: Peki Times Meydanı’nın yerinde ne görmek isaterdiniz?

NS:
Bence bu bölgede yaşayan insanların orada Times Meydanı’nın yerine ne konulabileceğine dair fikirlerini ve isteklerini dile getirme şansı olmalıydı. Bu yukardan inme bir planlamadan çok daha iyi bir yöntem. Bence bu bölgede yaşayanların aidiyet hissetmeleri için çok önemli.

SW: Ben de benzer şekilde düşünüyorum. Eğer mahallende Seven Eleven olması hoşuna gitmiyorsa onların orada kalmaması için bir şeyler yapman lazım. Ben de mesela her baktığım yönde en az iki veya üç tane Starbucks görmekten hiç mutlu değilim. Bu gerçekten de sinir bozucu. İşin garip yanı her birinin önünde sürekli kuyruk olması. Demek istediğim artık bu konuyla ilgili sorumluluk almalı, kendimizi sorumlu hissetmeliyiz. Bazı bölgelerde Seven Eleven açıldığını gördüğümde gözlerime inanamıyorum. Manhattan’daki veya 23. Cadde’deki insanlar Seven Eleven’la ne yapıyorlar diye düşünüyorum fakat insanlar bu yerlere gidiyor.

JB: Aslında bunun bazı ekonomik sebepleri de var. Seven Eleven’daki bazı şeyler yıllardır gittiğiniz yerdekinden daha ucuz olabiliyor. O zaman da tekrar bir seçim yapmanız gerekiyor, yaptığım bu seçimimi maddi olarak karşılayabilecek miyim?

SW: Bu özellikle en basit altyapıya dahi sahip olamayan fakir mahalleler için geçerli. Mesela Harlem. Ben kesinlikle Harlem’in bu tip mekanları haketmediğini söylemiyorum fakat ufak, yerel restoranlar büyük fast food firmalarına göre çok daha pahalı. Bu biraz da insanların durumu algılayış biçimleriyle ilgili.


Times Meydanı
JB: Mesela hemen bulunduğumuz binanın içinde yer aldığı blokta toplam 3 adet Starbucks ve Bluespoon adında, bir kadın ve arkadaşları tarafından işletilen ufak bir restoran var. Ben ve birkaç arkadaşım öğlenleri Starbucks’a değil de oraya gitmeye karar verdik. Bu bir karardı.

Evet şimdi yeni bir telefon bağlantımız var, New York dışından, New Jersey’den. Joe, notunda New Jersey’in New York’tan farkından bahsetmişsin.

Joe: Evet eskiden Brooklyn’de bir banliyöde oturuyordum fakat dayanamadım, 1999’da doğduğum mahalleyi ve Brooklyn’i bırakarak New Jersey’e taşındım. Bence şehirdeki en pahalı ve en kötü mahalleydi. Şu anda ise bu mahallerde daha çok Rusya’dan, Nijerya’dan, Polonya’dan gelen aileler yaşıyor. Evet çocuklarını yetiştirmek için uygun bir yer olabilir fakat çok kalabalık, trafik sorunu var, araba park etmek bir işkence.

NS: Bence kesinlikle haklı. Şehirden uzaklaşmak veya soylulaştırma dediğimde bu aslında para gerektiren bir durum. Bazense bu durum yatırımları değil stokların azalmasıyla ilgili olur. Mesela mülk sahiplerinin malları azalmaya başlar. Bu da mülklerin ucuzlaşmasına sebep olur.

JB: Makalenizi hazırlarken yaptığınız araştırmalarda evet, işte benim bahsettiğim de tam olarak bu diyebildiğiniz bir örnekle karşılaşabildiniz mi? Şimdiye dek hep hoşumuza gitmeyen şeylerden bahsettik, peki sizi şaşırtan şeyler de oldu mu?

SW: Ben özellikle hiç hoşlanmadığım için sokak panayırlarının üzerinde durum fakat bunlara bile biraz yakındna baktığınızda şaşırtıcı bir şeyler bulmak mümkün. Mesela katıldığım panayırlaran birinde yine aynı geleneksel kıyafetleri giymiş insanlar vardı ve bu panayırı bir aile düzenliyordu. Daha dikkatli baktığımda orda bir şeyler satmaya çalışan, yemek pişiren bir aile vardı, gerçek bir aile. Orada yaşıyorlardı ve çok daha içten görünüyorlardı. Bu beni şaşırttı. Eğer yatırımcılar bu panayırlardan biraz uzak durursa ve bu panayırların bölge sakinleri tarafından gerçekleştirilmesine izin verirlerse, çünkü genellikle bu panayırlarda ücret karşılığı tutulmuş görevliler çalışıyor, belki bir şeyler değişir. Fakat bu panayırlar günümüzde o denli sistemli bir şekilde gerçekleştiriliyor ki panayırı kimin düzenlediğini bile anlayamıyorsunuz. Eğer biraz daha orada yaşayanlara yönelik, orada yaşayanalrın düzenlediği ve sahip çıktığı bir organizasyon oluşturulabilirse panayırlar irite edici halinden çıkacaktır. Ve bunun işaretlerini de görebiliyoruz.

JB: Peki Neil son olarak seni şaşırtan bir durum oldu mu?

NS: Beni en çok Times Meydanı şaşırttı. Araştırma için o bölgede dolaşıyorduk ve bir yılı aşkın zamandır, savaş karşıtı gösterilerden beri Times Meydanı’na gelmemiştim. Bu defa beni Time Meydanı’nın Disney’den ne derece etkilenmiş olduğu veya meydanın içindeki Disneylandvari yan şaşırttı. Ve özellikle de medya kuruluşlarının Times Meydanı’nı nasıl makyajlayarak yeni bir imaj haline getirdikleri, gerçekte yanında durduğunuzda hiç de öyle şaşaalı görünmediği dikkatimi çekti.

JB: İkinize de teşekkür ederiz. Bunları ve daha fazlasını Gentrification of New York adlı kitapta okuyabilirsiniz.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.