AKM'nin yıkılarak yerine başka bir binanın yapılmak istenmesinde aslında şaşılacak bir durum yok. Ne de olsa siyasetin imar faaliyetleri ile ilişkisi Demirel'den, belki de Menderes'ten beri temel atma gösterişi üzerine kurulmuş bir gelenek. Biliyoruz ki bu ülkede sahipsiz fabrikalar, işletmesi olmayan kültür merkezleri, uçak inişine elverişsiz havalimanları için haddinden fazla para harcadık... İmar faaliyetlerine bu kadar beceriksizce para saçan başka çok az ulus vardır herhalde.
Çok bellidir ki, AKM'nin sorunu yapısal bir sorun değil, işletme sorunudur. AKM'nin yerine yeni bir yapı yapılması, zamanla bu yapının yine işletmeden kaynaklanan nedenlerle özelleştirilip bir opera ve tiyatro binasından salt bir kongre merkezine dönüşmesi tehlikesi mevcut. Ama esas tehlike bu değil. Şayet Anıtlar Kurulu zamanında tescillenmiş AKM'nin üzerindeki tescil kararını sırf merkezi hükümet istedi diye kaldırırsa AKM'nin yıkımından daha büyük bir olayla karşı karşıya kalırız.
Anıtlar Kurulu'nun AKM'nin (veya tescilli herhangi bir yapının) tescilini kaldırdığında veya değiştirdiğinde, kendisinin iktidara göre şekil ve anlayış değiştiren bir kamu kurumu olduğunu tescil etmiş olacaktır. Diyelim ki Atilla Koç, tüm azmi ve şevkiyle AKM'yi yıktırdı ve yerine Türkiye'nin en mükemmel opera binası yapıldı. Kurul kararları dönemsel olarak değiştirilebiliyorsa, aynı akıbet bundan 30 sene sonra o yapının da başına gelmeyecek mi? Mimari kültürün sürekliliği bu şekilde nasıl sağlanacak?
AKM tartışması bizi başka bir sorunla baş başa bırakıyor: mimari mirasın korunması için yetkili merci olan Anıtlar Kurulları'nın sürekliliği. Bu kurullar, yarı zamanlı çalışan, yarısı merkezi hükümetin kadrolarınca diğer yarısı ise pasif akademisyenlerce doldurulan ve üç-dört senede bir değiştirilen kurumlar olmamalı. Bir ülke büyüklüğündeki İstanbul'da kurul kararlarını bekleyen yüzlerce proje ve binlerce yıllık mimari mirasın zaman içinde yok olma tehlikesi varken, İstanbul'daki Anıtlar Kurulları'nın tamamı hükümetten bağımsız kişilerden oluşan kadrolara sahip olmalı. Yoksa sadece AKM değil, İstanbul Manifaturacılar Çarşı'ndan Eldem'in SSK binalarına ve Arkan'ın Florya Köşkü'ne dek her yapı tehlike altında kalır.
Peki AKM binası için ne yapılabilir? Mevcut binanın mimari ve strüktür sorunlarından öte öncelikle bir işletme problemi yaşadığını kabul etmek gerek. AKM binası özünde bir opera ve tiyatro binasıdır, dolayısıyla gün içinde halk tarafından hemen hemen hiç kullanılmaz. Ancak Taksim gibi canlı bir düğüm noktasında manzaraya açılabilecek tek boşluğu da kapatır. Şayet ufak mimari müdahalelerle gün içinde de AKM'nin işletilmesini sağlayacak önlemler alınabilirse (arkada manzaraya açık bir ufak kafe, gün içinde çocukları ve gençleri bina içine çekebilecek etkinlikler, daha cazip sergi salonları vb.) binanın sanılandan çok daha kullanışlı ve değerli bir bina olduğunu herkes anlayacaktır.
Mimarlar Odası: Kabul edilemez
Cumhuriyet dönemi mimarisinin önemli eserlerinden ve aynı zamanda Taksim Meydanı'nın simgesel yapılarından biri olan AKM'nin yıkımını öngören bir sürecin başlatılmasını kabul edilemez buluyoruz. Böylesi kültürel ve simgesel bir yapının gerektirdiği güçlendirme ve iyileştirme bedelinin karşılanamaz olduğunu düşünmüyoruz. Türkiye'nin 1970'li yıllarda, kültürel etkinliklerin en yoğun olduğu kentinde, toplumun kültürel gereksinmelerinin karşılanması için tasarlanan bir yapı olan AKM, fiziki olarak İstanbul kentinin belleğinin bir parçasıdır. AKM ayrıca sadece İstanbul kent sakinlerinin değil, tüm ülke insanlarının belleğinde olan, şu veya bu nedenle tüm toplum katmanları tarafından kullanılan ve bilinen bir yapıdır. AKM, yapıldığı dönemin tasarım, mimari ve teknoloji anlayışını yansıtması açısından mimari değere sahiptir.
Hilmi Şenalp: Yeniden inşa edilmeli
AKM binası, diğer cepheleri tamamen ihmal edilerek Taksim Meydanı'na dönük planlanmış bir 'façade' mimarisidir. Ön cephesi itibarıyla döneminin öncü ve güzel binalarındandır. Ancak bir kültür merkezi olarak eksik fonksiyonlu, alan kaybı fazla, çok çabuk eskimiş, 'modernite demodesi' bir bina haline gelmiştir. Özellikle Boğaziçi'ne hâkim bir parselde bulunmasına rağmen, Boğaz'dan salonların üstünü örten sıradan bir blok görünümündedir. Yandaki otoparkla birlikte düşünülerek bugünkü blok yapı anlayışından farklı ve kesinlikle parçalı bir anlayışta yeniden inşa edilmelidir. İç mekânda yenileme yapıldığı takdirde, rasyonel bir maliyet analizinde, yeniden inşanın daha ucuz olabileceği ve İstanbul'un gerçek bir kültür-kongre merkezi kazanabileceği kanaatindeyim. Boğaz'dan siluet tesiri dâhil, yeni tasarım parametreleriyle yeni bir planlama şarttır. İstanbul'un, özellikle Batılı mânâda tek meydanı olan Taksim'in buna ihtiyacı vardır.
Han Tümertekin: Yıkmak basit çözüm
Binaya mimarca baktığımızda görebiliyoruz ki, bu yapının şu ya da bu şekilde kabul görmüş ya da gerçek olarak karşımızda duran fiziksel verilerini pekâlâ dönüştürerek günümüz için kullanışlı hale getirebiliriz. Ben hep sorunu kullanışlı kılmakla ilgiliyim. Bu konuyu Taksim'in dönüştürülmesi için kullanmak... Burada sorunun yalnızca o binada olmadığı, o binanın Taksim'le kurduğu ya da kuramadığı ilişkinin üzerine gidilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
O binanın camı şöyleydi, ısıtma, soğutma gideri yüksekmiş gibi çok rahatça teknik bakımdan aşılabilecek sorunlara dayandırmak yanlış. Zaten hemen çürütülür bu tezleriniz. AKM'yi yıkmak akla gelebilecek en basit, yaratıcılıktan uzak çözüm olur.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamış
Bütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!

