Pembe masallar okunuyor, palavralar sıkılıyor, hayal dünyaları yaratılmak isteniyor. Devletin ve milletin arsaları ve arazileri bile "Hasan almaz basan alır" yöntemiyle satılıyor. Yatırımlar ve harcamalar parasızlıktan durmuş, satışlardan gelen para ile günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Devlet içeride ve dışarıda uçan kuşa borçlu. İlaç parasını alamayan eczaneler kapanıyor, kamulaştırma bedelleri ödenmiyor, kamu hastaneleri çaresizlik içinde feryat ediyor.
Dünkü gazetelerde manşetten verilen haber:
"Türkiye'nin en büyük adliye binası olan Bakırköy Adliye Sarayı açılacak. Ancak bütçede ödenek olmadığından taşınma ve temizlik işlerini hákimler, savcılar ve personel yapıyor."
Fotoğraflar çarpıcı. Hákimler, savcılar ve personel ellerinde dosya torbaları, süpürgeler, kovalar ve bezler, temizlik yapıyor! Dosya ve eşyaları da kendi ceplerinden para verip tuttukları araçlarla taşıtmışlar.
Bu rezaletin nedeni ne?.. Devletin parası yok!
Yeni adliye binasının açılışını Recep Tayyip törenle yapacakmış!
Şimdi madalyonun öbür tarafına kısaca bakalım. Devlette olmayan paraları kendi belediyelerine aktardılar. Belediyelerin Hazine'ye ödenmemiş borçları katrilyonları buluyor.
Belediyeler har vurup harman savuruyor, kendi yandaşlarını zengin ediyor.
En büyük vurgun belediye şirketleri eliyle oluyor. Bu şirketler hiçbir kamu denetimine tabi değil.
Geçenlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan bir üstgeçidin yıkılmasına karar verildi. Trilyonlar harcanmıştı. Bu konu Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a sorulduğunda, "Haberim yok, ben yapılan her şeyi bilemem ki" dedi!
Ankara'dan, devletin Kamu İhale Bülteni'nin 5 Mart 2007 tarihli sayısından bir örnek vereyim. Ankara Büyükşehir Belediyesi, başkentte park-bahçe işleri yaptıracakmış. İhale açılmış. Şimdi olayı kısaca izleyin:
İhaleye bir tek firma katılıyor. Belediye şirketi Anfa!.. Ve işi alıyor! Bedeli 144 trilyon 823 milyar lira.
Bu nasıl hikáyedir? Nasıl oluyor da ekonominin böylesine "coştuğu" bir ortamda ikinci bir firma bu ihaleye girmiyor veya giremiyor? Nasıl oluyor da yine tek tabanca belediye şirketine bu iş veriliyor?
Sevgili okuyucularım, bu inanılmaz çelişkiyi (!) çok iyi görmek ve değerlendirmek gerekiyor. Bir yanda koskoca adliye binasını "bütçede para yok" gerekçesiyle hákim ve savcılara taşıtan, onları kovalarla, süpürgelerle seferber eden, öbür yanda ise paraları belediyeler ve belediye şirketleri eliyle har vurup harman savuran bir yönetim anlayışı. Türkiye bu durumlara düşürüldü.