Baştan beri İnciraltı'nın doğru bir yer olmayacağını, Urla'nın daha doğru olacağını düşünenlerdenim. Yapılacak imar planından memnun olmayan arazi sahiplerinin çok sayıda dava açmasına kesin gözü ile bakanlardanım. Önceki 'Haftalık'ta Başkan Kocaoğlu'nun altını çizdiği gibi 'BIE gibi, FISU, Olimpiyat Komitesi gibi kuruluşlar hukuki problemleri olan yerlere sıcak bakmıyorlar'... Programda da, böyle sorunlu bir yerle İzmir'in EXPO'yu kazanmasının mümkün olmadığını söylüyorum. Ama kaygımız odur ki; bizim programda 'sizinkiler, bizimkiler' gibi basit bir ağız kavgası ortamına indirgenen bu tartışmaların yararı olmayacaktır. İnciraltı'nın İzmir'in son nefes aldığı yerin, İzmir'in 'Kaşıkçı Elması'nın' bir oldu bitti ile imara açılmış olması ile sonuçlanacak.
Bizim gayrimenkul yatırımcıları ile uzak yakın ilişkimiz olmadığını herkes bilir. Derdimizin İzmir ile olduğunu belirtelim. BIE'nin hukuki sorunlar yaşayan bir araziyle gelen İzmir yerine, rakibi Milano'yu tercih etmesi halinde de burayı seçenler yerine, burası için dava açanların suçlanmasından kaygı duyarım. Gelelim buraya itiraz edenlerin itiraz nedenlerine. Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, konunun uzmanlarından biri ve Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı. Prof. Sındır, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği İl Koordinasyon Kurul Sekreterliğini yürütüyor.
Kurullarda TMMOB neden yok?
Prof. Dr. Sındır şöyle diyor: 'Her şeyden önce, TMMOB'ye bağlı olarak İzmir'de faaliyet gösteren ve bu ülkenin olmazsa olmazları içerisinde yer alan mimar, mühendis ve şehir plancıları olarak tüm çalışmalarımızda insan ve onun içerisinde yaşamını sürdürdüğü doğa odaklı sürdürülebilir kalkınma, sosyal refah, barış ve özgürlükten yana olan ve tüm bunları da hiç bir maddi veya manevi çıkar gözetmeden yerine getirmeye çalışan 19 odayız. Tamamen demokratik örgütlenme biçimiyle söz konusu odalarımızın tüm mühendis, mimar ve şehir plancılarını temsil ettiğini kabul etmek demokrasiyi içselleştirmiş olan tüm bireylerin görevidir. Kısaca programda tabir edildiği gibi 'bir takım çevreler' ifadesini reddediyorum. Bir takım çevreler yerine 'İzmir'in mühendis, mimar ve şehir plancıları, aydın insanları' demek daha doğru bir yaklaşım olur. Böylesi, İzmir'e ve İzmir halkına daha çok yarar getirir.
İzmir'imiz ile ilgili hiç bir konuda dar / kısır ideolojik yaklaşımlar içerisinde hiç olmadık. Her ne söylediysek bu şehri sevdiğimiz için ve bu şehrin güzel insanlarının yararına olduğunu düşündüğümüz için bunu yaptık.
TMMOB ve tüm birimleri olarak EXPO'nun İzmir'e gelebilmesi için her türlü desteği vermeye çalışıyoruz. Ancak bizden destek talebi de maalesef olmuyor. Ne zaman bizler davet edildik de katılmadık. EXPO kurullarında neden TMMOB hiç düşünülmez? Sonuçta bu olayın mimari çalışmalarında, mühendislik, plan ve peyzaj çalışmalarında bizim üyelerimiz yer alacakken neden hiçbir kurula davet edilmeyiz? Ya da bizleri eleştirenler neden bizi sürece katma çabasında bulunmazlar da sonrasında sürecin dışında kaldığımız için yapıcı eleştirilerimizi 'istemezükçülük' olarak ifade ederler anlayabilmiş değilim. Evet bizler 'istemezükçüyüz' ama hukuk dışılığı istemezük, insanların ve doğanın zararına olanları istemezük... Konuyu belki de en iyi bilen uzman odalar olarak, maalesef İzmir EXPO'sunun sürecinin dışında bırakılıyoruz. Üzüntü verici değil mi? Ortak akıl ancak ve ancak ortak düşünerek ortaya konabilir. TMMOB adına yaptığım basın açıklamasında 'mahkemeye veririz' tarzında hiçbir yaklaşımı göremezsiniz. Kaldı ki basın açıklamamız sonrasında basının ısrarlı sorusuna vermiş olduğum yanıt ise şöyle olmuştur; 'Mahkeme konusuna şu anda söyleyebileceğim bir şey yoktur. Ancak İzmir'e zarar verebilecek bir karara karsi kurulumuz toplanır ve ne gerekiyorsa o aşamada kararını açıklar' olmuştur. Zaten mahkemeye verecekse önce yöre halkı verecektir. Zira EXPO en çok onlara zarar verir. Neden derseniz arazilerinin yüzde 40'ını terk etmek zorunda kalacaklar, yüksek yo-ğunlukta yapılaşma mümkün olamayacak.'
İnciraltı'nda neden olmaz?
Prof. Kamil Okyay Sındır'a bu söylediklerinden sonra, 'İnciraltı'nda neden EXPO olmaz diye ısrar ediyorsunuz?' diye sordum. O da bana şu gerekçeleri sıraladı:
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gereğince 'mutlak tarım arazileri' tarım dışı amaçla kesinlikle kullanılamaz ve bu bölge için verilmiş bir 'mutlak tarım arazisi' raporu var.
3194 sayılı İmar Kanunu gereğince üreticinin arazisi (kamulaştırma kanunu kapsamı dışında) yüzde 40 zaiyat ile alındığında bu yüzde 40'lık arazi üzerinde ilköğretim okulu, karakol, cami, otopark, park alanı dışında hiçbir bina yapı yapılamaz. Kanunen yasak...
Kıyı Kanunu'na göre kıyı çizgisi içine hiçbir yapı yapılamaz.
Bölge'de yaklaşık 97 dönüm 1. derece, 90 dönüm 2. derece ve geri kalan 400 dönüm kadar arazi de 3. derece doğal SİT alanı olarak tanımlı. Bu alanlar üzerinde de hiç ya da sınırlı imar söz konusu olabilir.
Deniyor ki; 'Ne zaman İzmir'in önüne bazı önemli projeler gelse mahkemeye gidiliyor'. Çok haksız bir eleştiri... Karşısında durmayıp desteklediğimiz projeler genellikle hiç düşünülmez de akıl ve bilimin yol göstericiliğinde ve mesleki alanlarımız ile doğrudan ilgili konulardaki yapıcı uyarılarımız dikkate alınmadığında kamu adına ve yararına gidilen mahkeme süreçleri ile eleştiriliriz. Kaldı ki hukuk devletinde yargıya saygı hepimizin içselleştirmemiz gereken yaşamsal bir erdemdir diye düşünüyorum.
Takip