Kocabaş konuşmasının başında geçmişten günümüze gemi yapım aşamalarını anlatarak; Yenikapı’da bulunan batıkların Kaplama İlk ve İskelet İlk dönemleri arasındaki Geçiş Dönemi’ne ait olduğunu ve daha önce gerçekleştirilen arkeolojik kazılarda bu döneme ait fazla örneğe rastlanmadığı için bütün dünyanın bu çalışmayı dikkatle, yakından takip ettiğini vurguladı. Bugüne kadar yarısı kazılan alandan 20 tane batık çıkarıldığını belirten Ufuk Kocabaş, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nden Rahmi Asal’la görüştüklerini ve İstanbul Üniversitesi’nden Sait Başaran’ın da girişimiyle batıkların konservasyon, restorasyon ve rekonstrüksiyon çalışmaları için İstanbul Üniversitesi’ne bağışlandığını söyledi.
Ayrıca, ortaya çıkarılan gemilerin, çalışmalar sırasında pasif korumalarının yapılabilmesi için üzerlerinin, içerideki bağıl nem oranının %95’ten fazla olmasını sağlayan bir çadırla kapatıldığını ve batıkların düzenli olarak ıslatıldığını belirtti.
Ortaya çıkarılan batıkların belgeleme, çizim ve konservasyon olmak üzere üç aşamadan geçtiğini söyleyen Ufuk Kocabaş, 1. aşamada üzeri açılan geminin; kendi geliştirdikleri foto mozaik yöntemiyle, belirli bir yükseklikten uç uca gelecek şekilde, detaylı fotoğraflarının çekildiğini ve daha sonra bu fotoğrafların Photoshop programı aracılığıyla birleştirildiğini anlattı. Böylece geminin, perspektife girerek bozulmaya uğraması önlenmiş, birebir fotoğrafı oluşturulabiliyor. Kocabaş ayrıca, Photo Modeller yöntemiyle de geminin fotoğraflarının çekildiğini ve 3 boyutlu modelinin oluşturulduğunu ifade etti.
2. aşamada ise gemilerin önce 1/5 ve 1/10 detaylı çizimlerinin yapıldığını ve bunların AutoCAD’e aktarıldığını, ardından geminin üzerine yerleştirilen büyük asetat parçalarına; lejandı önceden belirlenmiş renkli asetat kalemleriyle, her katmanın 1/1 çizimlerinin yapıldığını anlatan Ufuk Kocabaş, son olarak gemiden sökülen her bir parçanın 6 yönden tekrar 1/1 çizildiğini söyledi.
Fotoğraf ve çizim çalışmalar tamamlandıktan sonra, üzeri açılan batıkların, bulundukları yerden taşınarak tatlı su havuzlarına alınmasında; ahşaplarındaki bozulma oranına göre parçalar halinde sökerek taşıma veya kütle olarak kaldırma gibi farklı yöntemler uygulanıyor.
Konservasyon çalışmalarına geçilen 3. aşamada; BASF Türk’ün desteğiyle İstanbul Üniversitesi’nde kurulan laboratuarlara taşınan gemilerde, ahşaba işleyen tuzlu su yerine önce tatlı su, ardından, ahşabın bozulmasını önleyecek sabitleyici kimyasal maddeler emdiriliyor.
Sunumun ardından kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan Ufuk Kocabaş, bulunan eserlerin nasıl sergileneceği sorusu üzerine; ilk olarak Atina Metrosu modelinin uygulanmasının düşünüldüğünü, ancak bu gemilerin özel bir korumaya ve düzenli olarak denetlenmeye ihtiyacı olduğu için sürekli bir mekanda sergilenemeyeceğini söyledi. Bunun yerine gemilerin replikalarının sergilenmesinin uygun bir çözüm olabileceğine değindi.
Gemilerden alınan ahşap örneklerinin İsrail’e gönderilmesinin söz konusu oldoğunu belirten Kocabaş, İsrail’deki gelişmiş su altı arkeolojisi ve botanik bilimi veritabanı sayesinde, batıklarda kullanılan ahşabın hangi bölgeye ait olduğunun, dolayısıyla gemilerin nerelerde inşa edildiğinin belirlenebileceğini söyledi.
Kocabaş; Yenikapı’da gerçekleştirilen arkeolojik çalışmaların önemli etkisi sayesinde, 2009’da İstanbul’da düzenlenecek 12. Gemi ve Tekne Arkeolojisi Sempozyumu ve 19 – 21 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek Gemi Kostrüksiyonunda Teknoloji Transferi Yuvarlak Masa Toplantısı hakkında da bilgi verdi.
Yenikapı’daki kazı çalışmalarının halen, detaylı ve titiz bir şekilde sürdürüldüğünü anlatan Kocabaş; henüz bölgenin yarısının kazılmış olduğunu ve çalışmaların daha uzun bir zaman alabileceği için bu durumun Marmaray çalışmalarını geciktirebileceğini belirtti.
Takip
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!