Haberler

Doğada Yetişmiş Tasarımlar

Tarih: 13 Nisan 2007 Kaynak: Telegraph Yazan: Dominic Bradbury Çeviren: Melis Göker
Epik Modernist projelerin en hassası, en sıcağı, en canayakını Alvar Aalto’nun projelerinde karşımıza çıkar.

Aalto: “Her ev, mimari her ürün bizlerin insanlar için bir yeryüzü cenneti yaratabilme çabamızın meyvesi olmalıdır” diyor.
On yıllar sonra doğal malzemelerin, renklerin ve dokuların ne denli değerli ve zengin olduğunu yeniden keşfettiğimiz bir dönemde Aalto bizlere büyük, dostane bir Modernist dev sunuyor.

Gökdelenlerin ve Modernizmin Brütalizm kanadından çıkan evlerin sert bir eleştirmeni olan Finlandiyalı mimar ve tasarımcı Aalto, daha ilerlemeci, hassas ve içeriğe yönelen, insanı ilk sıraya koyan bir tasrarım anlayışını tercih ediyor.

1920’lerde Finlandiya’da çalışmaya başlayan ve 1976’da hayatını kaybeden Aalto, İskandinav tasarımının etkilerini uluslararası Modernizmle tek bir potada eritti. Bunu yaparken de geleneksel malzemelerin kullanımını – hatta Finlandiya Neoklasizminin geleneksel formlarını- yeniden düşünerek radikal ve orijinal tasarımlar üretti.

Beton ve çeliğin yanı sıra kereste, tuğla ve taşı kullanarak ve doğadan, doğal formlardan ilham alarak mimarlığın daha insancıl, daha ulaşılabilir bir formunu yarattı.

Aalto aynı zamanda işleri mimarlıktan mobilya tasarımına, sanata ve heykele dek uzanan bir Rönesans figürüne de benziyor. Onun sahip olduğu bu birçok disipline sahip bakış açısı çok yönlü bir bakış açısına sahip olamasını sağlayarak çatıdan döşemeye kadar birçok detaya inebilmesini sağlıyordu.

Tüm bunları Aalto’yu uluslararası üne kavuşturan, 1933’te tasarladığı Paimio Tuberculosis Senatoryumu’nda görmek mümkün. Bu projede Aalto hastalarının nelere ihtiyaç duyabileceklerini tüm yönleriyle düşünerek gemiye benzeyen, içerisinde dinlenme ve güneşlenme terasları bulunan bir konaklama kanadı tasarladı. Tasarladığı özel lavabolar ve ahşap sandalyeler hastaların dik oturmalarına ve nefes almalarına yardımcı oluyordu. Ayrıca binayı yerden yükselterek canlı ve neşeli renklere boyadı.

Fotoğrafçı Judith Turner’ın kolleksiyonundaki modeller, planlar ve arşiv görselleri sayesinde bu tür binalarda Aalto gibi modernistlerin hiçbir zaman siyah ve beyaz kullanmadıklarını görebiliyoruz.

Barbican Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen Aalto sergisi dünyanın en yaratıcı ve yenilikçi mimarlarından biri olan Shigeru Ban’ın bakış açısıyla yansıtılıyor. Shigeru Ban da Aalto gibi mimarlığın doğal malzemeler ve dokularla içiçe olması gerektiğini ve sadece ayrıcalıklı bir grup insan için değil tüm insanlar için olduğunu düşünüyor.

Aalto: “Her ev, mimari her ürün bizlerin insanlar için bir yeryüzü cenneti yaratabilme çabamızın meyvesi olmalıdır” diyor. Ban da Aalto’nun savaş sonrası yaralarını sarabilmek için 1940’larda ürettiği bir seri prefabrike konsept evlere dikkat çekiyor. Ban de felaket sonrası donemler için hafif ve kağıttan evler tasarladı.

Burada Ban bizim Aalto’yu anlamamıza klavuzluk ediyor. Fakat bunu yaparken kendisini merkeze koymamaya büyük özen gösteriyor ve Aalto’nun çalışmalarının en güçlü yanlarını vurgulamaya çalışıyor.

Mimarlık sergileri sterillik ve akademik yavanlık karşısında durgunlaşırlar fakat Barbican’daki sergide Ban galeri mekanını yumuşatıp yükselterek Alvar Aalto’nun masif kütlelerini öne çıkarmayı başarmış.

Ayrıca sergide sürdürülebilirlik ve çevresel duyarlılık da yer alıyor. 1939’da tasarlanan Villa Mairea’ya baktığımızda Aalto ahşabın mekana nüfuz etmesini ve tasarımı etkilemesini sağlamakta oldukça dikkatli. Daha sonraları ise güneş enerjisiyle ısınma yöntemlerini denemeye başlıyor.

Mairea’da ister istemez aynı zamanda tasarımın zerafetine ve mimari ve iç mekan tasarımının zannatsal üstünlüğüne şaşırıyorsunuz. Bunu akışkan çizgiler ve doğal malzemelerin kombinasyonuyla, taşıyıcı kolonların etrafındaki bambu kaplamalarla veya avizeden yansıyan ışığın verdiği etkiyle gerçekleştiriyor. Ev şu ana dek tasarlanmış Modernist yapıların hepsinden daha sıcak, daha güzel ve büyük oranda Arts and Crafts hareketinin etkilerini taşıyor.

Aalto’nun kimi zaman Finliler için efsani bir karakter olarak algılanmasından hoşlandığı da söylenebilir. Hatta terminalde kendisini daim karşılayanlarda biraz daha heyecan yaratabilmek ve daha şaşalı bir giriş yapabilmek için terminalin çevresinde şoföre birkaç fazladan tur attırdığı da söylenir. Sergi hem Aalto’ya dair hem de Aalto’nun kendisinden daha birçok şey öğrenebileceğimizi gösteriyor.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.