Haberler

Kyoto Protokolü ağır yük getirmez

Tarih: 16 Nisan 2007 Kaynak: Milliyet Yazan: Derya Sazak
Prof. Or, Doç. Kumbaroğlu, Doç. Karaosmanoğlu, 'Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzalaması halinde ağır yükümlülük ve maliyetlerle karşılaşacağı yolundaki iddialar doğru değil. Türkiye, ileride söz sahibi olabilmek, mevcut fonlardan yararlanabilmek için protokolü imzalamalı' dedi.

Derya Sazak: Hükümetin Kyoto Protokolü'nü imzalama konusunda gösterdiği dirence karşın "küresel ısınma" nedeniyle ülkelerin atmosferdeki sera gazı salımlarının azaltılması yönünde attığı adımlar Türkiye'yi de zorluyor. Bu alandaki gecikmenin 2008-2012 arasında yüzde 8 azaltma öngören AB'ye katılımı engelleyebileceği gibi 2012 sonrası Kyoto'ya katılımı olanaksız hale getirebileceği savunuluyor. Enerji Ekonomisi Derneği olarak sizler imza çağrısı yapıyorsunuz? Türkiye neden çekiniyor? 25 milyar dolar gibi maliyetlerden söz ediliyor.

Gürkan Kumbaroğlu: Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nün konumu ve maliyetleri konusunda kamuoyunda ve karar vericiler nezdinde yanlış bilgiler bulunmakta, yanıltıcı değerlendirmeler yapılmaktadır.
Türkiye'nin kendi talebi veya onayı olmaksızın Birinci Yükümlülükler Dönemi olan 2008-2012 döneminde sayısal salım azaltma yükümlülüğü olması mümkün gözükmüyor. Bu nedenle de Çevre Bakanlığı ve kimi yetkililer tarafından sıkça açıklandığı gibi, Türkiye'nin ağır sorumluluklar ve yüksek ekonomik maliyetler ile karşılaşması söz konusu değildir.
Yapılan yanlış değerlendirmeler, Türkiye'nin ağır sorumlulukları olacağı kaygısı, protokolün 3. maddesinden kaynaklanıyor olmalı. Bu madde, ülkemizin de içinde bulunduğu Ek-1 tarafların salımlarının 2008-2012 yılı arasındaki dönemde 1990 yılındaki düzeyin en az yüzde 5 altına ineceği görüşüyle, Ek-B'de kayıtlı sayısal salım azaltım yükümlülüklerini yerine getireceğini söyler. Biz bu maddenin Ek-B'de bulunmayan Türkiye için bağlayıcı nitelikte olmadığı görüşündeyiz.

Maliyet hesapları abartılı
İlhan Or:
Yüzde 5 indirim cümlesi temelde bir hedefi/görüşü (view) dile getirmektedir. Sera gazı salımlarında bu oranda indirim beklentisi, iyi niyetle ve uzun vadede göz önünde tutulması gereken bir hedeftir; bu hedefe yönelik somut yaptırım mekanizmaları yoktur. Protokoldeki somut ölçüm ve yaptırımlar Ek-B'de listelenen ülkelere yöneliktir.
Kyoto Protokolü'nü imzalamanın Türkiye'ye maliyeti olarak öne sürülen 25-50 milyar dolarlık tahminler, soyut ve yaptırım gücü olmayan bir hedefin, bir şekilde somutlaştırılıp Türkiye'ye empoze edileceği varsayımından kaynaklanıyor. Ancak, bu kötü senaryonun nereden güç aldığı, protokolün hangi maddelerinin böyle bir durumu ima edebileceği belli değildir.

Çevre Bakanlığı'nın tereddüdü, AB uyum sürecinde zaten ağır çevresel yükümlülüklere girecek olan Türkiye'nin, Kyoto'nun öngördüğü emisyonları düşürme zorunluluğu nedeniyle sanayileşmesini de frenleyebilecek yaptırımlara uğraması ihtimalinden kaynaklanıyor. Büyüme ve enerji ihtiyacı olan Türkiye'nin kömür santrallarından vazgeçmesi örneğin... Bu korku boşuna mı?

Filiz Karaosmanoğlu: Türkiye, Kyoto'nun ardından zorunlu, sayısal emisyon azaltma yükümlülüğü altına girmeyecektir. Bu nokta, sözleşmenin en çok tartışılan ve korkulan yanıdır. Ayrıca kömürlerimizi kullanamayacağımız fikri de yanlıştır. Temiz kömür değerlendirme teknolojileri ile linyitlerimiz elektrik üretiminde kullanılabilir. Mevcut termik santrallarımızın da Kyoto esneklik mekanizmalarıyla rehabilitesi fonlanabilir. Yunanistan, Almanya, Rusya Federasyonu yoğun kömür kullanımının olduğu ülkelerdir. AB enerji kullanımı içinde kömürden vazgeçmiş değildir.

Kyoto Sözleşmesi'nde korkan bir yaklaşım ileride ciddi sorunlar doğurabilir. 2001 yılında Marakeş 7. Taraflar Konferansı'nda sağlanan, "taraflara Türkiye özel konumunu tanımaya" yapılan davete ilişkin etkin politika izleyememek, ülkemiz'in yararına değildir. Türkiye'nin kendisine sunulan özel konumdan yararlanmaması büyük bir kayıptır.

Gürkan Kumbaroğlu: Kyoto'ya taraf olunması halinde kömür santrallarının kapatılacağı, yenilerinin kurulmayacağı, doğalgaz kullanımının yaygınlaşacağı değerlendirmesi yanlıştır. Bunlar Kyoto karşıtlarınca öne sürülmektedir.
Zira ülkemizin enerjide dışa bağımlılığının cumhuriyet tarihinin en üst noktasına ulaştığını, endişe verici boyutlarda olduğunu herkes bilmektedir. Kyoto Protokolü, yenilenebilir enerji kaynakları ile yerli kömürlerimizin değerlendirilmesine engel değildir. Örneğin Almanya'da elektrik üretiminin yarısı kömüre dayalıdır ve santralların kapatılması tartışılmıyor. Tersine, daha verimli işletilmeleri, karbon tutma teknolojisi ile donatılmaları söz konusudur.

Yeşil enerji ve uyum
Filiz Karaosmanoğlu:
Avrupa Birliği (AB) tarama sürecinde enerjiyi görüşürken, emisyon eğilimlerinin dışında kalmak mümkün olmayabilir. Ülkemizde AB mevzuatına uyum süreci ile enerji yasal düzenlemeleri yapılmış ve mevzuatın büyük bölümü tamamlanmıştır.

Yeşil elektrik üretimi, biyoyakıtlar için yapılan düzenlemeler ve Enerji Verimliliği Yasası Koyoto ile uyumludur. Yenilenebilir enerji potansiyelimizin; su gücümüzün, rüzgâr, güneş ve biyokütle kaynaklarımızın kullanımı, bu konulardaki artan ticari ilgi avantajlı taraflarımızdır.

Kyoto'nun sağladığı başta Temiz Kalkınma Mekanizması Projeleri, Karbon Ticareti, Karbon Vergisi dışında kalmak avantajlı değildir. Ülkemiz temiz enerji teknolojileri ile, yeşil ticaretten çok kârlı çıkabilir. Temiz enerji için olan desteklerden mahrum kalınmamalıdır. Türkiye için Kyoto diplomasisi şarttır. Bir strateji ortaya konulmalıdır. TBMM'de oluşturulan Küresel Isınma Araştırma Komisyonu'nun çalışmalarını çok önemsiyoruz.

Gürkan Kumbaroğlu: Geçen hafta Meclis Komisyonu'na çağrılıydık, biz de görüşlerimizi ilettik. Kyoto konusundaki direnç kırılıyor gibi.

İlhan Or: Ben de hükümeti daha esnek görüyorum. Kyoto'yu imzalamak ülkemizin ve küremizin menfaatine olacaktır. Enerji Ekonomisi Derneği olarak biz de bir iki günlük çalıştaylar düzenleyerek protokolün daha iyi anlaşılması ve bürokrasinin tereddütlerinin giderilmesi için katkıda bulunmaya hazırız.

Sera gazı çöplüğü olabiliriz
Kyoto Protokolü'nü imzalamakta geciktikçe temiz enerjinin maliyeti de artacak.
Gürkan Kumbaroğlu: Küresel ısınma nedeniyle emisyon yüklerinin azaltılması ve atmosferdeki kirliliğin önüne geçilmesi, insanlığın geleceğini doğrudan ilgilendiriyor. Sanayide 1 dolar katma değer sağlamak için 1 kilogram karbondioksit salınıyor. Türkiye'de bu oran 2.9 düzeyinde. ABD Kyoto'yu imzalamıyor, ama emisyon yoğunluğu bizden yüzde 40 daha az, 1'in altında. AB ortalaması da bizden düşük. En büyük kirletici Çin'de de yoğunluk değeri hızla düşmektedir. Çünkü Kyoto Protokolü sayesinde gelişen uluslararası işbirliği ile emisyonlar hızla aşağıya çekilmektedir.
Çin bugün Temiz Kalkınma Projeleri havuzundan yüzde 40 ile en çok pay alan ülke konumundadır. Türkiye bugünkü çevre politikası ile emisyon yoğunluğunda dünya birinciliğe adaydır. Dünyanın sera gazı çöplüğü olma yolunda hızla ilerlemektedir.

Atık çöplüğü olmaktan kurtulmaya çalışırken yeni bir tehditle karşı karşıyayız öyle mi?
İlhan Or: Evet, geç kalırsak bu tehlike var. Kyoto Protokolü 2012 yılında revize edilecek. Bu revizyon protokolü imzalayan ülkeler tarafından yapılacaktır. Dolayısıyla taraf olan ülkeler geleceği yönlendirecektir. Türkiye bu grubun içinde yer almalıdır. Ancak, protokolü imzalarken anlaşmadaki belirsiz süreçleri, üyelerin oy verme eğilimlerine bağlı karar mekanizmalarını göz önünde tutarak, ilgili sektörlerdeki uzmanlarla eşgüdüm içinde şeffaf ve bilinçli bir yol izlemelidir. Sadece çevre ve enerji uzmanları, meteoroloji mühendisleri değil, siyaset bilimciler, ekonomistler ve hukukçular da sürece dahil edilmelidir.

Gürkan Kumbaroğlu: Türkiye herhangi bir sayısal azaltım yükümlülüğü belirlemeden Kyoto Protokolü'ne ivedilikle taraf olmalıdır. Aksi takdirde ülkemizin zaten yüksek olan emisyon yoğunluğu hızla artacak ve ileride taraf olmayı imkânsızlaştıracak, çok ağır bir mali yük karşımıza çıkabilecektir. Dünyada 168 ülkenin taraf olduğu bir uluslararası anlaşmadan uzak durmak Türkiye'yi yalnızlığa itmektedir.

Kyoto'yu imzalamamız halinde 2012 sonrası dönemde paylaşılacak sorumluluklara ilişkin müzakerelerde söz hakkı elde edecektir. AB üyelik müzakereleri sürecinde potansiyel bir zorluk ortadan kalkmış olacaktır.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.