Haberler

Becerikli Adamlar

Tarih: 7 Mayıs 2007 Kaynak: Mark Yazan: Steven Wassenaar Çeviren: Gül Keskin, Melis Göker

La Defense, Paris, Fransa, 2006
Mimarlar: OMA / Rem Koolhaas
Fotoğraflar kaynak: Auralab


Paris temelli mimari görselleştirme firması Auralab, bugüne kadar yarışmalarda görmeye alışkın olduğumuz klişeleşmiş steril güneşli imajların aksine, kullandığı zombiye benzer insan figürleriyle, yeni bir çığır açıyor. Auralab projelerinde, kent peyzajında seçtiği binayı, gece karanlığında, sisli bir günde ya da etrafını saran siyah kuşlarla yabancılaştırıyor. Binanın tanıtımının yapıldığı animasyon filmde kullandığı araçlar ile, izleyiciler Hitchcock filmlerinde Wagner’in tınılarıyla pekiştirilen uğursuz sahnede, duyduğu hisse kapılıyor. Aurlab’ın imajları kent dokusuna sıkıca bağlanmış binaları portreliyor. Bu binalar başrolü oynayan binalar çok ikincil strüktürler. Auralab’ın kentsel mekanda dayanak noktalarını ararken kullandığı mimari, modern şehrin yaşayanlarına vaadettiği güçlü görsel deneyimlere katkıda bulunuyor. Auralab, kuru kuramsal kabuğu reddederek bunun yerine binaları, filmler, mistik romanlar veya karikatür dergileri dışında bir yerde bulamayacağınız bir sette gösterişsiz bir şekilde sergiliyor. Mark, bu meydan okuyan mimarinin sebeplerini keşfetmek için Auralab’ın kurucuları Érich de Broche des Combes ve Thomas Séries ile görüştü.


La Defense, Paris, Fransa, 2006
Mimarlar: OMA / Rem Koolhaas


İşiniz neleri gerektiriyor? Nasıl başladınız? Ve Auralab’ı farklı kılan şeyler neler?

Érich de Broche des Combes (EBC): Thomas da, ben de Marsilya’da mimarlık eğitimi aldık. 90’lı yıllarda Photoshop ve adını şimdi unuttuğum diğer programları keşfettik, çok iyi bir modelleme programı olan Zoom gibi. 2000 yılında Paris’e geldikten sonra da mimari – modelleme işine başladım, ardından Thomas da bana katıldı. İş bulmak da zorlanmadık, çünkü yarışma jürisine sunulan bir binanın, 3 boyutlu modeller ve renderlardan çok daha fazlasıyla desteklenmesi gerektiğinin farkındayık.

Thomas Séries (TS): Başladığımızdan beri kendimize özgü bir stilimiz var ve projeleri renderlarken oldukça özgür davranıyoruz.

EBC: (Gülüyor) Bizden isteneni yapmaya ihtiyaç duymuyoruz...

TS: Mimari resmi sadeleştiriyoruz. Photoshop ile ve de ellerimizle imajı kurcalıyoruz.

EBC: Müşterilerimizle aramızda genellikle çok direkt bir ilişki oluyor. Projenin bir ışık altında tamamen farklı göründüğünü farkettiğimzde, bunu çekinmeden müşteriye söylüyoruz. Bin dereden su getirmeye gerek yok. Diğer render ofisleri belki bu riski almak istemeyebilir ama bugüne kadar yaptığımız yarışma renderları, müşteriye asıl odaklanması gereken şey konusunda yardımcı oldu. Bu çok önemli birşey, mesela, bir projenin kötü hava koşulları da dahil, her tür komplikasyona dayanıklı olduğunu gösterebilir.

TS: Paris’te gerçekleştirilen Ile Seguin yarışmasında diğer tüm adaylar arkasında büyük mavi bir gökyüzünün olduğu imajlar sundu. Biz ise müşterimizin (ARM + S. Maupin + J. Sans) projesinin yağmur altında çekici gösterilebilmenin çok daha ilginç olduğunu bulduk. Biri parmağını şıklattı ve alanın endüstriyel özü, romantik bir parka dünüştü. Düşüncem o ki imajımız juriyi etkiledi çünkü müşterimizin önerisi inanılan tek proje oldu. Akla yakındı.

İmajlar, görsel tercümedirler. Sizin işinizde, kaynak model, hedef ise etkileyici bir görsel sunum.

EBC: Gerçekten önemli olan şey mimari projelerin çok açık yorumlanması. Evet, belli bir stile sahibiz. Kendimize özgü bir ışık kullanıyoruz. Kendimize ait bir çalışma tarzımız var. Evleri karın, yapıları yağmurun altında sunan ilk mimari görselleştirme ofisiydik. Bizim gökyüzümüz siyaha maviden daha yakın. Fakat hiç bir zaman projenin görsel etkisini kaybetmedik. Odaklandığımız nokta bu. Ama imajlar muziplikten de kaçınmıyoruz. Mimarlık, bir kalem izine bu kadar çok miktarda paranın bağlı olduğu, benim bildiğim tek alan. İşimizin getirdiği çok ciddi sorumluluklar var. Ve bu sorumluk bize şunu anlatıyor: en güçlü yanını göstermek için projeyi sadeleştirmek.


Müze Alanı - Louisville, Kentucky, 2004
Mimar: REX

Binaları görmek, mimarları aramak, bölgede çalışmak için çok fazla seyehat ediyor musunuz?

EBC: Asla. Neredeyse hiç alanı ziyaret etmeyiz. Fotoğraflar, 3 Boyutlu modeller, haritalar, temel planlar – e-mail ile erişebileceğimiz herşey. Genelikle imajları hazırlamamız için 3 ya da 4 günümüz oluyor, çok kısa teslim süreleri olduğu için, uykusuz geceler de tabi garanti. Müşteri ile aramızda duraksız bir gönderme geri alma süreci olduğu için, mimarlardan gelen geridönüşlere oldukça çabuk değiştirmeye çalışıyoruz.

TS: Her zaman jüri tarafından net bir şekilde anlaşılacak iyi tondaki zeki imajları arıyoruz. Renderlama ekstra bilgi ortaya koyuyor, fakat sentetik imajlar kullanılarak proje hakkındaki bilgilerin taşınması bir hipotez zaten. Müşterilerden bizi ayıran mesafe, temel gereksinimlere bağlı kalmamıza yardımcı oluyor.

Her ikiniz de mimarsınız. Başkaları tarafından tasarlanan projeleri renderlamak sizi rahatsız etmiyor mu?

EBC: Yaptığımız işin “gerçek” mimarlığın bir parçası olduğunu düşünüyorum, çünkü zaten yarışma süresince çoğu şey çizim değil. Biz bulanık kısmı keşfetmek zorundayız: cepheler, malzemeler vs. Model hazırlandığında, o hissi dışa vuruyoruz. Bu işin en zor kısmı, çünkü binanın renderlanması onun karanlık kısımlarını bile ortaya çıkarmak anlamına geliyor. Gerilim güzelliğin kenarında olmasından kaynaklanıyor, kabul edelim her zaman imajda esrarengiz bir taraf var.

TS: Sürekli olarak daha da güzel imaj isteği ile karşı karşıyayız, fakat çok iyi mimarların güzel imajlara ihtiyacı yok. Projeleri zaten kendini belli ediyor. Kötü bir projeye güzel bir renderla kurtaramazsınız, küçük projelerle çalımak en zor şeydir.

Grafik stilinizde nelerden ilham alıyorsunuz? Karkatürler? Fotoğrafçılık?

EBC: Ben filmlerden oldukça etkileniyorum, özellikle de Douglas Trumbull tarafından yaratılan efektlerden çok etkileniyorum, Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey ve Ridley Scott’un Blade Runner filmleri gibi. Trumbull filmlerde oldukça farklı bir atmosfer yaratıyor: satüre eilmiş ışık ve resimde kesin bir dram var.

İyi bir çerçeve için önemli olan şey nedir ve fotoğrafçılığın burada oynadığı rol ne? Resim ile nasıl iletişim kurulabilir? Çerçevenizi nasıl belirliyorsunuz?

EBC: Sanal kameramız çoğunlukla yere yakındır, 20 – 50 cm arasında. Deformasyonu en aza indirmek için en iyi yöntem bu, böylece imaj 2 Boyutlu imaj gibi gözüküyor. Zaten, diğer karakterlerden daha aşağıda olduğunuz için, imaj çok daha sinematografik oluyor. Olabildiğince 16:9 ile 3:1 ölçekleri arasında panoramik çerçeveleri kullanmayı tercih ediyoruz. Panoramik çerçeveler daha iyi sonuçlar sağlıyor.


Adliye Sarayı - Paris, Fransa, 2006
Mimarlar: Philippe Lankry, Eric de Broche Des Combes, Thomas Billard, Raed Skhiri, Laurent Theaux


Kendinizin ve yakınlarınızın görüntülerini imajlara yerleştiriyor, bunları sokaktaki herhangi bir insana aitmiş gibi gösteriyorsunuz. Bu kurduğunuz senaryolarda bir çeşit rol alma biçiminiz mi? Yapıları öne çıkarmak için projelerinizde, mümkün olduğunca çok insan hikayelerine yer veriyorsunuz.

EBC: Ketum bir imza olduğunu düşünüyorum, var olduğumuzun izi. Geriye dönüp yaptığımız çizimlere baktığımda, sanal olarak ziyaret ettiğimiz ne kadar çok bina olduğunu görünce şaşırıyorum. Yeni bir oğlum oldu, Akira. Onun gerçek dünya ile beraber imgesel evren içinde büyüyceğini düşünüyorum. İnsan faktörü benim için çok önemli. Gençliğimde, tek bir çerçevede pek çok kısa hikayeyi anlattığı için Bruegel’in resimleri ile ilgileniyordum.

Web sitenizde ışık ve gölge ustası olan, en beğendiğiniz ressamlardan Rembrandt’ın ismini kullanıyorsunuz. Peki kendinizi mimarlık diplomalı, görsel bir sanatçı olarak kabul etmiyor musunuz?

EBC: İlk olarak ve öncelikle bizler mimarız. Nesnelerin formal görünümleriyle fazla alakadar değiliz. Projelerimize sizin duygusal bir perspektif diyebileceğiniz bir noktadan yaklaşıyor, gerçeklikten çok potansiyeli irdeliyoruz. Bunun sonucunda da her yarışma için aynı grafik yaklaşımı sergilemiyoruz.

Peki ya mimarlar? Hangi mimarların projeleri sizi ekiliyor?

EBC: Rem Koolhaas diğerleri durduğunda bir şeyler yapmaya başladı. OMA’da çalışan mimarlar bütün gece boyunca bizi mail yağmuruna tuttular. Yakın zaman önce Paris’in La Defense Bölgesi’nde bir kule projesinin görsellerini hazırladık. Sunum detayları Koolhaas’ın ilgisini çekmedi, bunun üzerine neredeyse soyut olan bir grafik anlayış tarzı üzerinde anlaştık. OMA’nın projeleri her zaman gergin ve tansiyonludur. Bu mimarlar en uç limitleri zorluyorlar. En son anda tüm projeyi değiştirebilirler. Sonunda bizler o kadar işin içerisine girdik ki proje hepimizin projesi haline geldi.

Biraz da Amerika’dan bahsedelim. Neden “Fransız dokunuşu” orada bu denli etkili hale geldi?

EBC: Fransız mimarları çok dikkatli. Her şeyi kontrol altında tutmak istiyorlar. Bizim imajlarımız Amerika’da daha başarılı çünkü Amerikalı mimarlar bizlere daha fazla özgürlük tanıyor ve bizim şaşırtıcı bir tarzımız var. Mesela REX(Ramus Ella Architects)’in projeleri gibi projelerde kullandığımız romantik imajlar gayet uyumlu oldu.


Adliye Sarayı - Paris, Fransa, 2006
Mimarlar: Philippe Lankry, Eric de Broche Des Combes, Thomas Billard, Raed Skhiri, Laurent Theaux


Amerika’daki projelere görsel yaklaşımınız neredeyse vahşice. Bu Amerikan kültüründen mi kaynaklanıyor?

EBC: Amerika’daki projelere dünyanın diğere bölgelerinde gerçekleştirdiğimiz projelerden farklı davranmıyoruz. Fakat son dönemde Amerika’da daha yoğun olarak çalıştık. Muhtemelen yaşlandıkça dünya benim gözümde karanlıklaşıyor. Bazen son derece Wagnervari olabiliyoruz. Fakat bize bir çiçek bahçesinin göbeğinde bir proje verin, söz veriyorum ortasına bir Yunikorn (tek boynuzlu at) yerleştireceğim.

REX’in Louisville’deki müze binası için hazırladığınız görselde yükseltilmiş bir otoyol ve üzerinde “cehheneme hoşgeldin” yazılı bir grafitti görüyoruz. Burada vermek istyediğiniz mesaj neydi ve buna jüri nasıl tepki gösterdi?

EBC: İmajlar hiçbir zaman bir jürinin önüne çıkmadı. Çorbayı sunmak için burada değildik, yani konuşamadık. İstediğimiz imajları yapma hakkına sahibiz. Müşterilerimiz de yaptığımız imajları isterlerse kabul eder, isterlerse reddederler. Bu grafitti birçok otoyolda bulabileceğiniz bir grafiti. Bu cümleyi bu kadar dikkat çeken bir noktaya koydum çünkü “cehennem” kelimesini tanıtım içerikli bir çizimde kullanmak alışık olunan bir durum değil. Ama bina da zaten hiç de alışıldık bir bina değil.

Peki bundan sonra neler yapmak istiyorsunuz? Auralab bundan sonra hangi yöne yelken açacak?

EBC: On yıl içinde hiper realistik animasyonlar, mimarların kendi mimari görselleştirme çok önemli bir yere sahip olacak. Bizler mimarız. Aynı zamanda yarışmalara da katılarak önemli mimarlarla yaptığımız iş birliklerimiz sayesinde çok şey öğreniyoruz.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.