Haberler

Selçuk'un 'Kentsel Bellek' merkezi

Tarih: 28 Haziran 2007 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Oktay Ekinci
Ülkemizde " tarih ve turizm " denilince ilk akla gelen Efes... MÖ 6 binlere uzanan derinliğiyle, kültür turizminin de " öncü "lerinden.

Bugün gezilen Efes'i, MÖ 300'lerde Büyük İskender 'in komutanları kurmuşlar. İlk yerleşiminin bulunduğu " Ayasuluk Tepesi "ne Bizans döneminde geri taşınan kent, 1300'lerde Türklerle tanışmış.

İşte o binyılların tanığı Ayasuluk, 1914'te " Selçuk " adını alıyor. 1957'den beri de İzmir'in tarihle iç içe yaşayan çağdaş ilçelerinden.

Efes'in ve kutsal " Meryem Ana Evi "nin gördüğü uluslararası ilgi artarak sürerken yanı başlarındaki Selçuk ise artık " Ben de varım " diyor. Tarihe koşan milyonlara ev sahipliğini, " kendi birikimleri "ni de tanıtarak yapmak istiyor...

Çünkü 14. yüzyılın başlarından itibaren 120 yıl Aydınoğulları Beyliği'nce bezenen kentin kendi " özgün değerler "i de muhteşem... Örneğin, Agustus ve Bizans su kemerleri; Hıristiyanlığın " Yedi Uyuyanlar "ına ait efsanevi mağara; Alamandağı'ndaki Keçi Kalesi; İncil'in yazıldığı St. John Kilisesi; Bizans ve Selçuklu'nun ortak armağanı Ayasuluk Kalesi; Belevi'deki iki katlı anıt-mezar " Mauseleum " gibi...

Ayrıca 8 cami ve mescit, 6 hamam, 5 türbe, imaret, han ve değişik tarihi yapılar ile eskiden " Tepedeki Efes " denecek kadar güzel ve zarif bir mimari dokuya sahip " Şirince " köyü de Selçuklu döneminin mirası.

Özellikle 1375 yılında Şamlı Mimar Ali 'nin yaptığı " İsa Bey Camisi " ise Anadolu'daki sütunlu camilerin bilinen en eski örneği. " Son cemaat mahalli bulunan ilk cami " olmasıyla Selçuklu'dan Osmanlı'ya geçişin " özgün mimari "sini belgeliyor.

Belediyedeki Heyecan
İşte böylesi değerleriyle, doğrudan kendi tarihsel kişiliğine dayalı " kimlik seferberliği "ni başlatan Selçuk Belediye Başkanı Hüseyin Vefa Güldür , 19. yüzyıldan kalma eski Tütün Deposu binasını Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan alır almaz harekete geçmiş.

Geçen yıllarda " tarım müzesi" yapılmak üzere bakanlıkça restore edilen, ancak TARİŞ'in kendi tarihine de vefasızlık yapıp projeden çekilmesi üzerine işlevsiz kalan görkemli taş binanın ahşap iç mekânlarında " Selçuk'un belleği "ni düşlemiş.

Selçuklular'ın da " geçmişlerini bilerek " yaşamalarını sağlayacak bu olanak, başkanı öylesine heyecanlandırmış ki "bitişik" konumdaki 5 katlı ve "ruhsatlı" iki yeni apartman, "kentin anılarını zedeledikleri" için belediyece kamulaştırılıp yıkılıyor.

Tütün deposunun " orada " yapılmasına neden olan 150 yıllık istasyon binası ve çevresi de " geçmişle yarını buluşturacak kültür alanı " olarak planlanıyor. Hem tarihin duyumsandığı, hem de öğrenildiği bir kimlik ve bilinçlenme alanı.

Danışma Kurulu...
Geçen hafta sonu, başkanın bu tasarısını değerlendirmek için oluşturduğu danışma kurulu toplantısındaydık. Efes kazısından yerli ve yabancı uzmanlar, müzeciler, arkeologlar, mimarlar, sanat tarihçileri ve uygarlık değerlerine duyarlı diğer katılımcılarla birlikte, Selçuk'un anılarını yaşatacak bir düzenlemenin içeriğini tartıştık.

İlk önemli saptama, bunun bir müze projesi değil; " tarihsel yaşanmışlıklar "ın belgelenip sergilendiği bir " bellek merkezi " olması. Çünkü Selçuk-Efes Müzesi, zaten Avrupa'nın en zengin müzeleri arasında. Onun daha da geliştirilmesi ise herkesin ortak dileği.

Selçuk'ta kent ve herkes için " eksikliği yaşanan " asıl gereksinme ise binyılların uygarlık değerlerini " yaratan insanlar "ı da anmak; geçmişin bu destansı birikimlerindeki " insan aklı " ile " hünerli elleri "ne ait anıları, günümüz ve gelecek kuşaklarla da buluşturmak.

Örneğin, antik çağın rüya tabircisi Artemidorus , şair Callinos ve Hipponax , filozof Herakleitos , ressam Parrhasius , gramer bilgini Zenodotos ve diğerleri, acaba Efes'te nasıl yaşarlar, nasıl eğlenirler, ne yer, ne içerlerdi?

İlk Hıristiyanların giyimleri kuşamları, gizli toplantıları, çarşıda pazardaki açık sohbetleri nasıldı?

Selçuklular, o denli zarif ve " alçakgönüllü " bir mükemmellik sergileyen özgün mimarilerini yaratırken insancıl düşüncelerini de nasıl geliştirdiler? Avrupa'daki o " karanlık " ortaçağla aynı yıllarda, felsefe tarihinin inanılmaz "Anadolu aydınlanması" na nasıl imza attılar?

Dahası, İsa Bey'in Arapça ve Farsça kitapları Türkçeye çevirttiği dil ve kültür toplantıları nasıl yapılıyordu? " Arap Müslümanlığı "na karşı Türkçeyi koruyan ve geliştirenlerin evleri, dükkânları, yaşamları nasıldı?

Asya'dan uzanan " Şaman "lıkla Anadolu'daki Kibele'den gelen " Pagan "lık birikimlerini inkâr etmeyen " Anadolu Müslümalığı "nı Türklere armağan edenler nasıl insanlardı? Onlar, koca İslam dünyasındaki yegâne laik devrimi gerçekleştiren Anadolu halkının " çağdaşlık özlemleri "ni de besleyen aydınlık bir kültürün " tarihsel önderleri " değil miydi?

Şirinceli Dimitria
Danışma kurulunda, işte böylesine heyecan verici bir geçmişle kent halkına " Selçuklu " olmalarını da anımsatacak " bellek merkezi "nin en kısa zamanda düşten gerçeğe dönüşmesi istendi.

İlk adımlar olarak da yaşlılarla " sözlü tarih " çalışmalarına ve " aile tarihleri "nin yazılmaya başlanmasına karar verildi.

Şirinceli nine Dimitria Kostaloğlu 'nun 1920'lerdeki " Mübadele "yi anlattığı ve " Biz de Türkçe konuşurduk " dediği filmse bellek merkezinin belki de ilk etkinliğiydi.

93 yaşındaki Rum ninenin, Ege şivesiyle " Olur, anlatıverem " demesi ve " Bubam evimizin merdimanlarını Efes'ten getirdiği mermerlerden etti... " diye anlatması, ne kadar da " bizden "di...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.