Haberler

Küçüksu'ya mersiye

Tarih: 6 Ağustos 2007 Kaynak: Radikal Yazan: Serhan Ada
İstanbul'u tanımlarken akla ilk ne gelir? Camiler, Boğaz, tepeler (7 Tepe?). Bazıları son 20-30 yılın gökdelenlerini, Kız
Kulesi'ni, Galata Köprüsü'nü ekliyor. Ekleyebilir. İşte, Topkapı, Galata Kulesi filan da belki. Hatta Eski İstanbul'u görmüş, gezmiş (şimdilerde, cümleye 'Günün sonunda' diye girenler, buna 'Deneyimlemiş' diyorlar, pek sakil!) seyyahlar bile derelerin sözünü etmez. Bir-iki istisna hariç. Oysa, İstanbul bir dereler şehriydi. Kimi denize ulaşan, kimi vadilerin içinde akan.

Şimdi nerden çıktı böyle Ç. Gülersoy'vari bir nostaljik giriş?

Sadabad, bir zamanların vazgeçilmez mesire yeri. Serv-i revanla mehtaba çıkılan yer. Şiirin mekânlarından biri. Kasırlar, camiler, kayıklarla İstanbul'un banko eğlence merkezi. Kâğıthane Deresi, Sadabad'ın can damarı... İdi. Kâğıthane şimdi irili-ufaklı sanayinin yerleşme alanı. Gecekondudan bozma üçüncü kuşak apartmanların baktığı bir garip dere. Kıyısında dizi dizi kentin yok-mekânları, halı sahalar. Kimi kasırların hayaletleri...

Derenin kıyısından çevre yoluna tırmanırken, onları gördüm. Minibüsleri ve kamyonetleriyle Kâğıthane Deresi kıyısına gelenleri. Ne yani, güneş az eğildiğinde, 'akşam sefası' yapılacak yer mi bu pis derenin kıyısı? Ne anlıyor bunlar bu leş kokulu seyirden?

Küçüksu Deresi'ni kim hatırlıyor? Anadolu yakasında oturup da önünden yanından geçenlerden başka? Oysa Küçüksu, çayırı, çeşmesi en az Kâğıthane kadar rağbetteydi. Tabii kardeşi Göksu'yla beraber. Eski fotoğraflar şahittir. Bir de o
kasrı unutmamak lâzım. Çayırın ortasında tek başına...

Küçüksu Deresi bir süredir perişandı. Lağım kokularına, kebap kokuları karışıyordu. Değil bakmak, yanından geçmek bile cesaret işiydi. Bir yandan bitmeyecek gibi duran bir arıtma faaliyetidir başlamıştı. (O arada, işi alan firma makine parkını çayırın Boğaz'a nazır en mutena köşesine kondurmuştu bile!) Sonra kamyonlar, kamyonlar. Ne oluyor demeye kalmadan anlaşıldı ki Küçüksu Deresi'nin üzeri asfaltla örtülecek. Eskiden (kirli de olsa) derenin aktığı 'yer' Küçüksu Caddesi ya da Bulvarı oluverecek. Küçüksu Deresi unutulacak. Denize döküldüğü yerde üç avuç topraktan yaratılmış yapay halk plajı bile olsa.

Fulya'nın, Çağlayan'ın, Ortaköy'ün, Dolap Deresi'nin kaderi de aynıydı. Asfalta yenildiler. Cadde oldular. Dereler kurur. Ama
ölmezler. Havaların böyle kurak gittiğine bakmayın siz. Muson yağmurları bildiğimiz çiseleme ve sağnağın yerini aldı. Yine vakti gelince muson tepemize inecek. İşte öyle bir günde derinlerde kalıp unutulmuş Küçüksu yeniden köpürüp taşarak asfalttan intikam alacak.

Bir de şu radikalliğimiz. Küçüksu gözönünde bir yerde Beyoğlu'nda, Şişli'de, Moda'da olsa mini kıyamet kopar imzalar toplanır, köşelerden taşardı. Oysa Küçüksu sessiz sedasız...

Kâğıthane kıyısında minibüsle akşam sefasına çıkanları anlıyorum.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.