Haberler

Susuzluk savaşla çözülmez

Tarih: 20 Ağustos 2007 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Özlem Şener
Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı ( CIA) ve Britanya Savunma Bakanlığı'nın gündeminde gelecekte çıkması muhtemel su savaşı senaryosu var. Ortadoğu, Asya ve Afrika'da suların azaldığı göz önünde bulundurulduğunda bu senaryonun gerçekleşmesine ramak kaldığı gözlerden kaçmıyor. Mark Twain' in bir zamanlar söylediği "Viski içmek, su savaşmak için" sözleri adeta 21. yüzyılda yaşanacaklardan haberdar.

İşte kafalarımızı karıştıran sorular burada cevap aramaya koyuluyor. Su için savaşlarının yaşandığı; deniz, göl ve nehirlerin ulusların savaşmak pahasına sahip oldukları en önemli varlık haline gelmesi ve belirli güçler tarafından kontrol edilmesi gerçeği, "Acaba su, barış ve dayanışma adına güçlü bir rol üstlenebilir mi" sorusunu akıllara getiriyor. Nüfusun artması, şehirleşme ve sanayideki hızlı kalkınma, su kaynaklarına olan talebi artıran diğer faktörler olarak karşımıza çıkıyor. Şu an her beş insandan ikisi uluslararası su olarak nitelendirilen nehir ve göllerin kıyısında yaşamlarını devam ettiriyor.

Savaşlar Başladı Bile
Su bağlamında yaşanan güçlüklere bakılırsa su sorununun bir savaşa dönüştüğü ve yaşama gerçeği haline geldiği aşikâr. Lübnan'da son zamanlarda yaşanan bir olaya bakalım. Litani Nehri suyundan yararlanılarak oluşturulan sulama kanallarını İsrail bombaladı. Bundan dolayı bölgede zarardan en çok ekilebilir verimli tarım arazileri, ovalar ve Beka Vadisi'nin bir kısmının etkilenmesi binlerce yerlinin hayat koşulları katbekat zorlaştırdı.

Ortadoğu'da, kullanılabilen suyun yüzde 90'ı uluslararası sınırlardan geçiyor. Bölgedeki en kıymetli su kaynakları ya Ürdün Nehri'ne akıyor ya da İsrail ve işgal altında olan Filistin bölgesindeki akiferlere ait.

Su tehdidinin günden güne kendini gösterdiği Çin'in kuzey bölgesinde ırmaklar çekiliyor ve su seviyesi son yıllara göre en düşük seviyede. Hindistan'ın bir bölümünde aynı şekilde susuzluk büyük bir sorun. Yeraltı suları azalıyor ve tarım ürünlerinin yaklaşık yüzde 20'sinin bu durumdan etkileneceği bildiriliyor.

30 milyon mertrekarelik alanda 53 ayrı ülkenin iç içe barındığı Afrika da son 40 yılın en büyük kuraklığını yaşıyor. Öyle ki 850 milyon nüfusun 40 milyonu içecek su dahi bulamıyor. Ülkede su bulmak için harekete geçen göçebe gruplar arasında meydana gelen çatışmalar ise susuzluk sorununun getirdiği felaketi ikiye katlıyor. Doğu Afrika ülkeleri Etiyopya, Kenya ve Somali'de 600 bini beş yaşın altında olan en az üç milyon çocuk açlık ve susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya.

Türkiye Stratejik Davranmalı
Türkiye'de ise Dicle ve Fırat nehirleri sulama gücü olarak görülüyor. Bu gerçeğe Irak ve Suriye'den baktığımızda, barajlarımızın su geçişi açısından onlar için bir tehdit olarak algılandığını anlamak zor değil. Türk ziraatında kullanılan her suyun onlar için bir kayıp olarak nitelendirildiği anlayışı uluslararası kulislerde sıkça kulağa gelen söylemler arasında. Türkiye'nin AB üyesi olması halinde ise Meriç Nehri Havzası da bütünüyle AB sınırları içinde kalan bir havza niteliğini kazanacak; Fırat-Dicle, Asi, Çoruh ve Kura havzalarının bir bölümü AB sınırlarını aşan havza olarak tanımlanacak.

Irak'ın yeniden yapılanma sürecinde ortaya konacak proaktif su politikaları Türkiye için birçok anlam ifade ediyor. GAP sulamalarının hızla hayata geçmesi Türkiye'nin Ortadoğu politikalarında farklı bir güç kazanmasını sağlayabilir. Türkiye'de şu an büyük baraj tanımına uyan 504 adet baraj var, fakat teknik-ekonomik yönden geliştirilebilir hidroelektrik potansiyelin ancak yüzde 36'sından faydalanılıyor.

Bu ve bunun gibi birçok risk taşıyan unsur söz konusu. İstikrarsız bir politikaya sahip Ortadoğu'yu su da maalesef serinletemeyecek. Petrol ve diğer enerji kaynakları gibi su da insan yaşamı için önemli bir yer teşkil ediyor. Ülkelerin bu yolda izleyeceği politikalar da sorunu çözmek adına tamamlayıcı bir hareket olarak karşımıza çıkıyor. Hiçbir ülke su sorununu en derinden yaşayarak felaketlere savrulmak istemez.

Çözüm İçin Neler Yapılmalı?
İşte bunun için ülkelerin savaş yerine dayanışma içerisine girip sorunu çözme yolundaki tutumları büyük bir önem taşıyor. Bunun için yapılması gereken adımlar ise oldukça basit:

1. Öncelikle devletler su sorunun varlığını kabul ederek suyu, sınırsız bir kaynak olarak görmekten vazgeçip bilgisizce doğal kaynakların sömürülmesine son vermeli. Oysa su kullanımındaki verimliliği artıran teknolojiler geliştirerek daha makul bir fiyattan tarım ve sanayi faydalanabilir.

2. Su akıntılarının yönüne dair yapılacak değiştirmelerde ve su paylaşımı konularında, ülkelere koşulları dikte ettirmek yerine tartışma süreci oluşturularak sonuca varma yönünde adımlar atılmalı.

3. Devletler soruna geniş bir yelpazeden bakarak çözüm için ulusal sınırların ötesinde bir işbirliği doğrultusunda hareket etmeli.

4. Politikacılar, konuya duyarlı olmalıdır. Sınırlararası su yönetimi konusu genelde teknik uzmanlar tarafından yürütülür. Fakat uzmanlıkları ne derecede olursa olsun, konuya duyarlılık ve profesyonellik, politikacıların liderliğinde yürütülmezse yetki alanı daralabilir. Bu da işbirliği girişiminin oluşamamasına neden olur.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.