Haberler

İstanbul için asıl tehlike 2008'de

Tarih: 27 Ağustos 2007 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Özlem Güvemli
İTÜ İnşaat Fakültesi Hidrolik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Avcı, "Kuraklık, bir yıl olup bitmiyor ki... Artçı depremler gibi 2-3 yıl sürüyor. İstanbul günübirlik yaşıyor. Yarın öbür gün bir bardak su için insanlar birbirlerini boğazlarlarsa şaşmayın. Bu işin şakası yok. 2008'de ciddi bir kriz bizi bekliyor" dedi. Elle tutulur birkaç afiş dışında bir önlem alınmadığını söyleyen Avcı "Haftalık gelişmelere göre plan yapılıyor. Şimdi Melen'den Ömerli'ye su by-pass edecekler. Melen'den günde 300 bin metreküp su gelecek. Nüfusa bölerseniz 1 kova su düşüyor bir kişiye" diye konuştu.

İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin İncecik, IPCC'nin 4. değerlendirme raporuna göre turizm bölgelerinin değişeceğine dikkat çekerek Akdeniz'in yerini Baltık ülkelerinin alacağını söyledi. Yaşanan su sıkıntısının sorumlusunun yöneticiler olduğunu vurgulayan İncecik, "Bu kadar yoğun bir yapılaşma ve nüfus varken 50 yıllık plan yapılması gerek. Yapmazsak sonumuz hüsran" dedi. İncecik, küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramının birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirterek " Dikkat çekmeye çalıştığımız konu insan eliyle yaratılan iklim değişikliği" diye konuştu. 

İTÜ İnşaat Fakültesi Hidrolik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Avcı, İstanbul'un bütün su stokunun tüketildiğine, 2008 yılına yedeksiz girdiğimize dikkat çekerek, "Asıl tehlike önümüzdeki yıl. Bulunan kaynaklar kurumuş dereler... Önümüzdeki yıl Melen'den gelecek suyu toplasanız 500 bin metreküp su bulamazsınız" dedi.

Küresel ısınmanın Türkiye üzerindeki en önemli etkilerinin başında gelen kuraklık ve su sorunu hakkında çarpıcı değerlendirmeler yapan Prof. Dr. İlhan Avcı, Marmara bölgesindeki su kaynaklarının Türkiye genelindeki kaynakların sadece yüzde 4.5'ini kapsadığını belirterek "Burada arz-talep dengesi baştan farklı yaratılmış. Arzın da bir sınırı var. Talebi arza göre planlama gerek. Ama öyle bir politika yok" dedi.

İstanbul'un tarih boyunca büyüyen ve su sorunu çeken bir kent olduğunu anlatan Avcı, Roma döneminde Bulgaristan'dan su getirmek için kente su kemerleri yapıldığını söyledi. En ciddi su krizlerinden birinin de Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşandığını dile getiren Avcı, "Kanuni, Kâğıthane'deki su kaynağının kente getirilmesini istemiş. Pahalıya malolacağı söyleyen sadrazam, şehre bol su getirildiğinde Arap'tan Acem'den toprağını bırakanın İstanbul'a geleceğini ve beslenme barınma sorunlarının ortaya çıkacağını bu yüzden yeni su tesislerinin yapılmasının doğru olmayacağını söylüyor. Ama işte bugünlere geldik" dedi.

"Sınıra Dayandık"
Avcı, İstanbul için bölgenin tüm su kaynaklarının toplandığını, Trakya'nın hakkı olan Istrancalar'ın suyunun da kente verildiğini anlatarak, "O da yetmedi 180 km. uzağa gidip Düzce'den Melen suyunu İstanbul'a getirmeye çalışıyoruz. O yöredeki insanların hakkına da el konuldu. Tapulu araziler su toplama havzasında kaldığından orada tarım yapılması artık yasak. Bolu Dağı'nın ötesine geçemiyoruz. Burada da sınıra dayandık, artık gidecek yerimiz yok" diye konuştu. İstanbul için 500 kişilik bir ekibin 2 yıl boyunca çalışarak Çevre Düzeni Planı hazırladığını anımsatan Avcı, sanayi, tarım, konut alanlarının tespit edildiğini bu planda su öğesine hiç yer verilmemesini eleştirdi.

"Ege Kritik Durumda"
Prof. Avcı, Ege bölgesinin vazgeçemeyeceğimiz tarım alanımız ve turizm bölgemiz olduğu için daha kritik durumda olduğuna vurgu yaparak, "Kaynaklar tamamen sıfırlandı. Ege'yi nereye götüreceksiniz. İç Anadolu zaten kurak. Planlamayı; ulusal boyutta yapmazsanız bu işin sonu gelmez. Aski halde Fırat'ın Çoruh'un suyunu İstanbul'a, Ege'ye getireceğiz. Teknolojik olarak bu mümkün ama işletim ve yatırım bedeli çok ağır. Öyle bir faturası varki yurttaşın bedelini ödemesi mümkün değil. Melen'den suyu buraya getirirken 300 milyar kilowattsaat enerji harcıyoruz" dedi.

İstanbul'un suyu olmayan bir bölgede bulunduğunu belli aralıklarla kuraklık dönemleri yaşandığını dile getiren Avcı, şöyle devam etti: "İstanbul'da 10-15 yılda bir kuraklık yaşanır. Kuraklık döneminde yarattığımız stoklar bizi bir yıl zor götürüyor. Yedeğimiz o kadar. Geçen kış yağışın azalması ciddi bir mesaj verdi aslında. Ama barajlarımız dolu dendi. Mayıs ve haziran aylarında barajlardaki su oranı düştü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oran yüzde 50'nin altına inince bakarız dedi. Bugün barajlardaki doluluk oranı yüzde 20'lerde. Elle tutulur birkaç afiş dışında bir önlem yok. Haftalık gelişmelere göre plan yapılıyor. Şimdi Melen'den Ömerli'ye su by-pass edecekler. Melen'den gelecek olan 8.5 metreküp saniye su. Hat kapasitesi bu. 2 milyon metreküp İstanbul'un bir günlük su ihtiyacı. Melen'den günde 300 bin metreküp su gelecek. Nüfusa bölerseniz 1 kova su düşüyor bir kişiye. Belediye başkanına, yetkililere bu bilgiler sunulmuyor sanırım. Kapasite 8.5 metkerüp diyorlar ama kuraklığı hesaba katmıyorlar. Bulgaristan sınırı Rezve'den su getirmek istiyorlar. Yanı başında Balaban Deresi var. Boru döşeyip Pabuçdere Barajı'na su verecekler. Kapasitesi 6.5 metreküp saniye. Yani günde 400-450 bin metreküp su. Dereyi gidip gördüm getirilecek su 900-1000 metreküp kadar. 2008'de bütün stoklarımız bitiyor. Asıl tehlike önümüzdeki yıl. Bulunan kaynaklar kurumuş dereler... Melen'den gelecek suyu toplasanız 500 bin metreküp su bulamazsınız. Gelecek yıla yedeksiz giriyoruz."

'Su potansiyeli, talebin kaynağına çok uzak'
Prof. Dr. Avcı, küresel ısınmanın tipik etkilerinin bugün suda görülmeye başladığının altını çizerek Avrupa Çevre Ajansı'nın 2030'a kadar su sıkıntısı çekecek ülkeler arasında Türkiye'yi de gösterdiğini söyledi. Avcı şu bilgileri verdi: "Türkiye'nin 112 milyar metreküp kullanılabilir su kaynağı var. Su potansiyelinde 2037 itibari ile yüzde 20, 2050'de yüzde 35, 2100'de yüzde 65 azalma öngörülüyor. Marmara Bölgesi'nde yağış normal yıllara göre yüzde 38 azaldı. Bir önceki yıla göre yüzde 42 azalma var yağışlarda. Rejimde düzensizlikler var ama uzun yıllar değerlendirmesine bakıldığında yüzde 38 azalma çok ciddi. Karadeniz Bölgesi'nde gelen değerlendirmede yüzde 3, geçen yıla oranla yüzde 18 azalma var. Türkiye'nin aslında 200 milyar metreküp su potansiyeli var ama hepsi ekonomik olarak kullanılamıyor. Fırat-Dicle, Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz'den oluşan grup talebin en az olduğu bölgeyi kapsıyor. Ama su kaynaklarının yüzde 43'ü bu bölgede. Bunlara Çoruh, Yeşilırmak, Aras ve Van Gölü'ne dökülen akarsuları ekleyince kaynakların yüzde 57'si oluşuyor. En kritik bölgeler Marmara, Ege, Batı Akdeniz, İç Anadolu gibi sanayinin geliştiği bölgeler, su kaynaklarının çok uzağında. Sınırları aşan su kaynaklarının oranı yüzde 38. Bu kaynaklar üzerinde serbest tasarruf hakkınız yok. Türkiye arz ve talebi coğrafi anlamda dengesiz olmasının sıkıntısını yaşıyor. Bir ülkede su kullanan aktörler; tarım, sanayi ve evsel kullanım. Hindistan, Pakistan gibi geri kalmış ülkelerde toplam su kaynağının yüzde 88'i tarımda kullanılıyor. Vahşi sulamada. Hem toprak hem su kaynakları gidiyor. 2003'te Türkiye'de suyun yüzde 74'ü tarımda kullanılıyordu, kayıt dışı kullanımı da eklerseniz bu oran yüzde 80'e çıkar. Evsel kullanım yüzde 15. Sanayi yüzde 11. 2030 hedefleri evsel kullanım nüfus artışına karşın yüzde 15'te kalacağını öngörüyor. Sanayinin kullanım oranı yüzde 20'ye çıkıyor. Tarımdaki kullanımın yüzde 65'e çekilmesi hedefleniyor."

"Melen Uzun Süre İlgisiz Kaldı"
Prof. Dr. İlhan Avcı, gelinen bu noktada gelecek yıla yedeksiz girme riskinin göze alınmasını eleştirerek, "Kuraklık, bir yıl olup bitmiyor ki... Artçı depremler gibi 2-3 yıl sürüyor. Eski İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur benim öğrencim. 'Melen projesi yanlış tekrar gözden geçirilsin, 2006'ya kadar su sorunumuz yok fazlamız var' diyordu. Çünkü Melen İSKİ'nin değil DSİ'nin projesiydi. O yüzden bir türlü hayata geçirilmedi. İstanbul günübirlik yaşıyor. Hâlâ uyanmıyorlar, yarın öbür gün bir bardak su için insanlar birbirlerini boğazlarlarsa şaşmayın. Bu işin şakası yok. 2008'de ciddi bir kriz bizi bekliyor" dedi.

'Su sıkıntısının nedeni yöneticiler'
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin İncecik, küresel ısınma ve iklim değişikliği kavramlarının birbirine karıştırıldığını belirterek konuya şöyle bir açıklık getirdi: "İklim değişimi milyonlarca yıldır devam ediyor ve edecek. Bizim dikkat çekmeye çalıştığımız konu doğal iklim değişikliği değil, insan eliyle yaratılan iklim değişikliği ve buna bağlı oluşan küresel ısınma."

İklim değişikliği farkına 1900'lü yıllarda varıldığını ve bunun epey geç olduğunu vurgulayan İncecik, "1970'li yıllarda çıkan tartışmalar üzerine 1979'da ilk defa iklim değişikliği konferansı düzenlendi. Bugünkü gelişmelerin birinci adımı burada atıldı. 1980'lerde ilk defa hükümetlerarası bir yapılanmaya gidildi. IPCC diye bilinen ' Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ' düzenleniyor ve ilk ciddi raporlar burada ortaya çıktı. Bugün dünyada iklim çalışmalarına yön veren raporlar bunlar" dedi. Bu raporların dördüncüsünün bu yılın şubat ayında yayımlandığını anımsatan İncecik, ilk öngörülerin y apıldığı 2001'deki rapora bağlı kalmakla birlikte yeni gelişmeleri içerdiğini kaydetti. İncecik, 2001 yılı IPCC raporlarında ortaya çıkan sonuca göre son yüzyılda atmosferdeki sıcaklığın 0.8 santigrat derece arttığını ifade ederek bu artışın çok ciddi sonuçları olduğunu ve dünyanın bu sonuçları 1990'lı yılların başından itibaren yaşamaya başladığını anlattı.

Sıcaklık artışının atmosferin genel yapısını etkilediğini dile getiren İncecik, "Mesela kışın Türkiye üzerinde yağış mekanizmalarına bakıldığında Akdeniz çanağı denen bölgeden etkilenme başlar. Cenova ve İzlanda siklonu, Akdeniz üzerindeki yörüngeler batı bölgelerden itibaren yağış düzeni başlatır. Bu mekanizma tek başına değildir. Balkanlardan gelen bu etkiler nedeniyle yağışı fazlaca alırız ya da tam tersi olur. El Nino gibi hava olayları Türkiye'nin çok uzağında meydana gelir ancak bizi de etkilemektedir" dedi.

Karbondioksit Artışı
İnsan eliyle artışı hızlanan sera gazlarından karbondioksidin dünyada 40 civarında istasyonda ölçüldüğünü söyleyen İncecik, bu istasyonların en eskisi ve sonuçları en kabul edilebilir olanının ABD'nin Hawaii'deki istasyonu olduğunu belirtti. İncecik, 1959'dan itibaren ölçüm yapılan bu istasyonun 2007 verilerine göre, atmosferde 388 ppm değerinde karbondioksit ölçüldüğünü kaydederek bu değerin anlamını şöyle açıkladı: "Bu, 1 milyon metreküplük molekül havada 388 molekül karbondioksit var demek. 1959'dan bu yana gelen artış yüzde 30. Normal değer 280 ppm civarında. Artış çok değil denebilir ama sonuçları itibari ile çok önemli. En küçük artış havanın kalitesini bozar. Davos Zirvesi'nde bile konu gündeme geldi. Davos'ta Coca- Cola 2050'de üretim yapacak su bulamayabilir denildi. Onların tedirginlik noktası bu. Eğer sürdürülebilir çevreden uzak sanayileşme bu yoğunlukla devam ederse daha korkunç sonuçlar ortaya çıkacak."

"Barajın Üstünden TEM Geçiyor"
Prof. İncecik, son dönemde üç büyük büyük kentlerde yaşanan su sıkıntısını da yönetim başarısızlığına bağladı ve 50 yıllık projeksiyonlar ile stratejilerin belirlenmesinin önemine vurgu yaptı. İncecik, "Büyükşehirlerde bu kadar yoğun bir yapılaşma ve nüfus varken 50 yıllık plan yapılması gerek. Yapmazsak sonumuz hüsran. Elmalı tamamen devre dışı. Çünkü çevresinde yapılaşmaya izin verdi belediyeler. 1991'de İSKİ için rapor hazırlamıştım. Büyükçekmece Barajı'nın üzerinden geçen TEM otoyolu var. Bütün araçların emisyonları baraj gölüne gidiyor. Ağır metaller gidiyor baraja ve bunlar arıtmada bile temizlenemez. Su havzaları korunamıyor. Kaynakları koruyamazsak önümüze çıkan sonuçlara katlanırız."

"Akdeniz Turizmi Bitiyor"
IPCC raporlarına göre Akdeniz'in iklim değişikliğinde en büyük sıkıntıyı yaşayacak bölge olduğunu yineleyen İncecik, şöyle devam etti: "Bölgede yağışlar azalıyor. İtalya, Yunanistan, İspanya etkileniyor ama Türkiye hepsinden çok etkileniyor. IPCC'nin 4. değerlendirme raporuna göre turizm bölgeleri de değişiyor. Artık Akdeniz rağbet gören bir turizm bölgesi olmayacak. Akdeniz yerini orta ve kuzey Avrupa ile Baltık ülkelerine bırakacak. Türkiye'nin bunu görmesi gerekiyor. Türkiye yarı kurak bölgede. Su kaynaklarına sahip çıkması gerek."
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.