Konserlerde gördüğümüz ışık oyunları. Renklerin salınımları, başkalaşma arayışı; psikedelik. Çıkışı 40 yıl öncesine dayanan, "beat" algının bir damarı. Ses ve ışık; görsel ve işitsel gösterinin bileşeni olarak gündelik hayatımızın hemen hemen her noktasına hâkim. Haz ve hız çağı sınavını veren dünya, yaşama pratiklerini ve üretimlerini tanımsızlık ve sınırsızlık üzerine kurmakta; performanslara dayalı "anlık" bir yaratıcı alanı inşa etmektedir. Santral İstanbul'un atmosferi de uyumlu hareketlere ve bireysel stillere meydan okuyarak, psikedelik bir anlayış çerçevesinde sanatçıları buluşturuyor. Modern sanatın, bir tür retrospektifi de diyebileceğimiz yerleştirmeyle mimari ve tasarımın günümüze seyrini görmek mümkün.
1960-70'li yıllara odaklandığımızda, tüketim çağı ile paralel Beat'in doğuşu, "gerçekçi ol imkânsızı iste" şiarından hareketle, başka bir dünyanın olabileceğini kanıtlayan ve "özgürlük" kavramı etrafında toplanan yüz binler... Önceden belirlenmiş olanaklar dizisi içinde; belirli bir gelenek ve sınırlama sisteminde şekillenen burjuva ahlakına karşı, yeni bir algıyı başlatan kuşak. Beat; kelime karşılığı vurmak, çalmak anlamına gelir. Beat'ler, rock and roll'u, Zen'i, elmalı tartı, Eisenho-ver'ı, seks ve uyuşturucuyu, her şeyi sevdiklerini söylediler. Dönem hippilerin, açık hava festivallerinin dönemiydi ve bu alanlarda gerçekleştirilen performanslar dalga dalga yayılıyordu. Yapılan müzik elbette rock'tı. Ancak söz konusu olan, adını LSD'den alan "pysche-delic rock"tı. Oldukça ilginç ışık gösterileri ve psikedelik söz ve müziklerden oluşan şarkılar Pink Floyd'u müjdeliyordu. Geniş bir çerçevede bakacak olursak, psikedelik sanatın ihlal edici doğası kendini en çok eğlence ve sanat dünyalarının arasındaki değiş tokuşun bir sonucu olarak gösterisel ve tiyatral ışık gösterilerinde açığa vurur. Işık gösterileri, psikedelik deneyimle bağlantılıydı. Beat kuşağının alt başlıklarından biri olarak pikedelik'in sözlük karşılığı; rengârenk. Beyinde olağanüstü etkiler yaratan, duyuları zenginleştiren (LSD etkisi unutulmamalı). Zihinde oluşan geçişken-liğin renklere, sese ve görüntüye etkisinin araştırıldığı bir alanı kapsamaktadır. Özellikle ışık ve müzik birlikteliğinden doğan yeni bir gösteri biçiminin şekillenmesi ve yine renklerin akışının örnekleri o gece Santral İstanbul'u çevrelemişti.
Kırk yıl önce temelleri atılan psikedelik arayışın, Silahtarağa'da yeniden hatırlatılması, "bir arada" ve "ayrı" kavramlarını, küresel köye yeniden sorgulattı. Dönemleri nasıl ayırdığımız ve nereye kopuşlar koyup hangilerine karşı çıktığımız, şimdinin kuruluşunu belirleyen siyasal tercihlerimiz elbette. Tercihlerimiz, şimdinin biçiminin doğal görünüp görünmediğini ya da şimdinin tarihsel olarak üretilen ve üzerinde tortuların yığıldığı yapısının aşikâr kılınıp kılınmadığını etkiler. Santral İstanbul'da farklı formu ile karşımıza çıkan, Psikedelik arayış, hiçbir zaman kopmadığımız bir dönemin uzantısı olarak hayatımızdaydı...
Konuyla İlgili Linkler
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!