
Sanat son 30 yıldır uluslararası bienal etkinlikleriyle hep ön plana çıkar hale geldi. Güncel sanat denilen şey, post - modern dönem sanat piyasasının sembol kavramı halini aldı. Çokuluslu şirketlerde yönetici konuma gelmiş, iyi eğitimli yeni kuşak neo-liberal burjuvalar güncel sanatın potansiyel tüketicileri / alıcıları oldular. Seçkin ailelerin yeni kuşak üyeleri, aile büyükleri gibi pentür ya da heykel toplamak yerine gittikleri ülkelerdeki bienallerde sergilenen güncel sanat ürünlerinin alıcısı oldular.
Artık bienallerin, uluslararası sanat alıcısı yeni nesil burjuvaların özgürce alışveriş ettikleri, sanat hipermarketleri halini aldığını söylemek zorlama olmayacak. 10. İstanbul Bienal'inin gösterişi arasında 24 Eylül tarihinden itibaren gazetelerde karşımıza çıkan "uluslararası bienallere uygun iş üretilir" ilanı da, hala piyasa orjisinin ayartıcı baskısına kapılmamış huzursuz ruhlara dair bir red ilanı olarak okunmalı. Sanatçı Fatih Balcı verdiği ilanla Bienal'e dair eleştiri yazmanın ötesine geçip, muzip ama uyarıcı bir eylem hayata geçirdi. Fatih Balcı bu protestosu ile sanatçının ölümünü, yani sanatçının pazara iş üreten bir meta üreticisine dönüşmesinin altını çiziyor. Tabii reddin evrensel lehçesi kara mizahla…
Uluslararası sanat arenasında yer arayan bir işçiye dönüşen sanatçı, geleceğe dair bir anti-ütopyadan çok gerçeğe dönüşmeye başlamış durumda. Artık; özel sansür yasalarına gerek yok, piyasa en yaratıcı alanda yani sanatta da kendi totaliterliğini kuruyor. Tüketimin yeni polis devletinde sanatçı, Orwell'in ifadesi ile bir "proll"e, yaratıda seri üretim yapan bir işçiye dönüşüyor. Ruhtan yoksun bir panayıra dönüşmüş Bienal'in ışıltısına inat, red adına bu ilana ses verin.