Haberler

Yan Bakalım

Tarih: 28 Eylül 2007 Yazan: Saitali Köknar


Bozcaada Mimarlık Buluşması ‘07, 1 - 2 Eylül tarihlerine rastlayan hafta sonunda adanın çayıra bakan Amerikan Çeşme mevkiinde bir bağ evinde gerçekleştirildi. Buluşma mimarlığın farklı köşelerinde uğraşan çoğunlukla yetmişli yıllarda doğmuş bireylerin birbirlerini ve kendilerini daha iyi tanıyabilmeleri amacıyla enformel bir şekilde bir araya getirmeyi hedefliyordu. 60 kuşağından iki, 70 kuşağından on iki ve 80 kuşağından iki olmak üzere toplam 15 katılımcıdan adaya varabilen 13 konuşmacı “Ne yapmalı?” sorusuyla ilişki kuran ya da kurmayan anlatmak ve paylaşmak istedikleri proje, metin, defter, okuma, yorum ve deneyimlerini birer saatlik oturumlarda iki buçuk gün boyunca birbirlerine sundular. 13 katılımcının beraberinde getirdikleri arkadaşlarıyla birlikte otuzu bulan geleceği önceden belli katılımcının dışında, açık davet üzerine ilgilenip gelen otuz kadar kişiyle beraber toplam 60 kişi buluşmuş oldu.

Konuşmacılar adaya Cuma akşamından gelmeye başladı. Hoşgeldin yemeği için ayrılan 30 kişilik masaya sığamayan küçük kalabalık, yemeğin ardından saat dokuz sularında karanlığa rağmen bağ evinde toplanmayı başardı. Elli kişiye yakın mevcutla açılış konuşmasını yapan buluşma müdürü Saitali Köknar, ne yapmalı sorusunun cevabını evrenselde değil bireylerde aramak gerektiğini, bireyin de yapmaya mecbur olduğu şeyi yapmak zorunda olduğu için buluşmaya kalkıştığını açıkladı. Ertesi günün programı yapılarak oturuma ara verildi.

Cumartesi öğleden sonra saat dört serinliğinde sunumlar başladı. İlk konuşmacı Boğaçhan Dündaralp, global pazarda karşılaşılan sorunların nasıl avantaja dönüştürülebileceği üzerine yaşadığı örnekler üzerinden sorular sordu. Hemen ardından Hüseyin Kahvecioğlu’ nun global şartlar altında giderek kamusaldan özele doğru kayan kentlerimizin daha yaşanılabilir yerlere dönüşme şansının, alınacak az sayıda mimari kararla bile mümkün olabileceği üzerine olan sohbetini, Ömer Kanıpak’ın yükselen mimari değerlerden yeni ve albenili olma etrafına sıkışmış özgünlük tartışmalarının hangi farklı yaklaşımlarla sıkıştığı döngüden kurtulup başka mimarlıklara imkan verebileceğinin tartışıldığı sunumu izledi. Aydınlıkta projeksiyonsuz yapılan ilk oturumun son konuşmacısı Ahmet Önder, Nilüfer Erdem’in Alvin Lucier’in “boş oda” adlı işi üzerine yazdığı bir metni bozarak mimarlıktaki işveren mimar ilişkisi üzerine kurduğu sorular üzerine konuşulurken güneş batıyordu.

Verilen arada yerel mimarlık ofisi Deniz Ltd.’in ikramı şaraplar eşliğinde sucuk, ekmek, üzüm yenildi. Kimi bağ evinin eğri büğrü duvarına yansıyan mimarlık belgesellerini izlerken, kimi iğdelerin altına gerilmiş hamaklarda dinlendi, kimi sohbetlere daldı, kimi mangalın başına geçip sucuk pişirdi.

Saat dokuza doğru toplanmayı başaran ikinci oturum Işıl ve Burak Aktınışık’ın, yirminci yüzyıl başındaki erken modern dünyanın anlatıldığı çifte sunumla başladı. Dönemin zihinsel ve duygusal ortamının betimlendiği ve akıllarda “çağa ve hayata karşı bir endişelilik hali” olarak kalan Işıl’ın sunumunun ardından Burak, Mimar Kemalettin’in bir zamanlar yoğun kent dokusu için tasarladığı şimdi tarlabaşı yıkımları sonucu yalnız kalmış Kamer Hatun Camisi üzerinden yüzyıl başındaki modernin izlerini sürdü. İkisi Zumthor’un olmak üzere beş tane yaldıza boyalı yapıyı okumaya çalışan Deniz Güner, ahşap ve betonun yaldıza boyanmasının hem malzemeye hem süslemeye ilişkin alıştığımız kodları nasıl kırdığını, karşılaştırmalı edebiyattan ödünç alabileceğimiz “yabancılaştırmak” kavramıyla yarattıkları etkinin nasıl açıklanabileceğini gösterdi. Ardından çıkan poyraz fırtınasıyla beraber Ertuğ Uçar 2002 yılında yaptığı bir avrupa gezisi sırasında kaydettiği eskiz defteri aracılığıyla bizleri tekrar beraberinde Amsterdam, Roterdam, Eurolille, Paris, Bilbao, Barcelona şehirlerine götürdü.

“Terrain Vague”, “Piranesi Space” sunumları da tekrar eden akılda kalan kavramlardı. Çıkan fırtınadan saklanmak için bağ evinin yanına kurulan yedek ortama hızla taşınarak Evren Uzer’in çalışma arkadaşları ile gerçekleştirdiği “roomservices”, “vroom”, “imkanmekan” gibi kollektif ve açık kaynak üretime yönelik çalışmaların sergilendiği sunuma geçildi. Saat biri göstermesine rağmen yapılan ilginç tartışmaların ardından Can Kaya memleketi Palamutbükü’nde kendisi ve ailesi için yaptığı ilk binası “Cam Ev” i sunarken yorgun yüzler canlandı. Pazar günü saat ikide buluşmak üzere oturuma ara verildi.



30 Ağustos tatili ile birleşen hafta sonunda sezonun son günlerini adada yaşamak isteyen kalabalığın Pazartesi günü işbaşı yapmak istemesi ve fevkalade hava şartları yüzünden oluşan yığılma sonucu arabalı vapur iskelesinden adanın içlerine doğru uzanan yaklaşık iki kilometrelik inanılmaz araç kuyruğuna eklenen katılımcılar nedeniyle 30 kişiye inen mevcutla toplanan üçüncü oturum Ceren Balkır’ın bir önceki bienal için Elif Kendir ile birlikte hazırladığı “Flow” ve ardından Hollanda’daki bir “artists in residence” projesi olan “fol at ipenburg” adlı işlerinin yer aldığı sunumla açıldı. Rüzgar ve aydınlık nedeniyle azalan mevcudun sığabileceği bağ evinin içine kurulan üçüncü oturumun ikinci sunumunu Türkiye’deki arkeoljik kazı sahaları üzerine yapılan koruma yapılarından örnekler gösteren Sinan Omacan gerçekleştirdi. Koruma yapılarındaki farklı yaklaşımları, kendi gerçekleştirdikleri örnekleri ve tecrübeleri aktaran Sinan’ın ardından Hayriye Sözen yakın zamanda Bodrum’da bir yatırımcı için geliştirdiği projenin oluşma sürecini ve yaşadıklarını aktardığı, proje üretim sürecindeki aktörlerin yetersizliğinin, mimarın birden fazla role soyunmak zorunda kaldığının tartışıldığı sunum yer aldı. Son olarak Hakan T. Şengün’ün “Agents for Human Intervention” adlı uluslararası yarışma için gönderdiği ve dereceye girememiş olan önerisi üzerinden birey, kent ve fantezi üzerine tartışılarak toplamda 20 saat süren oturumlar sona erdi.

Akşam yemeği için hazırlanan 30 kişilik masa yine doldu. Yemek boyunca buluşma üzerine izlenimler tartışıldı, öneriler, yorumlar yapıldı. Katılanlar belki bir sonraki buluşmada tekrar görüşmek üzere onca işinin arasına sıkıştırdığı iki günün ardından adadan gülümseyen yüzlerle ayrıldı. Küçük buluşma için doldurdu diyebiliriz.

Şimdi sırada Ceren Balkır ve Evren Uzer editörlüğünde hazırlanacak ve mart ayında çıkacak buluşma kitapçığının hazırlanması var. Bu kitapçık sadece buluşmada olup bitenler, yapılan sunumları belgelemek için hazırlanmayacak. Kitapçığın asıl hedefi yapılan sunumlar üzerine düşünmek, sunumlar arasındaki ortak paydayı bulmak, buluşmanın sözünü ayıklamak üzerine olacak. Ama şimdiden şunu söyleyebiliriz, sanki anlaşmışçasına bütün sunumlarda tarif edilen sorunların nasıl bir potansiyele dönüşebileceği konuşuldu. Kabaca genellersek, ezberden kaçınarak, yeni, gözden kaçmış yollar arayan, sıkıntısının kendi kodlanmalarından kaynaklanabileceğinden şüphelenen, onca yoğunluk arasında buluşmanın iyi bir fikir olduğuna inanan katılımcılar -zizek’in yamuk bakmak tabirini biraz bozarak- sunumlarında meselelere yan bakıyor. Yan bakılması gerektiğine inanıyor. Şu ana ve buraya uygun söz böyle oluşacak.

Mimarlığın her şey olmadığını bilen ama her şeyin mimarlık olduğundan şüphelenenler adına.

* Saitali Köknar, "Bozcaada Mimarlık Buluşması '07" Buluşma Müdürü.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.