Esasen konu yeni değil. İstanbul yıllardır izlemede. En son 2006 Temmuz’unda Litvanya’da yapılan toplantıda kente listede kalabilmesi için 1 Şubat 2008’e dek komitenin Nisan 2006’daki İstanbul ziyaretinden sonra hazırladığı raporun tavsiyeleri temelinde kapsamlı bir yönetim planı yapması gerektiği söylendi. Vilayetin kültür işlerinden sorumlu vali yardımcısının gayreti ve kentin 2010 Avrupa Kültür Başkenti adaylığı sayesinde iki yıl süre kazanıldı, daha doğrusu kazanılmıştı. Bugün bulunduğumuz yerde ve özellikle belediyenin ‘ben bilirim’ tavrı sonucunda İstanbul’un Dünya Miras Komitesi’nin 2008 toplantısında tehlike altındaki yerler listesine düşmesi olanak dahilinde.
Kim ne diyor?
Haziran 2006 tarihli Miras Komitesi raporu Mimarlar Odası tarafından dilimize çevrildi. Diplomatik bir dille yazılmış olsa da yetkili mercilerin nasıl kaş yapayım derken göz çıkardıklarının utanç verici örnekleriyle dolu. Bugünkü tartışmaya konu olan Süleymaniye’de Osmanlı konakları projesi de bunlardan biri. Yeşilçam dekoru gibi ‘yenilenen’ surlar, temel ustalarının betonladığı Küçük Ayasofya Camii, ’İstanbul’a en uzun gökdelenler benim zamanımda dikilmişti’ruh haliyle planlanan Haydarpaşa ve Levent projeleri, daha neler, neler...
Rapor Süleymaniye konusunda şunu diyor: ‘Zeyrek’teki başarılı restorasyon çalışmaları Süleymaniye mahallesinde yapılacak çalışmaları teşvik ederken hedef Zeyrek’te olduğu gibi gerçekten eski konutların hayata döndürülmesi olmalı, uyduruk bir Osmanlı stilinde yapılacak yeni binalar değil. Bu çerçevede İstanbul 1 Şubat 2008’den önce Süleymaniye Yenilenme Projesi, Süleymaniye Koruma Uygulama Planı olarak revize edilmeli ve bu Süleymaniye Dünya Mirası Bölgesi’nin tümünü kapsamalıdır.’
Kentte böyle bir çalışma yok. Aksine Belediye’nin oldubittilerine karşı kentteki Unesco İzleme Komitesi’ndeki bilim insanları koruma kurallarına aykırı çelik konstrüksüyonla binlerce villa yapma niyetinden duydukları endişeleri dile getiriyor.
Pekala bizim uzman Belediye Reisi bu duruma ne diyor? Süleymaniye’deki çalışmaların koruma ve bilim kurullarının onayıyla sürdürüldüğüne dikkat çekerek, ‘biz de mimarız ve bu işlerin ne olduğunu, nasıl yapılması gerektiğini iyi bilen insanlarız. Unesco demese bile Süleymaniye bölgesinin ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Endişeye gerek yok’. Endişeye hem de nasıl gerek var. Unesco listesinden düşürülmenin getireceği sorunlara ilâveten İstanbul fiilen onyıllardır ‘tehlike altındaki dünya mirası’ konumunda zaten. Bugünkü zıtlaşma Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası kabûl görmüş standartları kaile almayı reddeden ve en basit kamusal alan yaklaşımını dahi dışlayan bir zihniyetten kaynaklanıyor: ‘Burası dünyanın filan değil bizim malımız, istediğimizi yaparız, kimse karışamaz’.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!