Haberler

Kent ve at sinekleri

Tarih: 4 Ekim 2007 Kaynak: Birgün Yazan: Erbatur Çavuşoğlu
"Atina uyuşuk bir at. Ben de onu uyandırıp canlandırmaya çalışan bir at sineğiyim." demişti Sokrates. Sabit fikirlerin peşinden sürüklenen Atinalıların ezberini bozmak üzere konuşmuş durmuş, sonunda yaşamıyla ödemişti cesaretinin bedelini...

Küresel bir kent olma hayaliyle hızla dönüşen, dinamik bir kent İstanbul ama sabit fikirleri nedeniyle uyuşuk bir at'a da benziyor. İstanbul'un küreselleşmesinin tek aklı olduğu ve bunun da mekânların kullanım değerlerini hiçe sayarak değişim değerlerini artırmak olduğunu söyleyenler kalabalık bir tek sesli koro iken, bu ezberi bozmaya yönelik toplumsal bir muhalefet var mı bugün?

Başta İstanbul olmak üzere birçok kentteki gecekondu alanları, iktisadi akla göre daha rasyonel, yani daha çok rant getirecek şekilde projelendiriliyor. Birçok insan bu yeni projeler bağlamında işgalci olarak yaftalanıyor, huzursuz ediliyor, yerlerinden ediliyor, yok sayılıyor. Ateşin düştüğü yerlerde cılız ve içine kapanık toplumsal tepkiler ortaya çıkıyor; zaten görmezden gelinmeye çalışan bu teldi itirazlar kamuoyunda kendine marjinal yerler bulabiliyor. Kentsel toplumsal muhalefet biçimleri garip bir bencillik, ideolojik içe kapalılık ruh haliyle bir türlü yan yana gelemiyor, dayanışamıyor, duvar olamıyor. Üst üste duran tuğlalar göze çarpıyor kimi zaman, ama çi-mentosuzluktan onlar da hemen yıkılıveriyor. Toplumsal muhalefet kenti, gündelik hayatı durduk yere sorgulamak ve alternatif üretmek yerine canı yanınca bağırmakla yetiniyor. Uyuşuk atı rahatsız etmek, uyandırmak üzere bir at sineği bile olamıyor.

Toplumsal muhalefete düşen at sineği olmak mı? Evet en azından bu ama sadece bu yeterli değil, yalnız bir at sineğinin sonu Sokrates'ten nasıl farklı olabilir ki? Futbol diliyle konuşacak olursak, rakibe oyun anlayışını kabul ettirmek için pasif direniş değil hücum pres, ailecek hücum ailecek savunma yapmak gerekir. Bu satırların yazarı gibi gazete köşesinden vızıltı yapıp, at sineği taklidi yapanların sayısı çoğalıyor ama bu da yeterli bir çaba ve yöntem değil.

Sokrates hiç yazmamıştı hayatı boyunca, onun yerine yolda, sokakta insanlarla konuşmayı yani pratik bir yöntemi tercih etmişti. Bir farkı daha vardı sokakta konuşup doğrularını satan diğer sofistlerden, doğrularını yaymayı ve bunun karşılığında kazanç sağlamayı değil, öğrenmeyi, sorgulamayı, ezberleri bozmayı ilke edinmişti. Yalnız olmasa dünya tarihi acaba nasıl değişirdi?

Sizce toplumsal muhalefet biçimlerinin birbirinin varoluş gerekçelerini sorgusuz savunmalarının, çimentonun harcını beraberce karmalarının vakti hâlâ gelmedi mi?
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.