Haberler

Marmara'nın incisi: Kapıdağ

Tarih: 8 Ekim 2007 Kaynak: Birgün
Marmara'nın en güzel köşelerinden birine, Kapıdağ Yarımadası'na gidiyoruz. Bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış antik kentler, el değmemiş plajlar, yemyeşil ormanlar, otantik köyler ve tapınaklarla dolu yarımadada keşfedilecek çok yer var...

İlk durağımız Kyzikos antik kenti: Kyzi-kos'un kalıntıları kuzeyde Hamamlı ve Belkıs köylerine, batıda Düzler köyüne, doğuda Aşağı Yapıcı köyüne, güneyde de Marmara Denizine kadar uzanır. Bandırma-Erdek yolu üzerindeki Düzler köyünün girişinde bulunan Kyzikos tabelasından 50 metre yüründüğünde Hadrianus Tapınağına ulaşılır. Yapımı uzun yıllar süren tapınak İmparator Hadrianus'un yardımıyla tamamlandığı için ona adanmıştır. 120*180 metre boyutlarındaki görkemli tapınaktan günümüze zemin katındaki bazı galerileri ulaşmıştır. Mermer tapınak geçtiğimiz yüzyıla kadar kireç ocağı olarak kullanılmış, kireç yapamadıklarımız ise orada duruyor(!) Belkıs ve Hamamlı köyleri arasındaki vadide de Anadolu'da inşa edilmiş en sağlam amfiti-yatrolardan biri yer alır. Kentin surları, tiyatro, hamam ve nekropol çalılar ve ağaçlar arasında görebileceğiniz diğer kalıntılar...

Kyzikos'un adı ilk olarak mitolojideki Argonot Efsanesinde geçer. Strabon, Dolionlar adı verilen halkın yaşadığı Arktonnessos Adasının (Ayı Adası) ana karaya iki köprüyle bağlı olduğunu anlatır. Ayılar Dağı'nın eteklerine kurulan ICyzikos limanının bulunduğunu belirtir. Antik dönemde Kyzikos'un adıyla da anılan yarımadaya MÖ 756 yılında yerleşen Miletli koloniciler yöreyi Helenleş-tirmiş. Heredot, Perslerin egemenliğini tanıyan Kyzikosluların MÖ 494 yılında Miletlile-rin başlattığı ayaklanmaya katılmayarak cezalandırılmaktan kurtulduğunu anlatır. Helenistik dönemde önemli bir ticaret, bilim ve sanat merkezi durumuna gelen Kyzikos'ta özellikle heykel sanatı doruğa ulaşmış; bunun en güzel örnekleri ise İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. MS 297 yılında Hel-lespontos Eyaletinin merkezi yapılan Kyzikos, İstanbul'un başkent olmasıyla birlikte cazibesini yitirir. Arap işgalinde hasar gören ve 1063 depreminden sonra terk edilen kentin halkının Erdek'e göçtüğü kabul edilir. Kyzikos'u gezdikten sonra Kirazlı Manastırına doğru yol almaya başlıyoruz. Bunun için Düzler'de Belkıs köyünün yolunu sormak gerekli, çünkü bir tabela yok. Belkıs köyünün içinden geçen asfalt yol Yukarı Yapıcı öyüne ulaşılıyor. Belkıs'in karşısındaki yamaçta da Hamamlı köyü var. Her üç köyde otantik mimari dokusunu korumayı başarmış. Yukarı Yapıcı'ya girmeden Kirazlı Manastırının yolu ayrılıyor. Yola konmuş tabelaları kaçırmazsanız manastıra ulaşabilirsiniz, yoksa işiniz zor, ormanda kaybolursunuz! Kestane ve çam ormanları arasından geçen 10 km.'lik toprak yol manastırın bulunduğu düzlüğe kadar gidiyor.

Dağların Arasındaki Tapınak
Strabon, ICyzikos'un ardındaki Dindymon Dağında ana tanrıçaya adanmış bir tapınağın bulunduğunu anlatır. Ortodoks geleneğine göre de manastır eski bir tapınağın yerinde kurulmuştur. Anadolu'da eski tapınakların ve kutsal alanların başka dinlerce de sahiplenil-mesi sıkça görülür; örneğin burada ana tanrı-ça'ya adanmış bu tapınağın Hıristiyanlarca Tanrının Anası olarak kabul edilen Meryem Ana'ya adanmış olması çok anlamlıdır.

Eskiden yöredeki Rumların dini merkezi olan manastır Havari Lukas'ın eseri olduğuna ve mucizeler yarattığına inanılan Panagia Faneromeni (Faneromeni Meryem'i) ikonasından medet uman binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyordu. Şimdiyse bu ünlü ikona İstanbul'da Fener Rum Patrikliğinin Katedralinde sergilenmektedir. 1922 yılında terk edilen manastır ağaçların arasında kaybolmuştur. Yaklaşık bir saat süren yoldan sonra karşılaşılan manzara hayal kırıklığıdır. 1895 yılından inşa edilmiş 99 odalı görkemli binasından geriye yüksek duvarlarla, büyük oranda yıkılmış kilisenin kalıntısı kalmıştır.

Orman yolundan kuzeye doğru devam edildiğinde Ballıpınar (Kocaburgaz) köyüne varılır. Bu yol son derece büyüleyicidir; çünkü büyük bir kuraklığın yaşandığı 2007 yılının Eylül ayında bile her taraftan su fışkırıyordu.

Eski bir Rum köyü olan Ballıpınar yarımadanın kuzey kıyısında verimli ovanın ortasına kurulmuş. Ulaşımı zor olduğu için bozulmamış; ne bir turistik tesis var, ne de bir site. Köyün dar sokakları ve iç içe inşa edilmiş ahşap evleri dikkat çekici. Evlerin arasında Meryem Ana'ya adında bir Rum Kilisesi de bulunuyor.

Köylülerin ana dili Pomakça, sokaklarda hep bu dil işitiliyor. Zaten yarımadadaki köylerin bir ikisi dışında hepsi göçmen köyü. Köy halkı son derece cana yakın ve misafirperver insanlar. Ballıpınar'ın kırmızı soğanı ünlü, hatta Türkiye'nin en iyi kırmızı soğanının burada yetiştirildiği söyleniyor.

Ballıpınar'dan asfalt yolla doğuya doğru gidildiğinde Çayağzı ve Karşıyaka beldelerine ulaşılıyor. Batıya doğru devam eden toprak yol, Ormanlı köyüne ulaşıyor. Yarımadanın en güzel ve bakir koyları bu virajlı ve tehlikeli yolda karşınıza çıkıyor. İstanbul'un burnunun dibindeki şaşırtıcı bakirlik, ne zaman site konduracaklar diye kaygılandırıyor insanı.

Ormanlı (Katatopo) yarımadanın bir başka ücra köyü. Eski Rum köyü olan Ormanh'da da küçük bir kilise kalıntısı bulunuyor. Ballıpı-nar'a göre biraz daha gelişmiş, birkaç pansiyonu ve marketi var. Yarımadanın kuzeyi doğa yürüyüşleri için birebir. Köyün yakınlarındaki şelale de çok etkileyici. Burada konaklayıp ıssız koylara, şelalelere gidilebilir. Ormanlı'nın içinden başlayan asfalt yol 9 km. sonra Turanlar köyüne ulaşıyor. Turanlar köyünde yazlık siteler ve pansiyonlar olmasına rağmen henüz çirkin bir yapılaşma yok. Turanlar'dan sonra yol tekrar yarımadanın içine yöneliyor. Aslında sahilden devam edip İlhan köyüne kadar gitmekte olanaklı. Sık ormanların arasında geçen virajlı yol Ocaklar Beldesine ulaştığında uygarlığa geri döndüğünüzü anlıyorsunuz. Yüksek binalar, her tarafı sarmış tatil siteleri size bunu hatırlatmaya yetiyor. Uçsuz bucaksız kumsallarıyla yerli tatilcilerin gözdesi olan Erdek, turizm sezonunun kısa oluşu nedeniyle turistik tesisten çok, yazlıklarla dolu.

Antik dönemde Artake Erdek'in karşısındaki Zeytinliada'nın (Kera) adıymış. Luvi-ce'de Artake kaynak yeri anlamına gelir, ada da bulunan bir ılıca da bu tezi destekler. Arta-ke'de ICyzikos gibi Miletli göçmenlerce ele geçirilip, Helenleştirilmiş. MÖ 494 yılında Miletlilerin Perslere karşı başlattığı ayaklanmaya katıldıkları için Fenike donanmasınca yakılıp, yıkılmış. Daha sonra kent anakara da yeniden kurulmuş, ancak bu kez Kyzikos'un gölgesinde kalarak önemini kaybetmiş. Kyzikos'un n. yy'da terk edilmesinden sonra tekrar yıldızı parlayan ve yarımadanın en büyük yerleşimi durumuna gelen Erdek 1339 yılında Osmanlılarca fethedilmiş.

Nasıl gidilir?
Kapıdağ Yarımadasını gezmek için önce Bandırma'ya gitmek gerekir. İstanbul Yenikapı'dan kalkan feribotlarla iki saatte Bandırma'ya ulaşılır. Bandırma, karadan Bursa'ya da Balıkesir'e de 110 km uzaklıktadır. Bandırma Erdek arası ise 18 km'dir. Bandırma otogarından Erdek'e özel halk otobüsleri çalışmaktadır. Erdek'ten Ocaklar Beldesiyle Ormanlı ve Turanlar köylerine düzenli minibüs seferleri yapılıyor. Ballıpınar, Çayağzı, Karşıyaka gibi yarımadanın doğusunda kalan köylere de Bandırma'dan minibüs seferleri vardır. Erdek ve çevresinde her keseye uygun konaklama tesisleri de bulunmaktadır.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.