Girişimci bir ruha sahip, vizyon sahibi bir tek kişinin bile bir kentin, bir ülkenin yaşamında ne kadar önemli roller oynayabileceğini hafta sonundaki kısa yolculuğumuz sırasında yeniden düşünme fırsatı buldum.
Afyon’un ilk termal oteli yapılalı herhalde bir on sene kadar oluyor, belki daha da fazladır, bilemiyorum.
Ama Oruçoğlu, şehrin neredeyse 20 kilometre dışına, bozkırın ortasına, dev bir beş yıldızlı otel yapmaya kalkıştığında çarşıda, evlerde neler konuşulduğunu da tahmin ediyorum.
Uzunca bir aradan sonra Afyon’da gördüğüm şey, bu vizyonun kentin gelişimine ne kadar olumlu katkıları olduğuydu.
Birçok yeni beş yıldızlı otel açılmış, birçok otelin inşaatı sürüyor. Afyon, Anadolu bozkırının ortasında bir turistik şehre dönüşüyor.
Las Vegas hakkında seyrettiğimiz filmler, okuduğumuz kitaplar da çölün ortasında böyle bir cennetin çıkışının bir tek kişinin attığı bir ilk adımla başladığını anlatır hep.
İleride Afyon tarihini yazacak olanlar da eminim ki bu ilk girişimciye çok sayfa ayıracaklar.
Sorun şimdilik geleneksel hastalığımızın Afyon’da da nüksetmesi gibi görünüyor: Küçük olsun, benim olsun!
Afyonlu girişimciler, tek tek küçük oteller yapmaktansa, birleşip daha büyük ve turiste daha çok seçenek sunan oteller yapma fikrine geldiklerinde, Antalya gibi ikinci bir turizm merkezine sahip olabiliriz.
Çünkü dünyada hızla yayılan SPA otelciliği için Afyon sahip olduğu doğal kaynak nedeniyle iyi bir gelecek vaat ediyor ve uluslararası pazarda rekabet böyle nispeten küçük otellerin sağlayabileceği sınırlı hizmetlerle mümkün olamaz.