Haberler

Kentleşememenin Bedeli

Tarih: 16 Kasım 2007 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Doğan Kuban
İstanbul ve bütün büyük şehirler Türkiye ekonomisinin kara delikleridir. Yasadışı parking bir para kaynağı olunca Süleymaniye'de park mafyası bir eski eseri yakıp arsasını otopark olarak kullanır. Eğer vaktinde budamaz, ilaçlamaz, sulamaz ve gübre vermezseniz ağaçlarınız meyve vermez ya da kötü verir. Türkiye'de şehirler kötü meyve veren bahçelerdir...

Türkiye kentlileşememiş olmanın, plansızlığın, uzmanlarla iş görememenin, örgütleşememenin, yağmacılığın rüşvetin cezasını, en iyimser tahminlerle, her beş yılda bir yılı havaya atarak, çekmektedir.

Türkiye'de cehaleti kilo ile tartamazsınız. Cahilin kente verdiği zararın parasal ya da daha genel ekonomik zararı kolay kanıtlanacak bir olgu değildir. Eğer bir insan İstanbul'un 1453'de fethedildiğini hatırlamıyorsa Türk ekonomisinin bundan zarar görüp görmediğini söylemek zordur. Genelde tarihi bilgisizlik bir ekonomik zarar kavramıyla eşdeşleştirilmez. Fakat eğer bir inşaat sahibi ya da bir belediye yetkilisi bir apartman arsasında çıkan bir Roma mozayiğinin kaşla göz arasında yok edilmesine neden olursa, bu onbinlerce, yüzbinlerce liralık bir hazine kaybı anlamına gelir. Kırmızı ışıkta geçen bir kaygısız şoför bir vatandaşın kemiklerini kırarsa bu da onbinlerce liralık bir vatandaş kaybı ya da bir sigorta kaybıdır. 'Park Yapılamaz' levhasının altında arabalar park ederse o yoldan geçen trafik durur ve yavaşlar. Buradaki dakikalar vatandaşların yaşamından çalınır, ülke benzininden çalınır. Eğer üç izli bir yolda iki taraflı park yapılır ve bu daralma örneğin Çengelköy ve Beylerbeyi'nde her sürücüye 10 dakika fazla zaman ve 50 kuruşluk benzin kaybettirirse İstanbul çapında bu günde milyonlarca liralık iş ve enerji kaybına tekabül eder.

Kentler Ekonominin Karadelikleri
Bu olaylar kural ya da yasa tanımazlık olarak tanımlanabilir. Aslında bu kentlileşememiş, yani birlikte yaşadığı insanların yaşam haklarına saygısı olmayan insanların davranışıdır. Bu tür maliyetler saymakla bitmez. Her tarafa çöp atıp kirleten ve kentin uygar görüntüsünü mahalle pazarına benzeten bir toplum bu kirliliğin ortadan kalkmasının bedelini hesaplayamaz. Olasılıkla kimse hesaplayamaz. Dikkatli bir araştırmacıdan küçük bir alanda şehre ve vatandaşa verilen zararın hesabını yapması istense İstanbul'un Türkiye'ye gereğinden belki de onlarca kat daha pahalıya mal olduğu ortaya çıkacaktır.

İstanbul ve bütün büyük şehirler Türkiye ekonomisinin kara delikleridir. Bir parking değnekçisi bu kargaşada yaşamını kazanır. Bu gerçek bir geçim kaynağıdır. Fakat yasadışı parking bir para kaynağı olunca Süleymaniye'de park mafyası bir eski eseri yakıp arsasını otopark olarak kullanır. İzmir'de Konak çevresinde boş arsaları otopark olarak kullanan insanların yanına belediye yetkililerinin gitmeye korktuğunu, bir belediye başkanından dinlemiştim.

Eğer vaktinde budamaz, ilaçlamaz, sulamaz ve gübre vermezseniz ağaçlarınız meyve vermez ya da kötü verir. Türkiye'de şehirler kötü meyve veren bahçelerdir. Bu halkın ve belediyenin ortak bahçıvanlığıdır. Bugünkü sözde demokratik sistemde belediyeyi suçlamak çok anlamlı değildir. Halkın seçtiği bu belediyelerdir. Eğer halk kural tanımıyorsa, belediye de tanımaz. Çünkü her ikisinde de ortak yaşama kuralları bilinçlendirilmemiştir. Bu tür neredeyse sayısız bilinçsiz davranışın yaratığı ekonomik zarar Türkiye'nin sayılarla ifade edilebilen ekonomisinin tümüne eşit olabilir. Zarar hanesine yazılan bu bedelin hesabını kimse yapmaz. Ama bir yılda bitmesi gereken bir alt yapı çalışması üç yıl sürer, ve aynı yol üç yılda beş kez açılıp kapanırsa burada plansızlık, kötü mühendislik, kontrolsüzlük ve vurdumduymazlığın toplumsal ekonomik zararının yapılan işin tümünden daha fazla olduğunu hesaplamak olasıdır.

Garanti Bankası Müzesi "Doğuyu Tüketmek" adlı bir sergi açıyor. Serginin içeriğini bilmiyorum ama, cehaletin elinde harcanan Türkiye için "Doğuyu Tüketmek" çok ilginç bir 'terim' olur. Türkiye'de hiçbir zaman bitmeyen Din - Bilim kavgası II. Dünya Savaşı'ndan sonra giderek dinden yana bir ağırlık koydu. Bilim dini duyguları değiştirmez. Bu ne Avrupa'da, ne Amerika'da, ne de Komünist Rusya'da gerçekleşmemiştir. Okuma yazması kıt bir ülkede bunun hiçbir zaman söz konusu olmayacağı da açıktır. Fakat gelişmiş dünya, bilimin ve ona bağlı teknolojinin toplumsal egemenliğini dinin baskısından kurtarmıştır. Dini bağnazlığın bilimsel düşünceyi engellediği ise bütün tarih boyunca kanıtlanmıştır.

Büyük kentlerde toplanmış az okumuş milyonlarca insanın, kendi bindikleri dalları kesmeleri şaşılacak bir şey değildir. Çünkü oldukça aydınlanmış, kentlileşmiş bir insan bile bu kalabalık yerleşmelerin en basit güncel gereksinmelerinin bir düzen içinde planlamasını kavrayamaz. İstanbul gibi 15 milyonluk bir heyula agglomera'da aç susuz kalmadan, soğuktan donmadan, elektrikleri kesilmeden, sokaklara lağımlar akmadan yaşamanın ve bir yerden bir yere gitmenin olasılığı şaşılacak bir performanstır. Gerçekten sayısal olarak 'ralenti'de çalışan bir makine, ana arterleri tıkalı bir kalp hastası gibi olsa da, İstanbul'un yaşamı bir mucizedir. Kentlileşememiş bir nüfusla bu başarıyı gösteren Belediyeler de bundan bir övünme payı çıkarabilirler.

Kuşkusuz yine de bu başarı, ahlak, estetik, davranış gibi ölçülmesi zor parametreleri içermez. %10-20 arasında bir performans noksanıyla çalışsa, İstanbul'un Türkiye ekonomisindeki büyüklüğü düşünülürse, her yıl Türkiye ekonomisinin 1/20'si kadar bir ekonomik açığa tekabül eder. Bunu Türkiye çapında düşünürseniz, kentlerdeki düzensizlik yıllık 1/5 oranında bir kayıp anlamına gelir. Başka bir deyişle Türkiye kentlileşememiş olmanın, plansızlığın, uzmanlarla iş görememenin, örgütleşememenin, yağmacılığın rüşvetin cezasını, en iyimser tahminlerle, her beş yılda bir yılı havaya atarak, çekmektedir. Kuşkusuz bu hesapları köşe yazarlarının değil, Belediyelerin, hükümetlerin ve dolar hesabında boğulmuş ekonomistlerin yapması gerekir.

Bilimsel düşüncenin aydınlatmadığı yarı köylü bir kent toplumunun ülkeyi, cehaletinden dolayı içine soktuğu görünmez ekonomik sıkıntı belki bu satırlarda anlatılmaya çalışılandan daha da fazladır. Bu zarar ve geri kalma bedelini dinli, dinsiz, laik, şeriatçı, aydınlanmış ya da aydınlanmamış herkes paylaşmaktadır.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.