Pritzker ödüllü tek kadın mimar, Kartal'ın çehresini değiştirecek Zaha Hadid, Arkimeet için İstanbul'daydı. Biz sorduk, o canının istediğini cevapladı.
Açı ve yüzey çeşitlemeleriyle mimarinin sınırlarını zorlayan, projeleri kadar hali ve edasıyla farklı bir kadın. 1982'den beri aldığı ödüller içinde isminin önüne en sık sıfat olanı 2004 tarihli Pritzker Ödülü. Daha önce bir kadın mimar almamıştı bu ödülü.
Londra'da yaşayan ama dünyanın dört bir yanında süren projeleri için havada çok vakit geçiren Iraklı Hadid'in, konferanslar dışında İstanbul'a daha sık gelmesinin bir nedeni daha var bir buçuk yıldır. Açılan yarışma neticesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kartal Sanayi Bölgesi Merkezi İş Alanları Planlaması için Zaha Hadid'i seçti. Kendisi hazırladıkları projeyi fütüristik bulmadığını söylüyor, ama onun elinden çıkacak Kartal'ın bu bölümü, şehrin silueti içinde nasıl duracak, çok insan merak ediyor.
Hafta içinde Nurus'un sponsorluğunda düzenlenen Arkimeet toplantısı için yine İstanbul'daydı Zaha Hadid. Arkimeet, Arkitera Mimarlık Merkezi'nin dünyanın meşhur mimarlarını tecrübe paylaşımı maksadıyla İstanbul'da ağırladığı bir etkinlik.
İstanbul seferlerinde sıklıkla tercihi olan Çırağan Oteli'ne buluşmak üzere gittiğimizde, Uzakdoğulu asistanı birazdan geleceğini söyledi Hadid'in. 'Birazdan'ın Hadid dilinde karşılığını sordum. Üç yıldır 250 kişilik Hadid Mimarlık ekibi için çalışan Kıbrıs doğumlu Saffet Kaya Bekiroğlu manalıca gülümseyip, uzun zamandır yurtdışında yaşamaktan iyice kırılmış Kıbrıs şivesiyle "Göreceksiniz" dedi. Neyse yarım saati çok geçmedi...
Zaha Hadid'le söyleşimiz soru cevap formunda hafif bir didişmeye döndü ara ara. Kendisi aslında komik biri olduğunu söylese de mizacını biliyorduk, kaldı ki komikliğini de gördük.
İlk defa Atatürk Havaalanı'ndan İstanbul'un merkezine gidişinizi hatırlıyor musunuz?
İlk gelişim belki 30 yıl öncedir. 14-15 yıl önce de ilk kez konferanslar için gelmeye başladım, bir noktadan sonra her yıl geliyorum İstanbul'a. Ama ilk seferinde 12 yaşında olduğum için bir şey hatırladığımı söyleyemem.
Şehirler farklı karakterlerde insanlar gibi gelir mi size?
Yok, böyle düşünmem. Tabii ki karakterleri vardır ama.
İstanbul'un nasıl bir karakteri var?
Bir kere büyük bir metropol, çok farklı katmanları var. En aleni şekilde Doğu ve Batı bir arada. En ilginç kısmı ise merkez dışı alanların yoğunluğu.
Kartal projesi tamamlandığında İstanbul'un karakterine ne ekleyecek?
Emin değilim, o bölgeyi çok değiştireceği kesin. Bir sanayi bölgesini yerleşim bölgesi haline getiriyorsunuz, şehirleştiriyorsunuz. Eminim Asya yakasının dışında Prenses Adaları'nın konumunu da değiştirecek. Kartal istasyonunun anlamı değişecek...
Kartal'da zaman geçirdiniz mi, bir Kartal sakiniyle tanıştınız mı hiç?
Deli gibi sokaklarda dolanıp insanlarla mı konuşayım, hayır tanışmadım.
Kartal çevresinde bir yerde yemek yediniz mi? Döner, kebap falan en azından..
Kebap da yemedim. Gidip Kartallılara masaj yapmam gerekmiyor sonuçta. Zaten şu anda yerleşim az o bölgede. Kartal'a çok da uzak olmayan bir yerde kebap yemişimdir. Zaten bu proje öncesinde o taraflara hiç gitmişliğim yoktu.
Gittiğiniz kısmı içinde İstanbul'un en ilginç yeri neresi sizin için?
İstanbul'un çok fazla merkezi var. Benim bildiğim Ortaköy'dür, Bebek'tir, Nişantaşı'dır. Kapalıçarşı'ya giderim, Boğaz'ın sonuna, Haliç'e...
Daha genel bir mevzuya atlayalım. İnsanların ideolojik ve dini manada muhafazakârlaştığı, birbirlerine tahammüllerinin gittikçe daha da azaldığı bir dönemde yaşıyoruz. Sanki yüzeyde bir siyaseten doğruculuk halkası her şeyi tutuyor. Bu mimariye nasıl yansıyor sizce? İnsanların kendine ait alanları, kamusal alanları algılayışları nasıl değişiyor?
Böyle bir şey üzerine düşünmedim. İnsanlar muhafazakârlaşabilir, demokrasi herkesin istediğini yapabilmesidir. İsteyen başını örtmek istiyorsa örter, camiye gitmek istiyorsa gider, onların seçimi. Diğerlerine müdahale etmedikçe... Yüzmeye gidemezler bir de... Ama İran'da kapalı olan kadınlar için de mayo var.
Türkiye'de de var haşema. Ama sorduğum sadece dinle ilgili değil.
Bilmiyorum, ben Ortadoğu'da yaşamıyorum. Oralarda sorun olabilir. Belki gece kulübüne, belli konserlere gidemezler. Belli bir sanattan mahrum kalabilirler ama günlük hayatlarını nasıl etkiler bilmiyorum.
Siz hâlâ Ortadoğu ve İslam üzerinden cevap veriyorsunuz. Kâğıt üzerinde başka görünse de, Avrupa'nın göçmenlerine karşı tahammülsüzlüğü de sorduğuma dahil.
Basında öyle haberler çıksa da Britanya'da böyle bir sorun yok. İnsanlar istediği yere gidebiliyor. Ben Avrupa'da göçmenlere dair bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca bana soyut bir soru soruyorsun ve beni politik bir alana çekmek istiyorsun. Bir mimar olarak muhafazakârlık üzerine konuşmak istemiyorum.
Son yıllarda mimariyi etkileyen en güçlü sosyal dalga hangisi sizce?
Hindistan'da başkadır, burada başka. Genel olarak benzerliklerin arttığını söyleyebilirim.
Şu an sürmekte olan projelerinizin biri Napoli'de, biri Abu Dabi'de, biri Danimarka'da öbürü Çin'de... Bunun beyinsel bir yorgunluğu var mı?
Daha önemli olan yorgunluk bizatihi seyahat etmek. Bir otelden bir otele sürükleniyorsunuz ve hep oynamanız gereken bir rol var.
Bir yere ilk defa gittiniz. Zaha Hadid olduğunuz için sizi en iyi otele yerleştirdiler, ondan sonra şehri tanımak için ne yaparsınız?
Bir rutini yok, zaten birileri mutlaka gezdirir. Yürümek iyidir, müzeler, yerine göre tekne turu...
Buradan birçok arkadaş da edindiniz. Herhangi biri bizdeki 'Huysuz ve tatlı kadın' şarkısından bahsetmiş olabilir mi size?
Ben huysuz değilim, sadece uzunca bir süre önce tuzaklı sorulara cevap vermemeyi öğrendim.
Nasıl tuzaklı sorular sordum?
Ben İslam kültürü uzmanı da değilim, İstanbul uzmanı da...
Önyargılı biri misiniz?
Olmamaya çalışıyorum. Ahlaki değerlerim, doğrularım, yanlışlarım var. Renkti, cinsiyetti, kıyafetti, düşünceydi, insanları ayırmam.
İnsanlar size karşı önyargılı mı?
Eminim çok fazla önyargılılar. Özellikle başta... Bir Avrupa şehrindeydim, kadındım, uçlarda işler yapıyordum ve başka bir yerden geliyordum.
2005'te İTÜ'de verdiğiniz bir konferansta bir Alman gazeteciyle röportajınızdan bahsetmiştiniz. Size 'Buraya nasıl geldiniz?' diye sormuş, siz de 'Uçakla...' demişsiniz.
Evet, evet. O da aslında tatlı bir şekilde soruyordu ama kafasında başka bir şey vardı. İnsanlar Iraklı olduğunuzu bilince eğitiminize falan bakmıyor. Aileniz çok muhafazakâr, hayatta hiçbir şeyiniz yok ve bir çadırda yaşıyorsunuz sanıyor. Doğu'ya karşı çok katı bir bakışları var. Bu İslam'ı algılayışlarıyla da ilgili. Ben Müslüman bir ailede doğdum, bugün dindar biri değilim, ama Müslümanlık Batı'ya çok şey katmıştır, bunun farkında değiller. Onlar Müslümanlık'ın sadece terörizm getirdiği düşünüyorlar, ama matematik de, kültür de o taraftan geldi. Benim Bağdat'ta olduğum dönemde, 60'larda, Bağdat'a da, Beyrut'a da birçok Batılı gelirdi. Böylesi bir ayrım yoktu, şimdiyle kıyaslandığında Doğu'ya dair daha fazla şey biliyorlardı, çünkü gelip geziyorlardı. Doğu üzerine çalışmak daha genelgeçer bir şeydi. Hint ya da Asya felsefesi diyelim... Bugün o kadar şey bilmiyorlar, başka türlü bakıyorlar. 60'lardan bahsediyorum, çok yakın değil.
Nasıl, hangi aşamalarla koptu aradaki bağ?
Bilmiyorum, iki taraftaki muhafazakâr hükümetler yüzünden belki.
Belki bugün mimari dünyasının bir 'starı' olarak başka bir önyargıyla karşı karşıyasınız. Sizden çok şey bekleniyor ve acayip şeyler ortaya çıkarmanız isteniyor. Olabilir mi?
İnsanların benden her zaman en iyisini istediğini sanmıyorum. Bunun bir baskısı var tabii, ama üzerimdeki en büyük baskı bana aittir. En çok ben kendimi eleştiririm, iyisini yapmaya zorlarım. Tabii ki iş dünyası çok rekabetçi ve açıkça sizin devrilmenizi istiyorlar, bu da bir gerçek.
Bir müşteriyle konuşmanın en zor kısmı neresi?
Bence zaman içinde müşteriler de değişti. Artık sizi tamamen serbest bırakanlar da var. Ama tabii bu işe fazla para harcamamanın peşinde koşanlar da. Ya da projeniz tamamdır, ama gerekli izinleri alamazsınız.
İyimser bir tahminle Kartal projeniz ne zaman tamamlanır?
Gerçekten bilmiyorum. Aslında bir başlansa çabuk biter, ama çok mal sahibi var.
Sanayi bölgesi olduğundan Türkiye yüksek burjuvazisinin büyük kısmı işin içinde. Bu süreci zorlaştırıyor olabilir mi?
Evet, olabilir. Ama asıl sorun çevresindeki yolların, şehrin diğer kısmıyla bağlantısının yapılması, bütün o izinlerin alınması. Asıl uzayacak kısım bu.


