150. yılını kutlayan Beyoğlu Belediyesi, Beyoğlu’nun eski çehresini ve kültürel kimliğini canlandırmak amacıyla “Beyoğlu’nun Belleği” adlı bir proje başlatıyor.
“Beyoğlu’nun Belleği” projesi Beyoğlu’nun kültürel tarihinden izler taşıyan ve bugün birçoğu iz bırakmadan ortadan kaybolan önemli mekânların belirlenmesini ve birer plaketle topluma anımsatılmasını amaçlıyor. Proje kapsamında, Beyoğlu’nda bulunan ve döneminin en seçkin mimarlarının imzasını taşıyan 63 tarihî binanın cephesine bilgilendirme plaketleri yerleştirilecek.
“Beyoğlu’nun Belleği” projesi için Beyoğlu’nun kültürel kimliğini yansıtan; tanınmış sanatçı ve yazarların yaşadığı ve mimari üslubuyla belirgin bir karakter taşıyan binalar ya da çeşitli yönleriyle toplumsal hayatta iz bırakmış atölye, stüdyo, pastane, kahvehane, sinema, tiyatro, müzikhol, mağaza gibi işletmeler belirlendi. Foto Süreyya, Botter Apartmanı, Markiz Pastanesi ve Le Bon Pastanesi de plaket çakılması için kararlaştırılan ilk mekanlar oldu.
Beyoğlu’nun Belleği projesini duyurmak için düzenlenen basın toplantısında bir konuşma yapan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, “Beyoğlu’nun Belleği projesi tüm Türkiye’ye örnek olacak bir çalışma. Beyoğlu’nun belleği aynı zamanda İstanbul’un da belleğidir. 2010 Avrupa Kültür Başkenti istanbul’a yakışacak projeleri bir bir hayata geçiriyoruz. Burası ‘ilk’lerin mekânı. Kentin en önemli değişim ve dönüşüm merkezi. İKSV’nin katkılarıyla hayata geçirdiğimiz bu projeyle kimileri belleklerini tazeleyecekler. Ama asıl önemlisi genç kuşaklar kültürel değerlerimiz hakkında bilgilenecek ve belki de merak edecek, konulan plaketlerdeki bilgilerden daha fazlasına ulaşmak için araştırmaya başlayacak, tarihini sahiplenecek ve koruyacak. Bir kentin var oluşundaki en önemli unsur bellektir. Geçmişi unutursak, belleklerden uçup gitmesine izin verirsek kentin tarihinin silinmesine neden oluruz. Beyoğlu’nda hiçbir değeri unutuluşa terk etmek istemiyoruz. Onlar bizim en büyük zenginliğimizdir” dedi.
Projede danışman olarak görev alan mimarlık tarihi yazarı Mimar Hasan Kuruyazıcı ise “Beyoğlu, ya da daha eski adıyla Péra, her dönemde İstanbul’un toplumsal ve kültürel yaşamındaki en önemi semtlerden biri olagelmiştir. Kentin Üsküdar ve İstanbul yakalarında ağırlıkta olan ahşap mimarlığın yerine burada kâgir binalar yaygınlaşmış, özellikle 1870’teki büyük Beyoğlu yangınından sonra bunların sayısı iyice artmıştır. Bu mimari sadece Beyoğlu’nun fiziksel çehresini yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda bu semtin kültürel kimliğinin de taşıyıcısıdır. Çünkü Beyoğlu’nun tiyatro ve sinemaları, kitapçıları, lokanta, pastane ve meyhaneleri, otelleri hep seçkin sanatçıların, aydınların uğrak yeri olmuş, bunların birçoğu Beyoğlu’nda oturmuş, atölyelerini Beyoğlu’nda açmıştır” dedi.
Beyoğlu’nun Belleği projesi kapsamına girmesini istediğiniz yapılar ile ilgili önerilerinizi www.beyoglu.bel.tr adresine iletebilirsiniz.