Haberler

Boğaziçi'nin "yasası" da korunmalı

Tarih: 29 Kasım 2007 Kaynak: Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı Gül 'ün Kral Abdullah 'ı otelde ziyaret etmesine " normal " diyen Suudi Büyükelçisi şunları söylemiş: "Arkadaş, kardeş gibiler; birbirlerine karşı jestleri oluyor... " ( Vatan-21 Kasım 2007 )

Bu sözler yanlış sayılmaz...

Kral ve yakınları ülkemize her gelişlerinde, özellikle " dindar " siyasetçilerimizle pek samimi oluyorlar. İstanbul'daki " tapulu mal "ları olan Sevda Tepesi'ne " imar sözü " verilmesi de o " jest "lerden biri olmalı ki, yine her ziyaretleri " Boğaziçi Yasası'ndaki değişiklik " haberlerine neden oluyor...

Üstelik aynı haberler karşısında ne Kral'dan ne de sözcülerinden " Ayrıcalık istemeyiz; imar yasağı varsa bu İstanbul'un güzelliği içindir; destekleriz... " gibisinden bir " jest " de duymadığımıza göre, Suudilerin " imar beklentisi " sürüyor olmalı...

Eğer şu ' kardeş gibi ' olan yöneticilerimiz, " Kusura bakma arkadaş, biz şeriat değil hukuk devletiyiz; rahmetli eski Başbakanımız ve eski Belediye Başkanımız size yeşil alanı aldırmışlar; isterseniz kamulaştırıp, zararınızı da öderiz... " diyebilselerdi; Boğaziçi Yasası da sadece bu ziyaretlerde akla gelmezdi...

'Sorun' İmar Yasağı!
Nitekim yine öyle oldu; iki Abdullah'ların geçen haftaki " otel " görüşmeleri ile " yeni Boğaziçi Yasası " haberleri medyada aynı günlerde yer aldı...

Anadolu Ajansı'nın (AA) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'ndaki bir yetkiliye dayanarak açıkladığı yasa tasarısını, Boğaziçi İmar Müdürlüğü de şöyle doğruladı: " Böyle bir çalışma var; ama metni elimize geçmedi... " ( Radikal-17 Kasım 2007 )

Peki bu " gizli "lik acaba neden? Tasarıda gerçekten, Boğaziçi'nin " korunması "nı yeterince sağlayamayan " yasal eksiklikler " mi gideriliyor, yoksa hem Suudi Kralı'nın hem de bizdeki " emlak kralları "nın imar beklentileri önündeki " yasal engeller " mi kaldırılıyor?

Yanıtı için yine AA'nın haberine bakıldığında, ikincisinin daha fazla önemsendiği anlaşılıyor.

Gerçi -aslında tüm ülke için gereken- kaçak yapılaşmaya daha caydırıcı cezalar da öngörülüyormuş. Ne var ki özellikle Sevda Tepesi gibi " tapulu koruluk "larla ilgili açıklamalar, asıl " niyet "i sergiliyor.

AA'nın bilgi kaynağı olan bakanlık yetkilisi, 1982 tarihli " imar planında yeşil alan " olan bölgelerde " kamulaştırma yapılamadı "ğını ve " yapı inşa edilmesinin de mümkün olmadığı "nı anımsatarak diyor ki: " Bu arazilere yönelik sorunun yeni düzenlemeyle aşılması hedefleniyor. "

Demek ki " sorun "; " yapı inşa edilmesinin mümkün olmaması "!

Sadece Boğaziçi'nde değil, genelde tüm sit alanlarımızda yaşadığımız asıl " sorun " işte budur. Korumanın " nasıl gerçekleşeceği "ni değil de; bunun için ' olmazsa olmaz koşul ' olan imar kısıtlamalarının " nasıl aşılabileceği "ni temel " dert " edinen anlayış...

Oysa kültürel ve doğal çevre için asıl ' sorun 'un " korumak "tan değil " korumamak "tan kaynaklandığını; bu nedenle önlem alınması gerekenin de yine korumak değil korumamak olduğunu artık " görmek " gerekmiyor mu?

Bu nedenle 82 tarihli yasanın " korumayı aksatan " yanları asıl " sorun " olarak görülmeden yapılacak bir yeni düzenleme, elde kalabilen doğal ve kültürel değerlerin de yitirilmesine yol açacaktır.

Ya Bu Yasa Olmasaydı?
Aslında, Sevda Tepesi gibi özel mülkiyetteki korulukların korunması için yasada kamusal bir " yükümlülük " vardı. İki köprünün geçiş gelirinden belli oranda pay ayrılmasıyla oluşacak " Boğaziçi'ni koruma fonu "yla, öncelikle korulukların kamulaştırılması öngörülmüştü.

Ne var ki Karayolları, yıllarca fona pay aktarmayınca, " uygulanmayan " bu yasa maddesi kaldırıldı...

Böylece tapulu ve kapısından "girilemeyen" korulukların, imar planına göre " topluma açık park "lara dönüşebilmesi; " Kamulaştırma paramız yok " demeyecek yerel yönetimlere kaldı...

Ancak şunu da belirtmek gerekir ki Boğaziçi Yasası ve bu yasayla Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olarak kurulan " Boğaziçi İmar Müdürlüğü ", ülkemizdeki son çeyrek yüzyılın en " korumacı imar düzeni "ni sağlamışlardır.

Türkiye'de sadece " belli bir bölge "deki doğal ve tarihsel değerlerin yaşatılmasını hedefleyen tek " özel yasa " ve " özel kurum " olarak; örneği olmayan bir deneyimde, yine ülke gerçeklerine göre başarılı sonuçlar sağlamışlardır.

Eğer bu yasa ve bu müdürlük olmasaydı, hiç tartışmasız Boğaziçi yamaçları da 25 yıl içinde " Kuşadası " örneğinden farksız olurdu. Türkiye'nin hemen tüm cennet köşelerine göz diken ve egemen siyasetin tam desteğini almış " imar rantı imparatorluğu" en değerli sit alanlarını bile betonlaştırmanın yolunu bulurken, Boğaziçi'ne asla acımaz ve tüm yamaçlarına apartmanlarını sıralardı...

Boğaziçi ise Koruma Yasası'na ve Koruma Kurulu kararlarına ek olarak, doğrudan kendi yasası ve kendi müdürlüğünün denetimleriyle, bugün hâlâ doğal peyzajını tümüyle yitirmedi; çoğu eskiden kalma kaçak yapılaşmaya karşın tarihsel dokusunu önemli oranda sürdürebiliyor...

Boğaziçi Yasası'nın " korumayı aksatan " yanları da elbette var... Ancak, yapılmak istenen değişikliklerde, bunların değil, " korumayı sağlayan kuralların değiştirileceği "ne yönelik ciddi kaygılar da var...

Örneğin, şu imara açık ' geri görünüm ' alanları ile yapı kısıtlaması olan ön görünüm bölgelerini ayıran çizgi... birçok yerde " Boğaz'a bakan yamaçlar "ı bile tepelerin arkasında göstererek " deniz manzaralı imarlı semtler " yarattı ve yaratıyor. Bu çizginin ya gerçekten en " geri "lere çekilmesi ya da Boğaziçi'nin önüyle arkasıyla " bir bütün olarak " korunması gerekiyor...

Ne var ki her şeye rağmen; hele şimdiki " imar düşkünü siyaset "in egemenliği altında bu yasaya " dokunma "mak yine de en hayırlısı... Ne zaman ki " şu Boğaziçi sırtlarından yükselen ve güzelim peyzajı boynuzlayan gökdelenleri engelleyecek bir yasa lazım " bilinci iktidar(lar)da da oluşmaya başlar; o zaman yeni bir düzenlemenin vakti gelmiş demektir...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.