Haberler

Evrensel müsadere ve metropol

Tarih: 29 Kasım 2007 Kaynak: Birgün Yazan: Ulus Atayurt
1998'de, New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani, tam da Noel zamanı, New York borsasının önde gelenlerine 900 milyon dolarlık bir para yardımı hediye etti. Müteakip senelerde bu yardımlar müteselsil bir şekilde artarak devam etti. Borsa ne bu yardımlara muhtaçtı, ne de bu yardımlarla yapılacak yeni gökdelenlere ihtiyaç duyulan bir emlak noksanlığı söz konusuydu.

2005'ten beri Fatih Belediyesi'nin diline pelesenk olmuş 'Sulukule'yi ıslah etme çabalarına ilk bakışta anlam vermek zordu. Yakın zamana kadar alışık olduğumuz özel sektör girişimlerine ters bir tablo söz konusuydu. Devlet, bir emlak yatırımına vergi indirimi, hammadde kolaylığı sağlamıyordu. Tersine, özel sermayeye, örneğin Levent-Maslak gibi kârlı bir rant alanının dışında bir yeri işaret ediyor; hatta kendi de 'öncü girişimci' gibi davranarak emlak spekülasyonunun şehirdeki ayak izini genişletmeye çalışıyordu.

Neil Smith'e göre, New York ve İstanbul'da olagelenler aslında yeni tür bir şehirciliğin habercisiydi. 1974 mali krizinden sonra değişen üretim coğrafyasının, merhalelerle şehirleri dönüştürmesinin sonucu olarak bir zamanlar Batı şehirlerinde orta sınıf tarafından gerçekleştirilen bir anomali olan soylulaştırma, özellikle şehir merkezi söz konusu olduğunda evrensel bir hal almıştı. Küresel finans sektörü, üretim ağları zayıflamış ulusal sınırlar içindeki merkezleri, daha çok finans ve ona bağlı örgütsüz hizmet sektörünün yoğunlaştığı metropolleri, 'soylulaştırma' ve emlak spekülasyonu vasıtasıyla yeni bir kapitalist artı değer üretme aracı olarak değerlendiriyordu. Neil Smith'in deyişiyle artık 'revanchist' şehirlerin, yani 'müsadereci', neredeyse 'intikamcı' şehirlerin belirdiği bir çağdayız. Öyle ki günümüzde bu müsadere alanı ve soylulaştırma süreci sadece metropollerde değil, örneğin Arjantin'de Mendoza ya da Yunanistan'da Selanik gibi metropol addedemeyeceğimiz boyutlardaki kentlerde de genel bir temayül haline geldi

Soylulaştırmayı Resmetmek
Büyük metropollerin tarihi kent merkezleri, Kadirin Wildner'in deyişiyle 'ekonomik küreselleşme bağlamında ulusal kimlik teyidinin' mekânlarıdır. Buraları soylulaştıran ulusal ve ulusötesi sermaye yerel ve küresel iktidarın ortaklaşa inşa ettiği 'ideal kimlikleri' burada sergiler.

Geçen nisan ayında şehir üzerine kafa yoran, bunu Tarih Vakfi'nın çıkardığı İstanbul dergisinde okuyucularla paylaşmaya çalışan birkaç arakadaş 'kültürel havzamız' Beyoğlu'nun yakın zamanda soylulaşmış bir sınır semtinde oturmuş kahve içiyorduk. İspanya ile sıkı bağları olan bir başka arkadaş bize Anna'yı (Sala) tanıttı. Anlattığı üzere Anna bağımsız sanatçıları ve sanat inisiyatiflerini birbirlerine bağlayan bir tür sanal harita yapıyor, bu sayede Avrupa'nın 'öteki' sanatçılarını örgüdemeye çalışıyordu. Biraz şaşkındı. Elindeki listede İstanbul'dan yaklaşık 14-15 sanat inisiyatifinin ismi vardı. Bunları iki hafta içinde bulmuş ve haritayı çoktan yapmıştı.

Ancak daha en az dört ay İstanbul'daydı. 'Daha fazla olacaklarını düşünmüştüm' diye biraz müstehzi, biraz şaşkın kendini ifade ediyordu. Batı basınında muştulanan İstanbul imgesinden imtina etmesi gerektiğini önererek kendisine bir kahve ısmarladık. O sırada gözümüz elindeki renagârenk haritaya takıldı. 2004 yılının Barcelona'sma ait bir forum haritasıydı (http://sindominio.net/ma-pas/es/index_es.htm). Açıkçası haritaya hayran kalmaktan kendimizi alamadık. Karşımızda, ezcümle, Barcelona Kültürler Forumu'na dahil olup, Forum'u paravan yaparak kent merkezini ele geçiren şirketlerin tüm rant stratejilerini, silah ticareti ile ilişkilerini, ekolojik pervasızlıklarını oldukça sanatsal bir ifade ile ortaya koyan ciddi bir kartografik çalışma vardı. Bu vesileyle anladık ki karografya çalışmaları Avrupa'nın genç muhaliflerinin, okumuş-etmiş prekarya'sının en önemli silahlarından biriydi.

Evet neden olmasındı? Anna'ya İstanbul'un hali pür melalini elimizden geldiğince, bir saat kadar anlattık. İstanbul için her şeyin henüz yeni başladığını hemen idrak etti. 5366 no'lu kanunu ya da müstakbel kentsel dönüşüm yasamızla ilgili detayları duydukça 'sizin devletiniz bizimkinden de beter' demekten kendini alamadı. İstanbulmap projesi de o mutena semtin, o mutena kahvesinde ilk adımını attı.

Gerisi kolaydı. Bu harita bir ilkti ve devamı gelmeliydi. O yüzden, bienalin yaklaştığı o aylarda ilk bölge olarak tursitik harita ile sınırlı kısmı ele alabilirdik. Yani İstanbul'un yeni kimliğinin kurulduğu, 'hip' ya da 'cool' diye tabir edilen her şeyin bir arada olduğu bölgeyi. Böylece 'öteki tursitler'inde işin vehametini kavraması kolaylaşırdı.

Eklemekte fayda var, bu yoğun harita tüm İsta-bul'un sadece yüzde 5'ini resmediyor. Hafriyat'in Karaköy'deki 'Çeşitli Sanatlar Alemi'nde gerçekleşen üç atölye çalışmasında çoğu İstanbul dergisinin de katılımcısı olan 15 kadar akademisyen, araştırmacı ve yazar, kamusal alanda İstanbul'u deşifre etmek isteyen sanatçılara soylulaştırmanın kılcal damarlarını anlattı.

Sonra bu sanatçılar seçtikleri mahallelerde kente sanatsal müdahale yolları ararken, biz araştırmacılar da 'turistik harita' üzerindeki deşifre faaliyetine devam ettik. Üç ay sonunda elde ettiğimiz malzemenin grafik dökümü de, projenin her aşamasında olduğu gibi organik bir dayanışma sonucu, bila ücret, Myra tasarım ajansında, hani neredeyse topluca gerçekleştirildi.

Haritanın Dili
Adbsuters dergisi editörü Kaile Lasn'ın kentsel muhalefetin Batı'nın aktivistleri ve anarşistleri tarafından değil, aslen dünyanın 200 bin gecekondu mahallesinin gençleri tarafından yeşertileceği fikrine katılsak da bu tip 'görselleştirme' çabalarının saydamlık açısından önemli odluğunu düşünüyoruz. İstanbulmap'in çorbadaki tuzu işin rengini şöyle özetliyor: Yakında, şehir merkezinin soylulaştırma süreci bittiğinde, çeşitli yöntemlerle (spekülasyon, özelleştirme, küçük işletme kapatma, tarihi dokuyu sahiplenme vb) sadece yüz binlerce kişi yerinden edilmeyecek, ayrıca bu yerinden edilenler doğal olarak şehir merkezinden uzak tutulacak. Beşiktaş, Talimhane, Tarlabaşı ile beraber turistik bölge hakikaten de sadece gece hayatına meraklı genç turistlere ve hizmet sektörünün üst kademelerine ayrılırken, Tarihi Yarımada yükselen muhafazakâr sınıf ve müze kent haline gelmiş bir bölgedeki butik otellerde ikamet edecek üst-sınıf turistlere tahsis edilecek. Bize de güvercin arapalamak bile çok görülecek.

Nihayetinde bu haritanın, içeriği kadar ülkemizde yeni olan görsel iletişim tekniğiyle de hayırlara vesile olsun isteriz. Haritayı önümüzdeki haftalarda İstanbul, POSTExpress, Icon ve Natura dergilerinin eki olarak tedarik edeblirsiniz. Ancak bizim buradan tüm mimarlara, şehir planlamacılarına, sanatçılara, araştırmacılara ve aktivistlere naçiz çağrımız en yakın bölgelerinden başlayarak yeni haritalar yaratmalarıdır.

Beyoğlu Belediye Başkanı A. Misbah Demircan, Tarlabaşı'nda yerinden edeceği on binlerce kiracıyı kastederek "Şehir büyük, nasıl gelip sıfırdan başlamışlarsa, gider başka bir yerde yeniden başlarlar" diye buyurmuştu. Bu zihniyet tüm şehire nüfuz etmiş ve haritalandırmayı bekler durumda. Örneğin 2010'a kadar bir 'Kongre Vadisi'ne dönüşecek Maçka parkı iyi bir başlangıç olabilir. IMF toplantısı, su özelleştirmesinin arifesinde su şirketleri destekli Dünya Su Konseyi ve İstanbul 2010'nun çeşitli projeleri burada gerçekleşecek gibi gözüküyor. Ortaya saçılacaklar-dan hayrete düşeceğimizden emin olabilirsiniz.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.