Haberler

Fuar Alanının Cazibesi

Tarih: 27 Aralık 2007 Kaynak: Wallpaper Yazan: Warren Singh-Bartlett Çeviren: Pınar Seyrek

Niemeyer’in Lübnan, Trablus’ta 1960’larda yaptığı fuar alanı muhteşem beyaz bir fil
Fotoğraflar: Daniel Stier


Belki bütün avangard mimarlar gibi Oscar Niemeyer de 20. yy’ın sonunda hepimizin havada olacağımızı hayal ediyordu. Petrol krizinden önceki - hepimiz yakında nükleer olacağız - yıllarda mini-kopterler ve uçan arabalar çok iyi fikirler gibi geliyordu. Bu yüzden olsa gerek ki 1950’lerde Brezilya'daki başarısının ardından Trablus’taki Lübnan Uluslararası fuar alanını tasarlarken Niemeyer'in gözleri göklerdeydi.

Bu en çok, alanın ortasında uzanan havuzun üzerine tünemiş gibi duran, akışkan, dairesel helikopter pistinde belli oluyor. Fuar alanının geri kalanı da bu hava ile ilişki fikrini aşılıyor. Beton ve cam sergi salonlarının kıvrımlı hatlarından; girişi çerçeveleyen alçak, yatay, anıtsal giriş kapısı ya da muhkem ayakları ve incecik beliyle Saarinen üslubu anıtsal kemer yüzünden olacak, Niemeyer’in binalarının her biri birazdan sağlam bir rüzgarla havalanacak gidecek kadar narin duruyor. Bırakın ait olmayı, bu fuar alanı bu dünayaya bir yerinden bağlıymış gibi bile durmuyor.

Trablus Uluslararası Fuar Alanı doğrudan hükümet eliyle yaptırılıyordu ve inşaat sonunda 1962’de başladı. Lübnan’ın Arap dünyasının en gelişmiş ülkesi; bölgenin ekonomik, kültürel ve politik merkezi olduğu zamanda Niemeyer Beyrut’un merkezindeki St. George Oteli’nde bir ay geçirdi. "My Architecture 1937-2005" kitabında Niemeyer, geçirdiği bu zamandan, kıyı boyunca Trablus'a ziyaretlerinden keyifle bahseder.



Trablus’taki fuar alanının inşası politik bir olaydı. Zamanın Devlet Başkanı Fuad Chehab, birçok vatandaşına göre gizli servisle fazla yakın ilişkiler içinde olmuş olabilir fakat, Lübnan’ın Beyrut’tan ibaret olmadığına inanan bir avuç politikacıdan biriydi. Lübnan’ın radikal yeni vizyonunu, bugün bile modern cazibelerinden çok Memlük mirasıyla tanınan en muhafazakar şehirlerinden birinde kurmak Chehab’a çok mantıklı geliyordu.

1975’ten beri süren savaşın öncüsü olan 1974 tarihli huzursuzluk döneminde inşaat durduruldu. 1976’da Suriye ordusu Trablus’u işgal etti. Fuar alanını yağmaladılar, ıslahevi ve askeri üs haline getirdiler. Yapı 1994 yılında tekrar Lübnan’ın eline geçtiğinde elektrik kablolarından pencere camlarına kadar değerli her şey çoktan sınır dışında kaybolmuştu. Suriyeli askerler neredeyse 20 yıl boyunca yeni bölücü duvarlar inşa ederek, yeni pencereler ve kapılar açarak Niemeyer’in binalarında kaldılar. Giderlerken veda hediyesi olarak fuar alanının büyük yeraltı depolarının girişleri betonla doldurularak kapatıldı, geriye kalan bahçeler ise yakıldı.



Bu yüzden bugün Rashid Karami Uluslararası Fuar Kompleksi olarak bilinen Trablus Uluslararası Fuar Alanı, Niemeyer’in Cezayir veya Paris’te daha sonraları yaptıklarından daha az bilinir. Kitabında bu projeye ait tek fotoğraf da yanlış isimlendirilmiştir. Daha da acıklısı “Trablus, Lübnan” yerine “Trablus, Libya” yazar. Buna rağmen Niemeyer, birkaç yıl önce bir araştırmacıya bu yapının en sevdiği yapılarından biri olduğunu söyledikten sonra, bu bina hakkında yazı yazmak isteyen bir Lübnanlı mimarın röportaj isteğine de hemen olumlu yanıt verdi. Bu yapıyı neden bu kadar sevdiğini anlamak zor değil. Tamamen farklı bir ölçek ve işlevde olmasına rağmen fuar alanı, kuzey Lübnan’da bir parça Brezilya gibi. Niemeyer’in neredeyse tescilli tüm şekilleri var.

700 metre boyunda bir mekan olan ana sergi salonu, ağırlıksızlık üzerine bir makale adeta. İki yandan 15’er metre çıkan konsol çatının tüm ağrlığı o kadar ince ve o kadar birbirinden uzak kolonlar üzerinde taşınıyor ki, insan nasıl olup da eğrilmediklerine hayret ediyor.

Bundan daha hafifi, Lübnan pavyonu. Çatıya ulaştıkları yerde hafifçe dışa eğilen, sivri kemerli arkadlardan oluşan, eskiden camla kaplı bir küp. Ana salonun bir yanında yansımalı bir havuz içinde duran bu yapı, fuar alanının odak noktası idi. Işıklandırıldığında uzaydan bile görünüyor olmalı. Levanten evlerine olan şık referansıyla bu payvon, Niemeyer’in proje mahalini tanıdığına dair tek ipucu.

Fuar alanı yanlız sergiler için değildi. Bir milyon metrekare alanıyla aynı zamanda büyük bir kamusal park olarak tasarlanmıştı. Alanda iki tiyatro, bir kreş, açıkhava barları, silindirik su kulesi üzerinde bir panaromik kafe, açıkhava tiyatrosu ve girişin yanında bir Lübnan restoranı bulunuyordu. Bütün bunların inşası tamamlanmış olmasına karşın, hiç kullanılmadılar.



İnşaatı savaş döneminde duran deneysel tiyatro, paslanmış kabloların sarktığı, hala tamamlanmamış geniş bir kubbe. Konser dinleyicisi, yerin altındaki pasajdan geçerek, tavana asılı akustik panellerin altından çıkarak ve kayan merdivenler boyunca ilerleyerek dairesel oturma sıralarına ulaşıyor. Tiyatronun ortasında yer alan sahne, gösteri başlayana kadar aşağıda gizli kalıyor, gösteri başladığında ise hidrolik pompalar yardımıyla yükseliyor. Bugün ise her kış kendiliğinden bir kapalı havuza dönüşen bu alandan yükselen tek şey yağmur suları.

Fuar alanının en yüksek yapısı olan beton kemerin altından geçen bir rampayla erişilen açıkhava tiyatrosu, itinayla yapılmış su biriminin üzerinde oturuyor. Tiyatroyu fuar alanından, dinleyiciyi sahneden ayıran bu birim her ikisini de yüzer halde bırakıyor. Kavisli çatının tepesindeki basit beton sahneye ise, ilk ziyarette oyuncuların nereye gittiğiyle ilgili merak uyandırabilcek gizlenmiş tünellerden geçilerek erişilebiliyor.

Fuar alanının en etkileyici yapısı ise 10 metre yükseliğindeki dev anıtsal giriş kapısı, bu yapının bir tarafı kaktüs bahçesinden, diğeri tarafı ise küçük pavyonun üzerinden geçiyor. Girişin sağındaki küçük rampanın altında da bilet gişesi yer alıyor. Fuar alanına, fuar ziyaretçilerinin geçebileceği kadar yükseltilmiş fakat üzerinden geçenleri görmeyi engelleyecek kadar da alçaltılmış bir diğer rampadan da ulaşılabiliyor.



Rashid Karami kompleksi, Lübnan’daki soğuk savaşın kurbanı olarak beklemede. Kompleks şu anki hükümetle iyi ilişkiler içinde olayan bir yönetimin elinde - bir diğer deyişle yeterli ödeneği yok.  Beyrut’un güney bölgesinde yer alan varoşların rehabilitasyonu 2006 yılı Temmuz ayından beri devam eden savaştan dolayı erteleniyor.

Fuar alanını yatırımcılara satmak için iki defa çeşitli girişimlerde bulunulmuş. Bu girişimlerin ilkinde Lübnanlı ve Amerikalılar'ın ortak olduğu bir şirket burayı satın alarak “Cedarland” isimli bir eğlence parkı haline getirmeyi teklif etmiş. İkincisinde ise Çin Hükümeti burayı sürekli bir fuar alanı haline getirmeyi düşünmüş. Bu iki teklif de yerel mimarlar, muhafazakarlar ve eylemciler tarafından soğuk karşılandı. Bunun üzerine alanın yönetimi için geçici bir yönetim kurulu oluşturuldu ve yoğun çalışmalar sonucunda alan, Dünya Anıtlar Fonu (World Monuments Watch Fund) ve Patrimoine Sans Frontieres tarafından yok olmaya yüz tutmuş kültürel miras listesine alındı. 

Niemeyer’in dehasını tam anlamıyla kavrayabilmek için yansıtan havuzların yağmur suyu ile dolmuş olduğu bir kış günü gelin. Yüzünüz Deneysel Tiyatro’ya dönük, anıtsal kemerin altındaki rampanın üstünde durun. Bir zamanlar fuar alanını kaplayan narenciye bahçeleri artık yok. Solunuzdaki modern Zırvalık aksini savunuyor ama fuar alanının geri kalanı neredeyse 1960’taki haliyle duruyor. Sağınızda ise, Akdeniz’in ışıltılı derin maviliği ve Lübnan Dağı’nda bulunan karları erimiş, kırmızı birer beneği andıran evlerin çatıları.

Bunu Niemeyer kendisi tasarlamış olsaydı belki bu kadar muhteşem olamazdı. Bu gelecek vizyonunu, her şeyden once, masmavi gökyüzü kadar sınırsız olan Lübnan’ın kendisi oluşturmuştur.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.