Haberler

Kentlere kestirmece

Tarih: 19 Ocak 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Serhan Ada
Bir koca haftayı az tanınan bir kentte geçirmek tuhaf. Gün gelip de yazı vakti erdiğinde başka şey düşünül(e)mez oluyor. Gelgelelim insan az tanıdığı (hiç bilmediği?) bir kent hakkında ne yazabilir? Peki, hep bildiğimiz şeyler hakkında mı yazıyoruz? Ya da yazıyorlar? Duygular, sezgiler, kulaktan dolma bilgilerin hiç mi rolü yok? Olmaz olur mu? Hatta hayalinden bile kentleri bunca doyulmaz yazmış onca örnek dururken...

Kestirmeden başlayayım. Bir haftamı Avrupa'nın başkentinde geçirdim, geçiriyorum. Yazıya şöyle başlayabilirim. Sabah erken metroya gitmek üzere otelden çıktım. Yeni yeni soylulaşan (bu kelimeye de jantrifikasyon demek daha hoş ve doğru geliyor ya neyse) sokaktaki ardeko ya da arnuvo evlerden Arapça konuşan insanlar çıkıyor. Az ileride bir fırın-pastane. Ama deterjan filan da satılıyor. İçerideki sakallı adam bıkkın gibi. Parka yakın çokkatlı apartmandan çocuklarının elinden tutmuş türbanlı bir anne çıkıyor. Temiz pak giyimli. Eski kıtanın yeni insanları yarım yüzyılda orta sınıfın eteklerine varmış gibi...

Yok böyle başlarsam kestirme olur.

Bir kenti sezmek ya da derinden gelen sesine kulak vermek için hareketli olmak gerekir. Bunun da yolu metro-otobüs-tramvayla seyahat etme hakkını kazanmaktan geçiyor. Issız bir pazar akşamı. Önce biletleme makinesiyle bir tanıştım. Denedim yanıldım. Öğrendim. Lakin ödeyemedim. Ne kredi kartıyla (bizim kartlar Avrupa bilet makinelerinde Şengen dışı!) ne de bozuk olan para yutarak bilet kusan makinede. Olmadı,olmadı. Biçare, yağmur altında yarım saat kadar taksi kovalamaca...

Bir ünlü şarkıcı (ki Amsterdam, Amsterdam der dururdu) nerede bira yudumlarmış anlayacak oldum. Ne yerin, ne sokağın adını bileni bulana aşkolsun. Bir yerli olmak o yerde olup bitene mulaki olmak ise, vah ki ne vah! İki sokak ötedeki yeri sor sorabildiğince. Brüksel'de iş çok basit. Bir yer aranınca hemen bilgisayarbaşı yapılıyor. Arama kutusuna sokaklar yazılıyor. Harita çıkıveriyor! Böylece komşu sokağın adını hatırda tutmaya (bellek demek yer demek) gerek kalmıyor. Yok- yer kavramını icat eden M. Auge'nin kulakları çınlasın. Brüksel ahalisi tam bir 'yok- yerli' oluyor bu hesapta. Yepyeni bir kimlik de çıkabilir buradan.

Pek yakında ayrılıkçı Flaman hareketine kapılıp arada kaynaması söz konusu Brüksel'in. (Ama neden bilinmez bu kötü adamlar Merkez Bankası'nı Anvers'e taşıyacağız diye tutturmuyorlar!) Olsun. Brüksel Avrupa'nın başkenti değil mi? Bu da ona yeter. Burada doğru (yani politik bakımdan) konuşmak için hareketlilik, diyalog, yönetişim, çeşitlilik gibi kelimeleri cümle içinde kullanmak gerekiyor. Ben hep Avrupa kurumlarının Arapça konuşan çalışanlarını düşünüyorum. Bu kavramlarla nasıl başa çıkıyorlar diye? Bakarsınız günün birinde bir Cezayirli kötü düşünen çıkar tüm bu siyaseten doğru şeyleri tepetaklak eder?

Kestirmeden Brüksel'i yazıverdim. Ne yapsaydım? Alechinsky sergisi, Tenten Müzesi, Horta Evi'ni görmemişim.

Diyebilirsiniz ki Lorca'nın New York'u, Calvino'nun Görünmez Kentler'i... İyi de, bizim de yerimiz dar.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.