Haberler

Kentsel Yenileme İçin Yıkımların Başladığı Sulukule'den İtirazlar Yükseliyor

Tarih: 25 Şubat 2008 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Deniz Ülkütekin, Esra Açıkgöz
Bir yanda dev projeler, sosyal ve kültürel değişim vaatleri, diğer yanda "doğup büyüdüğümüz yerden gitmiyoruz" isyanı. İstanbul değişiyor. Peki bu değişim iyi mi, kötü mü? Kime yarayacak, kime zarar verecek? UNESCO'nun tarihi alanlarla ilgili uyarıları ipuçları veriyor. Bu uyarılar, İstanbul'u iki yıl sonra Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlayan projeler için de geçerli. Tartışmaların odak noktası ise, "dönüşüm"ün başladığı Sulukule.

Hem fiziki ve sosyal yapısı hem de kültürel çeşitliliğiyle İstanbul, sürekli kaynayan bir kazan gibi. Devamlı uçlarda seyreden sorunları ve güzellikleriyle her zaman göz önünde. Bugünlerde yine Türkiye'nin gündeminde İstanbul. Bu kez gerekçe, UNESCO'nun İstanbul'u Dünya Mirası Listesi'nden Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi'ne düşürme olasılığı. Peki neden böyle bir olasılık var? Yanıt var, ve nedenleri saymakla bitmiyor, ancak ilk akla gelen, 1985'te UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren İstanbul için hazırlanması gereken Alan Yönetim Planı'nın hâlâ tamamlanmamış olması. Tarihi eserlerin korunmaması, yetkililerin UNESCO'yla yeterli iletişim kurmaması, yeni projelerle değiştirilmesi planlanan İstanbul silueti... Bunlar da diğer nedenlerden birkaçı.

Oysa İstanbul, iki yıl sonra Avrupa Kültür Başkenti olacak. Asıl ironi, bu projede de adı geçen kentsel yenileme projelerinin UNESCO normlarından uzak olması. 5366 Sayılı "Yıpranan Tarihi Ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması" yasasının verdiği geniş yetkiyle belediyelerin hazırladığı kentsel dönüşüm projeleri de kenti beklenen normlardan daha da uzaklaştırıyor. UNESCO'nun şartlarına göre, yenileme çalışmaları, insanların sadece kısa bir süre yerleşim alanlarını değiştirmesi, daha sonra evlerine geri dönmeleriyle sağlanmalı, ama belediyelerin niyet ve projeleri bunu sağlamaktan çok uzak. En yakın ve somut örnek, Sulukule. Konuyla ilgili kiminle konuşsak laf dönüp dolaşıp Sulukule'ye geliyor. İstanbul'un yüzlerce yıllık tarihi olan mahalle belediyenin projeleri hayata geçerse tamamen yok olacak.

Peki bu süreci durdurmak, İstanbul'u Dünya Mirası Listesi'nde tutmak mümkün değil mi? Bunun için öncelikle bugünkü duruma bakmak ve konunun yakın takipçilerini, elbette taraflarını dinlemek gerekiyor. Sulukulelilerin kurduğu, gönüllüler tarafından da desteklenen Sulukule Platformu'ndan Şükrü Pündük ve Neşe Ozan'ın söylediklerini mahalle sakinleri Hasan Yüceturanlı ve Erdoğan Taşıyan tamamlıyor. Sulukule ile ilgili eleştirelere yanıt, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir'den. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi Türkiye Ulusal Komitesi (ICOMOS) Başkanı, UNESCO İstanbul Yürütme Komitesi üyesi Prof. Dr. Nur Akın ve Kültür AŞ tarafından yürütülen Avrupa Kültür Başkenti projesi danışmanı, İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş ise bilgilerini paylaşıyorlar... Tabii gözden kaçırılmaması gereken bir konu daha var, Sultanahmet'teki Four Seasons Oteli'nin ek binası için gerçekleştirilen kazılar... İstanbullu ya da İstanbul'da yaşayan, hatta İstanbul'u tarihinin bir parçası olarak görenlerdenseniz, buyurun okuyun...

İstanbul'un "miras"ını yiyorlar
UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki İstanbul, son yıllarda büyük bir değişimin eşiğinde. Kentin yeni yüzü, 2010 Avrupa Kültür Başkenti ve dönüşüm projelerinde gizli. Projeleri yürütenler değişimin sosyal ve kültürel açıdan gerekli olduğunu, uzmanlarsa projelerin İstanbul'u kimsizleştirdiğini söylüyor. Değişimin ilk ayağındaki Tarlabaşı ve Sulukule sakinleriyse, evlerinden edilmek istemiyor.

Memleketim Sulukule
Sulukule'de yaşayan herkes gibi Şükrü Pündük de doğma büyüme bu mahalleli. Dört çocuğu ve karısıyla 40 yıldır, dedesinden kalan evde yaşıyor. Müzisyenlik, tekstil derken şimdi kendini 2005'te seslerini duyurmak için kurdukları Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği'ne vermiş. Derneğin başkanı olarak Sulukule'deki yıkımları durdurmak için mücadele ediyor. Sivil toplum örgütleri, mimarlar odası, şehir planlamacıları ve mühendislerle Sulukule Platformu'nu oluşturmuşlar. Neşe Ozan ise bu platforma destek veren bir gönüllü.

- Sulukule'de neler oluyor?
Şükrü Pündük: Belediye, proje hazırladığını söylediğinden beri insanlar merakla bekliyordu. Taşoluk'ta evler yapmışlar, bizi oraya yollamaya çalışıyorlar. Kiracıları yollamak için evlerin çekilişlerini yaptılar.

- Mahallede kaç kiracı var?
Ş. Pündük: Belediyeye göre 437, bize göre 627. Belediye, kiracılardan su, elektrik faturası istiyor, biz yüzyıllardır avlu sisteminde, ortak yaşadığımız için bazıları bunları tebliğ edemediklerinden kiracı sayılmıyor. Buraları yıkacaklarına kesin gözüyle bakıyorum, çünkü güçlü olan onlar.

- Ya ev sahipleri?
Ş. Pündük: Korkan, burada yaşama şansı kalmadığını düşünenler evlerini sattılar. Yetkililere yakın olanlar da el değiştiren mülklerden iyi para kazandılar. Çoğumuzun evi hisselidir. Mesela, babaannemin annesinden kalma bir evimiz var, 30 hissedarız, burayı 200 milyara satsak ne olacak?

- Siz ne istiyorsunuz?
Ş. Pündük: Kentsel dönüşüme karşı değiliz, kentsel dönüşümün bizler için yapılması gerektiğine inanıyoruz. Buradaki kültür ve tarihimizle var olmak istiyoruz. Bizi projeye katmadılar ve Taşoluk'a gideceksiniz diyorlar, siz bizim nerede yaşamak istemediğimize karışamazsınız ki... Üstelik oradakiler de bizi istemiyorlar. Önyargılılar bize karşı, adam, "Kendime dağ başında bir ev aldım, Allah da karşıma Çingeneyi komşu getirdi" diyor. Orada çok sorunlar yaşanacağını düşünüyorum.

- Yıkımlarda da Çingenelere yönelik önyargıların etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
Ş. Pündük: Evet, ancak herkes bilsin ki 5366 sayılı yasa sadece Sulukule için değil. Elimizde Osmanlı tapularımız var, burası Sit alanı ve Tarihi Yarımada içinde, eğer böyle bir yerde bunu başarırlarsa, herkesin evini her an kentsel dönüşümle alabilirler.

- Kaç evi yıktılar?
Neşe Ozan: 2007'nin başından beri 35 ev yıkıldı. En son, çoğu bizim korumaya alınması için rapor sunduğumuz 85 evden dokuzunu yıktılar; yangından mal kaçırır gibi...

Prof. Dr. Nur Akın (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi Türkiye Ulusal Komitesi (ICOMOS) Başkanı, UNESCO İstanbul Yürütme Komitesi Üyesi):
İstanbul Rantla Sıradanlaşıyor
- İstanbul'un Dünya Mirası Listesi'nden Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi'ne düşebileceği konuşuluyor. Bu tehlikeyi getiren ne?

Tarihi Yarımada'daki Süleymaniye, Zeyrek, Sultanahmet Arkeolojik Parkı ve İstanbul Karasurları 1985'ten bu yana listede. Bunlara çevrelerindeki etki alanları da katılınca, Tarihi Yarımada suriçinin bütününü içermiş oluyor. UNESCO bu alanın ciddi bir envanterinin çıkarılmasını ve Alan Yönetim Planı'nın ivedilikle hazırlanmasını bekliyor, ama hâlâ yapılmadı. Oysa bir yerleşme Dünya Miras Listesi'ne alındığında, her şeyden önce bu plan tamamlanmalı. Çünkü alanın denetimi, koruma ve yaşatılması ancak bu plan sayesinde istenilen düzeyde gerçekleştirilebilir. Bu nedenle de, UNESCO'nun en çok vurguladığı konu bu.

- Bu planı hazırlamayan başka ülke var mı?
Çoğunda yapıldı, yapılmayanların devamlı üstüne gidiliyor, bizim kadar üstüne gidilen azdır. Geçen ay Büyükşehir Belediyesi'nce Alan Yönetim Planı için bir sorumlu belirlenmiş, bir de danışma kurulu oluşturulmaya çalışılıyor, ancak bildiğim kadarıyla planın yapımına yönelik bir adım henüz atılmadı. UNESCO ekibi İstanbul'un durumunu incelemek için bu ay gelecekti, ancak Büyükşehir Belediyesi'nin isteğiyle gelişleri mayısa ertelendi. Bunca zamandır yapılmayanların iki ayda nasıl gerçekleştirileceği soru işareti. Restorasyonu bir tarafa bırakalım, tarihi eserlerin yok edilmemesi için gereken denetimi bile sağlayamadık.

- UNESCO son raporunda hangi alanlara dikkat çekiyor?
Osmanlı konut mimarisinin en önemli örneklerinin verildiği Süleymaniye ve Zeyrek'e. Anıtsal yapılar Türkiye'deki genel koruma eğilimi içinde yerini bulsa da, sivil mimari örnekleri için bu durum daha zor. Üstelik İstanbul'da konutlar büyük sosyal değişimlerle önemli ölçüde el değiştiriyor. 1985'ten bu yana buralardaki evler ne olacak diye tartışılıyor, UNESCO'dan sürekli yardım teklifleri geliyor, ama uluslararası restorasyon ilkeleriyle bütünleşen koruma uygulamaları bir türlü gerçekleştirilmedi.

- O halde Süleymaniye'de, kentsel dönüşüm projesiyle Osmanlı Konakları yapılması ironik. Sahip olduklarımızın korunması yerine, yeni bir tarih yaratılacak...
Bu İstanbul adına gerçekten çok üzücü. Süleymaniye'nin İstanbul Dünya Mirası Listesi'nde var olma nedeni, oradaki sivil mimarlık örneklerinin günümüze kadar tarihi belge değeri olarak gelebilmesi. Onları yeniden yaparak Süleymaniye'yi "tarihi görünümlü" yeni bir mahalleye dönüştürmenin korumayla herhangi bir ilgisi olamaz. UNESCO raporunda karasurlarının durumu da vurgulanıyor, çünkü çeşitli yükleniciler tarafından onarılan surların çoğu kötü restorasyon uygulamaları sergiliyor. UNESCO bunun durdurulmasını, gözden geçirilip yeniden başlatılmasını istedi, bu noktada iki yıldır atılan tek olumlu adım, geçen yıl karasurlarının korunmasıyla ilgili uluslararası bir sempozyum düzenlenmesiydi.

- Bir de Sultanahmet'teki Four Seasons Oteli'nin ek bina inşaatı var...
İstanbul'un ilk nüvesi olan, bütün tarihi katmanlaşmayı içeren Sultanahmet Arkeolojik Alanı'nda, bilimsel kazı yapılması gerektiği 1930'lardan beri vurgulanıyor. Roma'nın merkezindeki arkeolojik alanlar olduğu gibi korunur, rant açısından en gözde yer olmasına rağmen orada en küçük bir şey yapmayı kimse aklına bile getirmez, Sultanahmet arkeolojik parkı da böyle sergilenmeli. Dünya oteller zincirinin parçası Four Seasons, eski cezaevini onararak çok özel bir alanda yerini aldı, bu bile gerçekten büyük bir imtiyaz, ancak artık orada genişlememeli.

- Peki, Sulukule?
Sulukule Yenileme Projesi'yle geleneksel yapıyı boşaltıp semti bambaşka bir kesimin kullanımına açmak istiyorlar. Oysa dünyada oldukça uzun zamandır fiziksel yapıyı özgün kullanıcılarıyla birlikte koruma esası vardır. Ayrıca projede genelde sokak dokusu, eski yapı adası, parsel ilişkileri umursanmadan, sanki boş bir alanda yeni bir düzen öneriliyor. Bunun herhangi bir yeni yerleşme alanında yapılmasıyla, Sulukule'de yapılması arasında bir fark olmalı.

- Şimdi sıra Tarlabaşı'nda... Burada da el değiştirmeler sonucunda elde edilen büyük ranttan bahsediliyor...
Galata'da da böyle oldu. Orası için şimdi o kadar büyük rakamlar konuşuluyor ki... Beyoğlu, Tarlabaşı, Galata, Süleymaniye, Zeyrek gibi yerlerde ranttan önce, bu özel bölgelerin tarihi değerleri ön planda tutulmalı. Ancak ne yazık ki tarihi İstanbul rantla bütünleşerek sıradanlaşıyor. Bence, Tarlabaşı yenileme çalışmalarında, bölgenin karakteristik özellikleri yeterince incelenmeden ve yeni öneriler, bu bölgeye özgü bir karakter taşıma kaygısı gütmeden geliştiriliyor. Oysa, bu bölge 19.yy. sonu İstanbul'u açısından önemli. O alanda hâlâ çok sayıda tarihi yapı var. Dünya Mirası Listesi'nde olmak, kentin siluetini korumayı da gerektiriyor, Haydarpaşa'daki Dönüşüm Projesi, Galataport, Dubai Towers'ın etkileri İstanbul silueti açısından çok iyi etüt edilmeli... Ama belediyenin düşündüklerini uzmanlarla "şeffaf" bir biçimde tartışmaması, İstanbul gibi bir kent adına geriye dönüşü olmayacak sonuçlar getirebilir.

- İstanbul Tehlike Altındaki Miras Listesi'ne düşerse ne olur?
Bu bize uluslararası düzeyde büyük bir ayıp getirir. Ancak kanımca listede kalsın, düşsün diye tartışmak da çok önemli değil, çünkü İstanbul zaten bizim mirasımız, onu korumayı bu düşünceler üzerinden hesaplamamalıyız.

- Listeden düşersek, belki bir silkelenme olur...
Bilmiyorum, belki de tam tersi olur, ellerini bizden çektiler, istediğimizi yapalım derler.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.