Haberler

Joan Mirò’nun evi sinirleri test ediyor

Tarih: 12 Mart 2008 Kaynak: Vatan Yazan: Selahattin Duman
Bütün dünya gezginleri Barselona’daki Mirò evinin kapısına üşüşmüş.. İçeri girenin de ağzı açık, gezip dışarı çıkanın da.. Gittik gördük.. Sanatsal tespitlerimizi oturup, kamu bimarına yazdık.. Elimize ne geçtiği yazının içinde saklı..

Barselona’da dünyanın en garip yapılarını görmek mümkün..;

Çocukların oyuncak hamurundan yapılmış gibi duran dış cephesi deforme apartmanlar.. Korku evine benzeyen dev bir katedral.. Mirò’nun evi ve “Milo’nun Evi”..

Dali’den, Picasso’dan, Joan Mirò’dan etkilenip garip bina şekilleri çıkaran diğer mimarların çalışmaları..
Sürrealist görüntüler insanın akıl sınırını zorluyor.. Zülfü Livaneli’den tembihliyim.. İlla ki “Mirò’nun evini” göreceğim..
Evin etrafındaki İrem bahçelerini gezeceğim.. Arkeoloji müzesi haline getirilen tarihi Catalunya Sarayı’nı ziyaret edeceğim..

İlk uğrak yerim Joan Mirò’nun evi oldu.. Joan Mirò i Ferrá, 1893’de Barselona’da doğmuş ressam ve heykeltıraş.. 1920’lerde Picasso ile tanışmış.. Zaten fikrini bozan da o olmuş.. Picasso buna “Ne yapacaksın klasik resmi, heykeli?Aklına geleni yap.. İnsanlar zaten anlamaz..” demiş herhalde.. Mirò da buna uymuş..

Bence insanlarla dalga geçmiş.. Müze haline getirilen iki katlı büyük yapıyı gezerken bunu iyice hissettim.. Sanata tapınan Avrupa ahalisi buraya geliyor, Mirò’nun evini huşu içinde geziyor..

O Bir Hurdacı...
Heykel olayını anlatayım önce.. Nerede iki yassı taş bulmuşsa biraz ovalayıp, parlatmış.. Onları üst üste koymuş.. Orasına burasına canı çekerse, mavi veya kırmızı boya sürmüş.. Olmuş size sanat şahaseri.. Benim yazlık komşum Erica bunun daha güzelini yapıyor ama kadıncağızın şanına ev diken yok İstanbul’da..

Metal heykelleri de var.. Hırdavatçılardan ne bulduysa alıp heykel yapmış.. Dibi delik kovayı ters çevirmiş, insan başı olmuş.. Bir çeşme musluğunu alıp gövde niyetine birleştirdiği tenekelerin önüne takmış.. O da olmuş er kişinin maslahatı..
Şimdi memleketimizin ressamı, heykeltıraşı bu yazıyı tesadüfen görürse benim için eminim “Hanzo..” diyeceklerdir.. Varsın desinler..

Bana göre Joan Mirò çağımızın en başarılı nitelikli dolandırıcısı.. Hele resimlerini gördükten sonra iyice emin oldum.. Gidip Barselona polisine ihbar etmedimse diğer sanatçılara saygımdandır..

Mirò Evi’nin içinde bir resim galerisi var.. Üç duvarlı bir bölme gördüm.. Her duvara Mirò’nun birer eseri asılmış.. Üç buçuk metreye dört buçuk metre devasa üç tuval.. Üçü de krem rengi boyanmış.. Biri dümdüz.. İkincisinde incecik bir kıl şekli var.. Tuvalin bir köşesinden başlıyor, ince çizgi tireye titreye öbür köşeye çaprazlama uzanıyor..

Üçüncü tuvalde de aynı beyaz üstü kıllanma olayı.. Bu üç şaheser tablonun ne manaya geldiğini ben söktüremedim..
Ne var ki en büyük kalabalık da bu tabloların önündeydi..

Faydası Şu ki...
Bu tür sürrealist çalışmalar gördüğünüzde yapacağınız şey, karşısına dikilip uzun uzun bakmaktır.. Eğer yakınınızda dikilen güzel bir de hanım varsa “Cık cık cık..” sesiyle “hayret belirten efekt” yapmak doğru olur.. Arada bir de dudak büzüp “Üüüüfff!” sesi çıkararak, üflemek de iyi gelir..

Gerçi Mirò’nun resminden bir şey anlamazsınız ama yanınızda dikilen hanımdan belki ekmek çıkar.. Herkes dikilmiş bu üç boş tuvale bakıyor.. Biz de o memlekette Türkiye’yi temsil ediyoruz.. Görevden kaçacak değiliz elbet..

Onlar ne kadar dikildiyse ben de o kadar dikildim.. Öyle boş boş baktım tuvallere.. İçim ışıdı, ruhum sanat doldu.. Bunun bana ne faydası oldu, kestirmiş değilim.. Lakin memlekete döndüğümde pratik faydalar bekliyorum..

Eğer entel dantel tayfası ile bir yerde muhabbet bağlarsak, yanımda da karşı cinsten biri oturuyorsa vaktini kollayıp soracağım: “Barselona’da Mirò’nun evini gezdiniz mi?” Sonra da kafamı “vah vah!” mealinde sallayacağım..

Masadakilere “Mirò’nun evini görmediyseniz bir hiçsiniz.. Veya iki günde bir sulanmanız lazım..” duygusu yaşatacağım..
Belki içeri girişte ödediğim on iki euro’yu böyle çıkarabilirim..

Mirò’nun evinde çıktım.. Evin etrafındaki İrem bahçelerini gezmeye başladım.. Belki otuz, kırk futbol sahası büyüklüğünde bir alan.. Bakımlı, düzenli.. Botanik zenginliği tarif edilemez.. Ortada bir tek bile polis görünmüyor.. Buna karşılık devasa bahçenin orasına burasına konuşlanmış biracılar, tinerciler, hapçılar yok.. İnsan rahatsız edilmeden saatlerce yürüyebilir bu bahçelerde..

Katalonya Sarayı
Uçsuz bucaksız cennet bahçelerinin bir ucunda da bu tarihi “Catalunya” sarayı var.. On birinci yüzyılda inşa edilmiş.. Roman, Gotik, Barok ve İslam mimarisinin izlerini taşıyan bu yapı önce kilise olarak kullanılmış.. Sonra 1940’ta müzeye çevrilip adına saray denmiş..

Yüzlerce heykel, dini fresk, ikona, resimlerle dolu galerileri yürümekle bitmiyor.. Gezmekle tükenmiyor.. Müthiş resimler gördüm burada.. Picasso’dan Goya’ya kadar İspanya’nın gururu ne kadar ressam varsa çalışmalarından bir şeyler görebiliyorsunuz.. Tabii adamın aklına “Bunlar resimse Mirò’nun evindekiler ne?” sorusu geliyor..

Lafım sadece Mirò’ya değil.. Bir ucu da bizimkilere.. “Ressamım..” deyip, tuval zayi eden yeteneksizlerin bir kısmını toplayacaksın.. “Sizi staja götürüyoruz..” deyip buralara getireceksin, badanacı olarak çalıştıracaksın.. (Yine küfürü hak ettik..)

Şahsen aç ruhum Katalonya Sarayı’nda sanata doydu.. Akşam oldu.. Şimdi sıra aç mideyi doyurmakta.. Bir taksi bulup, şoförden lokanta tavsiyesi almalı.. Çünkü otele dönüp, katalog karıştırarak lokanta seçecek mecalim yok.. Yalnız taksici Kuzey Afrika’nın Müslüman ülkelerinden olmalı.. Onlar lokantaları iyi biliyor.. Turisti kaptılar mı önce lokanta tavsiye ediyorlar.. Ukraynalı şoförlerin uzmanlığı ise sriptiz kulüpleri.. Onların derdi de müşteriyi yoldan çıkarmak.. Bakalım bahtımıza hangisi çıkacak?
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.