Haberler

Bir EXPO kentinden notlar...

Tarih: 14 Mart 2008 Kaynak: Akşam Yazan: Nedim Atilla
Şunun şurasında 20 gün kaldı büyük oylamaya. EXPO’yu İzmir almalı ve mutlaka kendisini yenileyebilecek bu fırsatı iyi değerlendirmeli diye neredeyse iki yıldır aralıksız yazıyoruz. Bu akşam da Türkiye’nin iddiasını bir kez daha ortaya koyacağı Paris’teki özel gösterimin tanığı olmaya hazırlanıyoruz. Bu yazıyı tamamlayıp Paris’e doğru yola çıkacağız.

Bir kentin yaşamını EXPO’ların nasıl değiştirebileceğinin en iyi örneği ise kendinizi Ege kıyılarında bir yerde hissedeceğiniz bir kentte Sevilla’da geçen hafta görebildik. Gecikerek de olsa yazabiliyoruz. Geçen hafta Fenerbahçe’nin büyük zaferini yaşadığımız Sevilla’nın yarattığı EXPO büyüsünden söz etmek istiyorum bugün. ‘Bakmak’ ile ‘Görmek’ arasındaki farkın teorisi ile bizi ilk tanıştıran insan John Berger’dir. ‘Görme Biçimleri’ adlı kitabı bizce her gün değişen şu dünyada hâlâ en önemli başyapıt. Berger, Picasso’yu anlatırken ünlü ressamın doğduğu yerin, bütün bir İspanya’nın, hiçbir yere olmadığı kadar Türkiye’ye benzediğini söyler; gerek coğrafi yapısı, gerekse tarihsel coğrafya açısından taşıdığı kültürel zenginlik ve çeşitlilik bakımından. Sevilla ile İzmir’in kaderi de böylece kesişir belki de.

Sevilla- Fenerbahçe maçı öncesinde geçen Pazar yeniden kazanan İspanya Başbakanı Zapatero en büyük rakibi “Sağcı Halkçı Parti” lideri ile TV’de bir açık oturumda bir araya gelmişti. Zapatero’ya liderliğini Başbakan Erdoğan ile üstlendiği ‘Medeniyetler İttifakı’ konusunda da sorular geliyordu. Bizim Başbakan’ın EXPO’yu bir ‘Medeniyetler İttifakı’ projesi olarak sunmasının ne kadar da doğru olduğunu Endülüs sokaklarında gezerken de anlamak mümkündü, Zapatero’yu dinlerken de.

Bugün sokaklarında hala Katolik İspanya’nın özgün yanlarına rastlamanın mümkün olduğu Sevilla’da 800 yıl süren Endülüs Emevilerinin yarattığı İslam uygarlığının izlerini görmek-hissetmek mümkün. Sadece Sevilla’da mı? Almeria, Cadiz, Kordoba, Granada, Huelva ve Malaga’da ana dilleri Arapça olan köyler hala yaşamını sürdürüyor. Mısır’da, Suriye’de rastladığımız türden hrıstiyan Araplar bunlar aslında. 1492’de Sevilla’da Kraliçe’den aldığı beratla Cadiz’den yola çıkan Kristof Kolomb’un gemileri o zaman Hindistan zannedecekleri Amerika’ya doğru yola çıkarken aynı limandan II. Beyazıt’ın Osmanlı toprağına davet ettiği Yahudileri taşıyan gemiler de İzmir ve Selanik’e yelken açıyorlardı. Sevilla’da ve diğer Endülüs kentlerinde Katolik İspanyollar, Yahudi ve Müslümanlar 711’den 1492’ye kadar birlikte aynı sokakları arşınlayıp aynı dükkânlardan alışveriş yapıyordu. Ama Hıristiyan bağnazlığı orada o dönem ‘tek kültürlülüğü’ yaratmaya çalıştığı için kısa bir süre sonra ne Müslüman kaldı, ne de Yahudi o topraklarda. Ama insanların dinini zorla değiştirmeye kalkmak, dinini değiştirmeyeni kovmak ya da öldürmek kültürleri de öldürmeye yetmiyor.

Bugün Endülüs bölgesinde o günleri canlandıran bir bayram bile yaşıyor. Cadiz ve Sevilla’da çok popüler olan ‘Arap ve Hıristiyanlar’ isimli fiesta, 16. ve 17. yüzyıldan günümüze kadar ulaşmış. Çeşitli yerlerde, çeşitli tarihlerde kutlanan bu bayramda halk tarihsel giysilerle yüzyıllar öncesini canlandırıyor.

Kanalıkebir’de...
Sevilla’nın öbür takımı İspanya Kralı tarafından desteklendiği için ‘Real’ adını da taşıyan Betis. Betis kentin ortasından geçen ve halkın Arapçası ile andığı ‘Quadalkivir’ yani ‘Kanalıkebir-Büyük Kanal’ diye çevirebileceğimiz nehrin antik çağdaki adı. Sevilla 1929 ve 1992 EXPO’larını yaparken hep bu nehirden yararlanılmış. 1929 EXPO’su dünyadaki büyük ekonomik krize denk gelmiş ama bugün 1929 EXPO alanını gezerken Türkiye pavyonu da dahil olmak üzere 20. yüzyıl başının bütün önemli mimari özelliklerini görebiliyorsunuz. Mimarlık tarihi gibi bir seyahat mümkün eski EXPO alanında. Türkiye pavyonunu gezerken yanınıza gelecek, hatta üzerinize konacak güvercinler pek tanıdık gelebilirÖ 1929 EXPO alanının en güzel yeri bu EXPO’ya katılan İspanyol şehirlerinin tüm özelliklerinin yansıtıldığı İspanya Meydanı.Yine EXPO sürecinde kurulmuş ve ünlü Carmen’in de bacaklarında puro ürettiğine inanılan sigara fabrikalarında şimdi cıvıl cıvıl gençler üniversite eğitimi görüyorlar.

1992 EXPO alanı ise ‘Sihir Adası’ olarak tanımlanıyor. ‘EXPO alanını fuardan sonra ne yapacaksınız?’ diye soranlara bir yanıt sanki Sevilla. Gerçekten de Amerika’nın keşfinin 500. yılı nedeniyle düzenlenen bu son EXPO modern Sevilla’nın yaratılmasında önemli bir rol oynamış. Eski adı Cartuja olan bu nehir adacığı üzerinde teleferikle bugün de gezmek mümkün. EXPO alanı aradan geçen 16 yıl boyunca işlevini korumuş. Öncü sinema örnekleri EXPO alanında her yıl düzenlenen Sevilla Film Festivali’nde sinemaseverlerle buluşuyor. Temalı eğlence parkı gerçekten de bütün çocuklar özellikle de hiç büyümemiş çocuklar için. Alışveriş alanları ve EXPO Müzesi de cabası. Arkeoloji Müzesi, Sanat ve Kostüm Müzesi’ni de unutmayalım elbette.

Sevilla’ya üçüncü gidişimdi bu. Daha önceleri de bu kentin yaşamında EXPO’nun önemini kavramıştım ama bu kez biz de adayız. O gözle baktım bir kez daha bu güzel kente ve ‘İzmir EXPO’yu mutlaka almalı’ dedim bir kez daha.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.