İstanbul Gaziosmanpaşa'da geçen hafta bir doğalgaz patlaması meydana geldi, hepimizin aklına, acep bomba döşeli evlerde mi oturuyoruz sorusu takıldı. Öyle ya, ne doğalgaz borularının kimin tarafından kazara da olsa ne zaman kırılabileceğini bilebilirdik, ne de kırılmış borular yüzünden sinsice birikmiş gazın ne zaman patlayabileceğini ve hatta ne de, ne olduğunu bile anlamadığımız bir gümbürtünün günün yahut gecenin hangi yarısında kapımıza dayanacağını ve de bizi yahut sevdiklerimizi hayattan ne vakit koparacağını...

Hatta hatta, asıl vahimidir ki, doğalgazlı evlerde oturmayı şans kabul ederken, o şansın gizlediği potansiyel faciadan kendimizi nasıl koruyacağımızı. Gaziosmanpaşa'da ölümle sonuçlanan patlamanın ardından gözler bitmek bilmeyen altyapı çalışmaları sırasındaki hatalar yüzünden gelen facialara çevrildi bir kez daha.

Örnekleri çok. Açık kalan logar kapakları yüzünden kanalizasyonlara düşüp ölen çocuklar, sulama tankerleri yüzünden meydana gelen trafik kazaları, açılıp kapatılmayan çukurlarda canı yanan insanlar, belediyelerin her biri ürkütücü o sarı turuncu makinelerinin sebep olduğu ölümler, yaralanmalar, hasarlar ve tabi mal kayıpları.

Makine Mühendisleri Odası Bursa Şubesi dün tam da bu konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Yaşanan facianın vahametine dikkat çekilip, benzer kazaların en aza indirilebilmesi ve insanların böyle pisi pisine gelen ölümlere teslim edilmemesi için yapılması gerekenler vurgulandı.

Her ne kadar açıklama teknik bir meslek odasının temsilcilerinden geldiyse de sanıldığı gibi teknik içerikli falan değildi. Son derece insancıl, son derece akılcıl, son derece mantıklı laflarla, kentli olma gerçeği vurgulandı o açıklama. Misal denildi ki; '...Yaşanan kazalar kader değil; almadığınız önlemlerin, dikkatsizliklerin sonucudur. Bu dikkatsizlikler ve umursamazlıklar sonucu, onlarca insan zarar görmekte ölenler, yaralananlar olmakta, binalar tahrip edilmektedir.

Yakın geçmişte birkaç kentimizde de benzer doğalgaz patlamaları olmuştur. Yapılacak şey, kurallı kentlerde yaşamaktır. Yürürken annesinin elinden kayıp kanalizasyona düşen çocukların olmadığı, kentin içinde kurulu ve birçok kez mühürlendiği halde, üretime devam eden maytap ve havai fişek atölyelerinin bulunmadığı, temiz ve verimli bir yakıt olan doğalgazın, kazılarla patlamalara neden olmadığı güvenli kentlerde, güvenli konutlarda yaşamak istiyoruz.

Herkesin sorması gereken soru; Yüzbinlerce ya da İstanbul'da olduğu gibi milyonlarca insanın yaşadığı kentlerde, kentin düzeni güven veriyor mu? Kurallar işliyor mu? İdareler bu konuda yeterince çalışıyor mu? Etkinlikleri ne düzeyde? İşte bu soruları ardı ardına sorduğumuzda, eksiklikleri ortaya koyup önlemleri almak gerekiyor. Yoksa her zaman olduğu gibi yalnızca bir iş makinesi operatörüne suçu bindirmek, ona zarar vermekle, bu patlama da geçiştirilecek mi? Çağdaş yönetici sorumluluğuyla bilimsel temelde çözümleri savunan yaklaşımların ortaya çıkacağını umuyoruz.'

MMO'nun açıklamasındaki kurallı kent vurgusunun altını özellikle çizmek gerekiyor. zira, kimsenin inkar dahi edemeyeceği bir gerçek var ki, usulüne kuralına uygun yapılmayan her işin, dikkatsizlikle yahut özensizlikle atılan her adımın ucunda muhakkak bir felaket pusuda bekliyor.