Bizde kamu inşaatlarının önceden ilan edilen tarihlerde bittiği pek görülmemiştir, ama demek ki 19 Ağustos 1908'de yapımı tamamlanan Haydarpaşa Garı, 101 yaşında aramızdan ayrılacak!
Geçenlerde gazetelerde bir başka haber daha vardı.. Beşiktaş-Ortaköy arasındaki "okullar" da otel yapılacakmış. Kabataş, Galatasaray ve Gaziosmanpaşa..
Demek ki birilerinin işi, İstanbul'u dolaşıp otel yeri beğenmek..
Ve bence esas şanssızlıkları da bu işi İstanbul'da yapıyor olmaları..
Mesela Londra'daki Victoria İstasyonu'ndan şahane otel olur, ellerinde bizim Ulaştırma Bakanı gibi yetenekler olmadığı için İngilizler bunun farkında bile değiller!.
Ya da New York Penn İstasyonu! Altı alışveriş merkezi, üstü otel, daha üst katları da "rezidans" olarak çok para eder.. Üstelik Manhattan'da kat sınırlaması da yok! Çık, çıkabildiğin kadar katları..
Louvre da otel olsa..
Bu açıdan bakınca gözüme Paris garları da çok cazip göründü. Hatta Louvre Sarayı. Yanındaki düdük kadar Hotel Crillon'da bir gece kalmak için 1000 euro ödeyenler, Louvre'da bir gece için neler ödemezler ki?
Ama onlar bunu akıl bile edemezler tabii.
Mayıs ayının sonunda, New York'ta bulunduğum sırada Plaza Oteli'nin girişinden, 58. Sokağa doğru kıvrılıp neredeyse 6. Cadde'ye kadar uzayan bir kuyruk dikkatimi çekti.
Sordum, yenilenmek üzere iki yıllığına kapatılacak olan Plaza Oteli'ni son kez görmek isteyenlerin oluşturduğu bir kuyrukmuş bu. İçeride otelin eski eşyalarından satın almak da mümkünmüş, hatıra olarak. Bir çatal, işlemeli bir yastık kılıfı gibi..
Anılar da siliniyor
Bu bina 98 yıldır New York'a hizmet ediyordu. Birçok New Yorklunun bu otelle ilgili bir anısı var. Kimi orada nişanlanmış, evlenmiş, "barmitzva"sını yapmış. Kimisi ilk iş görüşmesini orada bağlamış, kimisi büyük aşkıyla orada tanışmış.. Birçok filme dekor olmuş bir tarihi otel.
25 senedir bu otelin kapısında "bell boy" olarak çalışan Freddy isimli bir çalışan, bakın Vizon'a ne söylemiş: "Otel kapandığı için çok üzülüyorum. Birçok çalışan açıkta kaldı. New York kendi karakterini oluşturan tarihi objelerini bir bir kaybediyor. Yerlerine kapitalist düzenin karaktersiz yapıları geliyor!"
Garsonların müzikal-tiyatro oyuncusu, apartman kapıcılarının şair-yazar oldukları bir kentte bir "bell boy"un böyle bir analiz yapabilmesine şaşmamak gerek.
Haydarpaşa Garı da İstanbul açısından böyle bir bina. Birçok İstanbullunun yaşamında önemli bir yeri olan, küçük insanların yaşamlarındaki büyük dönemeçlere tanıklık eden bir bina..
Elinde bavulu ile İstanbul'a ilk kez Haydarpaşa Garı'nın merdivenlerinden bakan insan tipi sadece Yeşilçam filmlerine özgü bir "fantezi" değil..
Marmaray Projesi'nin tamamlanmış olması bu binayı bir tren istasyonu olarak işlevsizleştirecek olabilir.
Buna kimsenin bir diyeceği yok.
Ama sanırım bu binayı lüks bir otele dönüştürüp, İstanbulluların günlük yaşamlarından tümüyle çıkarmaya da kimsenin hakkı olmamalı.
Başka formül bulunmalı
Kent planlamacıları, mimarlar ve bu işlerden kim anlıyorsa onlar bir araya gelip bir başka formül bulmalı.
İstanbul'da ilk yapılışındaki işlevine uygun olarak kullanılan, tarihi camiler dışında kaç tarihi binamız var, bilmiyorum.
Hepsini birer birer kaybettik. Para hırsımızdan, değer bilmemekten, boş vermişlikten..
Öyle görünüyor ki şimdi sıra İstanbul'un vapurlarında ve Haydarpaşa Garı'nda..
Takip