
Fatih Mika, "Yaşamak / Vivere" başlıklı sergisiyle Galeri Soyut'ta sanatseverlerle buluşuyor. Mika'nın gravür eserlerinin yer aldığı sergi 11 - 30 Nisan 2008 tarihleri arasında görülebilir.
Avrupa Sanat Uzmanları Birliği Başkanı Prof. Stefano Liberati Fatih Mika'nın çalışmaları hakkında Ocak 2007'de kaleme aldığı yazısında şunları söylüyor:
"Onlar sessiz ve ürkek, kurşuni gökyüzünde bir görünüp bir kayboluyorlar, renkleri bazen beyaz bazen puslu. İşte bu güvercinler ki, Türk sanatçı Fatih Mika´nın son olarak ürettiği gravürlerde soylu duruşları ile huzur verici grafik eserlere yerleşmişler.
Seçtiği bu temel motif kendisi için keşfedilmemiş bir alan değil, bu konuyu geçmişte de işlemiş olmakla birlikte daha önce güvercini baş kahraman olarak öne çıkartmamıştı. Tam tersine, sanatçının iyi tanıdığımız ve beğeniyle izlediğimiz gravürleri genellikle daha kaygı verici, karamsar ve karanlık olup, güvercinler serisinin bize armağan ettiği ve anlamını yakalamayı ve paylaşmayı başardığımız huzur verici görsel boyuta kısıtlı yer vermekte.

Uçuşan kanatlar, ürkek bakışlar ve huzurlu bir ortam bu kompozisyonlara etkileyici bir anlam yüklemekte ve izleyenleri, gravür tekniğinin o statik konumunda bile gizli duyarlılıkları paylaşmaya ve ortaya koymaya yöneltmekte.
Kuşların, kompozisyonun geometrik yapısı ile karşıtlık oluşturan kıvrımlı formları tamamlayıcı bir ikilik niteliğinde ki bu da sanatçının tümüyle kendine özgü bir biçimde işlediği, yaratıcılığı engelleyebilecek her türlü nesnel çağrışımın varlığından arındırılmış model arayışının tamamlayıcı bir parçası.
Güvercinler serisi, sanatçının kendine yakın bulduğu diğer temel motiflere koşut olarak gelişiyor: Doğa, deniz, balıklar, alaca karanlıkta Roma ´da gökyüzü, eski Mısır kahramanları ki, bunlar arasında hareketsiz ve uçucu bir güzelliği çağrıştıran ve kadın vücudunun saflığını ve görkemini coşkuyla kutlayan çekici bir Kleopatra öne çıkıyor.
Bunun da ötesinde, geleneksel Türk gölge tiyatrosunun, derinliklerde yüzermişçesine dalganan, tüm zamanların kahramanlarının yeni bir yorumunu da bulabiliriz bu eserlerde.

Çok sayıdaki grafik eserlerinin tümünde görüldüğü gibi, Fatih Mika sürekli yeni kazıma ve kalkografi tekniklerini denemekle birlikte, özgün gravürün geleneksel kavramına da bağlılık göstermektedir. Bu da plakaların daima sanatçı tarafından, doğrudan veya dolaylı kazıma tekniği ile gerçekleştirilmesi ve elle çalışan gravür presi ile doğrudan basılması demektir. Gravür sanatında kullanlan başlıca teknikler asit oyma, akuatinta, metal üzerine asitle kazıma olup, bu yöntemlerde gravür, plakanın asit aracılığı ile oyulması sonucu elde edilir. Bu kazıma yöntemlerinin birlikte kullanılması sanatçıya olağanüstü, üç boyutlu şekiller elde etme olanağını verir ve kişisel uygulamaların da katkısıyla sanatçı menevişleri, denizi ve doğayı yansıtan bir etki yaratabilir.

Fatih Mika´nın gravürlerini incelerken bize en çarpıcı gelen özellik bunların görünürdeki yalınlığıdır, ancak böylesine incelikli ayrıntıları, çok yönlülüğü ve çeşitliliği elde etmek engellerle dolu bir çalışmayı gerektirir. Çoğu kez birden fazla plaka birlikte kullanılır, tek bir plakanın kullanılması oldukça seyrektir. Genellikle plakaların üst üste getirilmesi, kalıbın şeklin hatlarını izleyerek kesilmesiyle gerçekleştirilir. Bu da görüntünün, önceden belirlenmiş ve planlanmış çizgilerin egemenliğinden kurtulmuş olarak yepyeni ve daha özgür biçimde yorumlanabilmesine olanak verir. Sayısız denemelerin bu ürünü, elde edilen canlı ve estetik sonuca rastgele olmayan, son derece profesyonel bir görünüm kazandırır.
Fatih Mika ve gravür, aynı madalyanın iki yüzü gibi birbirinden ayrılmaz bir ikili ve sanatçı, yorgunluk bilmeden, dikkat ve alçakgönüllülükle, sanki teknik ve malzemenin sınırı yokmuşçasına kendisini tüm benliği ve bedeniyle kendini bu konuya adamış."