Haberler

Neoliberal kentleşme

Tarih: 29 Nisan 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Evren Tok

Halil Turhanlı'nın "Kent mekânını yeniden örgütlemek" adlı yazısı (28 Mart, Radikal), son dönemdeki çalkantılı siyasi konjonktür içinde geri plana itilen önemli bir konuya temas ediyordu: Mutenalaştırma (gentrification). Turhanlı'ya göre, kentsel mekân yeniden örgütlenirken yoksulların çıkarları tamamen gözardı ediliyor, üst-orta sınıflar kent içini yoksullara bırakıyor ve kentsel mekân mutenalaştırılıyor. Tüm bunlara rağmen, Turhanlı'ya göre umutlu olmak için geçerli sebepler var. Örneğin burjuvanın hegemonyası altındaki kamusal alanda yer edinemeyen sosyal gruplar için "alternatif, özgürleştirici radikal demokratik mekânlar" tarihsel olarak hep varolmuş: Emek odaları, halkevleri, gibi...

"Radikal demokrasi mekânları yaratmak neoliberal kentleşmenin derinden yaşandığı günümüzde ne kadar olası" sorusu üzerine Turhanlı umut verici örneklerle yazısını bitirse de, sürecin akıbeti ve dinamikleri üzerine bizlere net bir tablo bırakmıyor. Turhanlı'nın yazısının satır aralarına bakmak ve kentsel mekânı hangi ideolojinin, nasıl ve hangi yollarla örgütlediğine daha fazla hassasiyet göstermek gerekiyor kanısındayım. Hem önümüzdeki tabloyu daha da netleştirmek hem de Turhanlı'nın umut ışığı gördüğü 'radikal demokrasi mekânları ne kadar olası' sorunsalına bir yanıt aramak için, mutenalaştırmaya adeta küresel bir form kazandıran ideolojinin nasıl bu kadar etkili olduğunu, kendine nasıl yeni "yerel hegemonyalar" yarattığını, ne tür ittifaklara giriştiğini ortaya koymak gerektiğini düşünüyorum. Bu bağlamda, ilk olarak neoliberal dönemde mutenalaştırmanın geçirdiği kavramsal ve yapısal dönüşüme dikkat çekmek gerekiyor.

Mutenalaştırma kavramının dönüşümü
Piyasa önceliklerini savunan neoliberal hegemonya ve mutenalaştırma süreçleri günümüzde tehlikeli şekilde örtüşüyor, iç içe geçiyor ve birbirinden besleniyor. Halbuki 1960'larda mutenalaştırma kavramı ilk ortaya atıldığında, dar bir anlamda fiziksel olarak çöküntüye uğramış mahallelerin renove edilmesi, yaşanan değer artışına paralel olarak mahalle sakinlerinin artan yaşam ve konut maliyetini karşılayamaması sonucu daha az değerli alanlara doğru göç etmeleri anlamında kullanılıyordu. Mutenaştırma, özünde bir yerinden etme süreciydi. Sınıfsal ve sosyoekonomik bir değişim ve dönüşümün mekânsal yansımasıydı. Kaybedenlerinin refah devlet politikaları ile desteklendiği sürece nispeten "yerel" olarak kalan bir sorundu. Her ne kadar konut sorunu tedarik edilse de, yerinden edilenlerin kaybı sadece fiziksel değil, aynı zamanda mahallelerinde yarattıkları kültürdü.

1980'lere kadar bu dar anlamında kullanılan mutenalaştırma kavramı, neoliberal dönemle birlikte kavramsal bir "esneme" yaşıyor. Artık yerel bir süreç olmaktan öte, pek çok aktörün ekonomik çıkarının müzakere edildiği, siyasi gerilimlerin yaşandığı ve yönetildiği mekânlar oluyor mahalleler. Mutenalaştırma, 1960'lardaki naif anlamından ziyade, bugün şehir yönetimleri, belediyeler, yerli-yabancı yatırımcılar ve emlakçılar tarafından kutsanıyor. Şehirlerin yeni neoliberal vizyonu oluyor. Bu vizyon, içinde toplumsal parçalanma, dışlama ve ötekileştirme barındıran asimetrik bir vizyon ayı zamanda. Kimi zaman mega projeler, kentsel dönüşüm, kimi zaman kentsel yenilen canlandırma projeleri, neoliberal kentleşme olarak geçen kavramlar içinde önemli ölçüde mutenalaştırma barındırıyor ve mahallenin ötesinde küresel-yerel güçleri karşı karşıya getiren bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Paradoks ise, 1960'lardan itibaren içinde yerinden edilme gibi pek çok olumsuzluk barındıran kavramın, bugün kentsel sorunları bertaraf edeceği iddiasıyla küresel anlamda şehir yönetimlerinin, kent yöneticilerinin, hükümetlerin iştahını açması, kompleks kentsel sorunlara "hızlı neoliberal çözüm" olarak sunulması.

Kentsel imgelemin yeni merkezi
Bu çözümler neoliberal şehir vizyonu ile kentsel mekânda tezahür ederken mahalleler yeni güç savaşlarına sahne oluyor, kapitalist birikim stratejileri kendine yeni mekânlar ararken, Turhanlı'nın vurguladığı gibi yoksullar kentle sağlıklı değil, 'nörolojik' bir ilişki kuruyor. Bu esnada, mutenalaştırılan mahalleler ve çevreledikleri mekânların yeni sahipleri, yani neoliberal kentleşmenin kazananları, Richard Florida'nın tabiriyle "yaratıcı sınıflar", dönüşen mahalleleri, yeni "cool" kafelerini, görkemli alışveriş merkezlerini ve diğer tüketime yönelik mekânlarını mesken edinirken, daha "sağlıklı" bir ekonomiye sahip olduğumuzu varsayıyor ve mutenalaştırmayı olumluyoruz. David Ley'in çarpıcı bir şekilde özetlediği gibi, mutenalaştırma artık 1960'lardaki gibi kentin bir köşesinde olup biten tâli bir süreç değil, kentsel imgelemin tam da merkezinde yer ediniyor.

Kentsel mekânın yeniden örgütlenmesi ve bu süreç içinde alternatif demokratik mekânların, yaşam alanlarının tanınması mümkün olacaksa ve eğer daha kapsamlı kamu ve kentsel politikalar geliştirmek istiyorsak, mutenalaştırma kavramının retorik ve gerçekliğinin neoliberal çizgide nasıl dönüştüğünü, metropolitan yönetimlerin, emlak piyasalarının, yerli yabancı yatırımcıların, belediyelerin ve devletin diğer kurumlarının neoliberal kentsel vizyonun yaratılmasındaki rolünün daha kapsamlı bir şekilde incelenmesi gerekiyor.

*Carleton Üni., Doktora

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.