Haberler

Saskia Sassen ve Kentsel Küreselleşmenin Yükselişi

Tarih: 1 Temmuz 2008 Kaynak: Urban Land Yazan: N. J. Slabbert Çeviren: Cansu Cürgen, Deniz Boran

Saskia Sassen, değişen yeni Dünya düzenine şekil veren en önemli isimlerden biri. Bilgeliği ile küresel değişimin karmaşıklığı üzerine yeni ve çok titiz bir farkındalık yarattı.

Her çağ, bir süreliğine de olsa popüler tartışma konuları çerçevesinde moda olan yeni terimler yaratıyor. Bu çarpıcı kelimeler, popülerliklerini oldukça kısa bir süre sonra yitirerek, ilk zamanlarındaki kadar parlak olmuyor ve orijinal çağrışımlarından uzaklaşarak, yalnızca uzmanların anlayabildiği esrarlı terimlere dönüşüyorlar. Beatnik, Demir Perde, Atom Çağı ve Reaganomik gibi bazı kelimelerin akılda kalmalarının nedeni ise, yitip giden bir dönemi tariflemeleri oluyor. Benzer şekilde küreselleşme sözcüğü de günümüzde sıkça kullanılan fakat ileride tarihe karışması muhtemel bir sözcük, ancak kullanım gücünü yitirmezse, bunda Saskia Sassen’in büyük bir payı olduğunu kanıtlamış olacak.

Hollanda asıllı bir Amerikalı olan Sassen, London School of Economics ve Columbia Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü. Küreselleşme sözcüğünü ve arkasındaki düşünceleri o yaratmadıysa da küresel kent konseptini destekleyen önde gelen isimlerden.

Kelimelerin nasıl evrimleşeceğini tahmin etmek ne kadar zor olsa da, eninde sonunda medenileşme ile birbirine o kadar bağlantılı olacak ki bu şartlara dikkat çekmek bile abes duracak. Öyleyse küreselleşme, günümüzdeki popüleritesini, karşıladığı derin anlamlar ve kullanım devamlılığı ile bir retro terim haline dönüşerek sürdüreceğe benziyor.

Sassen’in küresel şehir düşüncesi ise bu bakış açılarını çoktandır ortaya koyuyor. Çalışmalarındaki bilgi yapısı, insanlara hem küreselleşme hem de kentlerin geleceği hakkında nasıl düşünülmesi ve konuşulması gerektiği ile ilgili farklı bir pencere açıyor. Sassen’in bu konudaki payını anlayabilmek ve hak ettiği takdiri gösterebilmek için, onun alışılagelmiş üç düşünce akımından nasıl farklılaşarak sıyrıldığını görmek gerekir. Kendisinden önce yerleşmiş olan ve günümüz medyasında bolca yer alan küreşelleşme görüşü daha basit küresel trendlere, genel olarak kabul gören kent tanımına referans oluyor.

Küresel Kent (The Global City) -1991, 2001’de revize edildi- adlı kitabında, küresel sorunlar üzerine dönen kemikleşmiş tartışmalara yeni ve önemli bir öğe katmıştır Sassen. Bir asırdan fazla zamandır ekonomistler ve politikacılar, uluslar ve ulusal egemenliğe bakış açısı arasında karşılıklı bağlılığı arıyorlar. Ekonomik, askeri, kültürel ve diğer ortaklıklar üzerine sınır ötesi antlaşmalar uygulayan Birleşmiş Milletler, İngiliz Milletler Topluluğu, Avrupa Birliği ve benzeri pek çok uluslararası organizasyon, başlangıç noktası olarak, egemenliğini bölünmez yapısından alan ulus-devlet modelini belirlemiştir. Sassen, önceden yerleşmiş bu düşüncelere, Dünya Ekonomisinde Şehirler (1994, 2006), Kontrol Kaybı? Küreselleşme Çağında Bağımsızlık (1996), Emeğin ve Kapitalin Devinimi: Uluslararası Yatırım ve İşgücü Akımı Üzerine Bir Araştırma (1990), Küreselleşme ve Yarattığı Tedirginlik: İnsan ve Paranın Yeni Devinimi Üzerine Yazılar (1998), Toprak, Otorite, Haklar: Ortaçağ’dan Küresel Topluluklara (2006) ve Küreselleşme Sosyolojisi (2006) kitapları ve seri olarak yayımladığı değerli sayfalarında karşı çıkıyor.

Sassen, bir şehrin yeterli kritik büyüklüğe ulaşması halinde, diğer ülkelerin benzer büyüklükteki kompleks şehirleriyle, kendi ülkelerininkilerden daha çok paylaşım içine girdiğinin altını çiziyor. Buna örnek olarak ise Hong Kong gösteriliyor. İngiliz Krallığı’nın bir kolonisi olarak 1843’ten, hükümetinin Çin’e devredildiği 1997’ye dek kapitalist ekonominin merkezi olan Hong Kong, günümüzde de aynı etkinlikte. Halk Cumhuriyeti, şehre 2047 yılına dek sadece dış ilişkiler ve savunmayı hariç tutarak efektif bir özerklik tanımıştır.

Teleteknoloji ile daha da yetkilendirilen bu küresel kentlerin ortaklıkları arttırması, kentlerarası ortaklıklarda, uluslar aşırı alanlara şekil vermesi düşünülüyor. Dünya Bankası ve Habitat tarafından organize edilen ve Cities Alliance gibi, şehirlerin küresel ortaklıklar geliştirebildiği girişimlerin artması bekleniyor.

Küreselleşmeye doğru kayan trend, önemsizmiş gibi gözükebilir. Bu noktada Sassen’in, günümüz dev medyasını da saran bazı düşüncelerden sıyrılarak farklılaşan bakış açısı kendini gösteriyor. Yazılı basın karakterlerinin bir çoğu, küreselleşmeyi muğlak, birleştirici ve zorlayıcı bir güç olarak görüyor. Bu inanç, Thomas Friedman’ın "Dünya Bir Apartman Dairesi: 21. Yüzyılın Kısa Tarihi" adlı 2005 yılında yayımlanan kitabı üzerine verdiği düşünceli röportajında da, basit ve son dakika manşetlerine yansıyan düşüncelerle bir kanıt olarak yer alıyor.

Ancak Sassen, küreselleşmenin çözümü oldukça zor ve tamamiyle karikatürize edilmiş bir süreç olduğunun farkındadır. Vardığı sonuçlar büyük kentlerdeki kapalı alışveriş merkezleri ve uluslararası bayilik veren marka adlarındaki gelişigüzel benzerlikler üzerinden değil göç üzerine yapılmış titiz çalışmalardan ve kentlerin esas inşasını sağlayan derin toplumsal doku üzerinden temel alır.

Sassen, yayımlamakta acele etmek yerine halka açmadan önce savunularını formülize edebilmek için uzun yıllar çalışır. Bu temkinli yaklaşım onu küreselleşmenin yeni yapılar yaratırken aynı zamanda küresel kent ve yerel halk arasında ortaya çıkan farklılıklar gibi yeni farklılıklar da ortaya çıkardığı konusunda ikna eder.

Bu farkına varış, telekomünikasyon bir düzeyde dünyayı küçültse de bölgeselciliği besleyen internet teknolojisinin büyümesi üzerine yapılan birbirinden bağımsız çalışmalarca desteklenmiştir. Küresel kentlerin kendi kentlerinden ayrı bir biçimde sahneye çıkışı ve bu yeni politik alan internetin sağladığı geniş kapsamlı sosyal parçalanmanın sadece bir örneğidir.

Küresel ticari işlemler, her ne kadar ulusları birbirine daha sıkı bağlıyor gibi gözükse de, internet ve World Wide Web sayesinde, önemsizleşen grupların, küresel iletişim olanakları ve ekonomik kaynakların ya da populasyonun da etkisiyle ayrı ayrı ilgilerin peşine düşmesini sağladı. Aslında, bu araçlar oldukça küçük birtakım ideolojik zümrelerin, etnik grupların, dinlerin, kentlerin, köylerin hatta bireylerin kullanımına açıktır. Sosyal ve politik açıdan bakıldığında ise, aslında yeni teknolojiler dünyayı basitleştirmeye değil daha da karmaşıklaştırmaya yarar.

Bu durum bizleri Sassen’in üçüncü yenilikçi kavrayışına getiriyor: Kentte olup bitenler yalnızca yerel ilgiye yönelik değildir. Aynı zamanda toplumun evrimine dair önemli ipuçlarını da içerisinde barındırır. Kentler sadece geniş bir populasyonu barındıran yerler de değildir. Bir kentin büyümesi, bölgenin ya da ülkenin geri kalanını da etkiler ve çoğu zaman onu değiştirir. Aynı zamanda, ülkenin geri kalan kısımlarına ileri düzeyde örnek olarak, muhtemel atılımlar için seçenekler sunar ve uyarılarda bulunur. Bu noktada Sassen, bizi yerel yönetimin ileri sürdüğünden çok daha fazla olan kentsel problemler, fırsatlar ve felaketler üzerine düşünmeye çağırır.

Öte yandan, 20. yüzyılın en ilham verici kent yazarları Jane Jacobs ve Lewis Mumford, benzer fikirler ortaya koyarak Sassen’in öncüleri olurlar ancak Sassen onlardan 2 ana konuda ayrılır – teorisinde; küresel kentler özgün politik-ekonomik alanlardan meydana gelmektedir, kendisinin ekonomist ve sosyolog akademik kimliği ise ne Jacobs’ta ne de Mumford’da bulunur. Onların bu eksikliği ise, Sassen’i bugünün entellektüel atmosferinde eşik noktasına taşır.

Sassen’in çalışmalarının bu bilimsel karakterinin de bir bedeli var. Dikkat çektiği sorunlar o kadar geniş bir alanı kapsıyor ve ifade edilmesi o kadar güç ki kolayca felsefi spekülasyonlar yaratabiliyorlar. Bu farklılık, Sassen Kanadalı dev medya teorisyeni, 20. yüzyılın en ilgi çekici küreselleşme ilahlarından Marshall McLuhan’la karşılaştırıldığında ortaya çıkıyor. McLuhan, araştırmaları istatiksel komutlardan yoksun kalmış fakat edebiyat ve hümanite üzerine profesyonel bir bilgindir. Aslında çalışmalarının genelinde, alışılagelinmiş bir duyarlılıktan yoksundur.

Sassen’le karşılaştırıldığında, McLuhan kızdıracak şekilde tutarsız, kelimeleri kalın bulutlar ardında kaybolmuş bir yazardır. McLuhan ve Sassen’i yanyana okumak, insanoğlunun etrafı, cevapları talepleri tetikleyici, göze çarpıcı ve sezgisel imgelemler içeren büyük sorularca çevrilmeye devam ettiğinden aynı felsefi sahada geniş bir alanının dikkatini çekici etki yaratmada ısrarcı olduklarını farketmektir.

Kural tanımaz bir düşünür olmasına rağmen McLuhan’ın rahatsız edici özgürlüğü ve dağınık düşünceleri arasından, ileride Sassen’in çalışmalarını geliştirmesini bekleyen kimselere karşı küreselleşme ve medya teknolojilerinin ayrılmaz bir biçimde birbirlerine bağlı oldukları ve küresel köy gibi iki görüş açığa çıkmıştır.

Sonraki fikir ise açık bir biçimde ve direk olarak Sassen ile ilgilidir. Küresel köyün daha popüler yorumlanışı, tüm halkın paylaşılan ortak bir medya kültürü ve altyapı tarafından kendi içinde birbirine benzeyen bir köy haline geldiğidir. Daha derin bir yorum getirilecek olursa, McLuhan’ın çalışmaları süresince geri planda kalan gelişen teknolojinin bugün en ufak topluluğun dahi ekonomik ve diğer ilgi alanlarını küresel bir biçimde projelendirmelerine olanak yaratmasıdır.

Küreselleşme ve teknoloji şu an beraber, Sassen’in de belirtmiş olduğu gibi toplumun parçalanması hakkında artan bir farkındalığı desteklemek üzere beliriyorlar. Ama McLuhan’ın fikirleri kent hakkındaki bazı çok temel kabullerimizi tekrar gözden geçirmemizi rica ediyor. İnternet teknolojisi bizi şehir ve kent kelimeleri ile gerçekte neyi kastettiğimizi tekrar düşünmeye sevk ediyor.

Ekonomik ve politik anlamda çok kapsamlı ve prestijli olmasının yanında yalnızca yüksek yoğunlukta insanların bir mekanda toplanması ile oluşan yer bugün köyler olarak da adlandırılabilecek olan kentlerdir.

Bu “küresel köy”e birçok insanın tasavvur ettiğininin tam tersi bir anlam verir. Bu anlam aynı zamanda Sassen’in, küreselleşmenin ilerideki gelişmelerinin belki de sadece kentsel olmayacağı, gelişimin küresel şehirlerce yürütüleceği, ama bizim en sonunda nerede yaşıyor olduğumuza bile kayıtsız olacağımız yönündeki şaşırtıcı beklentiler içeren küresel kent formulasyonları ile anlatılmak istenendir.

Bu düşünceler, özellikle medya teknolojileri, teknolojinin değişen doğası ile hız kazanıp McLuhan’ın diğer esas küreselleşme ve medya teknolojilerinin ayrılmaz bir biçimde birbirlerine bağlı oldukları temasını takip ederek şüphesiz Sassen’in tezleri ile alakalı hale gelir. Bugün küreselleşme üzerine çalışmak ekonomi, planlama, kültür alanlarında beklenen değişiklikler üzerine çalışmak demekken, kentsel yaşam sosyolojisi ise yeni teknolojilerin etki ve gelişimleri üzerine çalışmaktır.

Kent felsefesinin, teknolojik ve küresel çalışmalara ilişkin konuların ekonomik ve politik anlamda eşi benzeri görülmemiş biçimde biraraya geldiği yeni bir dönemin başlangıcındayız. Teknolojik anlamda yayılma ve toplum üzerindeki etkisi en belirgin kaynak olarak internet, medenileşme yolundaki anlamını yeni algıladığımız ve daha ileri düzeyde felsefi anlamını kavrayacağımız, sınırsız yayılma alanına sahip bir fenomendir.

Öyle ya da böyle Sassen bu geniş tarihi ve felsefi bağlamda medenileşme adı altında neler olduğunu anlamlandırmada kolaylaştırıcı ve merkezi rol oynamayı sürdüreceğe benziyor. Küreselleşmeyi anlama yönünde, özellikle kentsel bağlamdaki bağlılığı ile küresel değişimin karmaşıklığına daha titiz bir bilinç ve yeni bir yol gösterici olan Sassen, yeni dünyanın bugün almakta olduğu şekil hakkındaki araştırmalarda emeği olan başlıca kişi.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.