Haberler

Yokuşun çocukları iftiharla sunar!

Tarih: 7 Temmuz 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Bahar Çuhadar
Kumbaracı Yokuşu’nun renkli dokusu sokağın çocuklarının fotoğraflarıyla duvarlarda...

Bugünlerde Galatasaray’dan Tünel’e yürürken soldan aşağı inen Kumbaracı Yokuşu’na yolunuz düşerse, duvarlarda ‘sokaktan manzaralar’ göreceksiniz, şaşırmayın...

Fotoğraflar, İstiklal Caddesi’ni Tophane’ye bağlayan bu sokağın çocuklarının, drama eğitmeni ve oyun yazarı Filiz Işık öncülüğünde, yaşadıkları yerin derinlerine inme faaliyetinin sonucu. Altı aylık çalışmanın eseri ‘Kumbaracıbaşı Yokuşu Çocukları’ sergisi 20 Temmuz’a dek sokakta, aynı adlı, sokağın renkli tarihiyle birlikte atölye sürecini ve çocukların çektiği fotoğraflara yer veren kitap da geliri zihinsel engelli çocuklar yararına raflarda...

‘Hayatları düz çizgi gibiydi’
Kendisi de sokağın sakinlerinden olan Işık, çalışmayı sadece fotoğraf çekmek için değil, Kumbaracı Yokuşu’nun tarihi dokusunu çocuklara tanıtmak amacıyla yaptığını anlatıyor:

“Mahallenin çocuklarına dair gözlemim, okul-ev arasında düz bir çizgi halinde gidip gelmeleriydi. Arada sırada gidilen akrabalarsa düz çizgiyi üçgene dönüştürüyordu. Hayatları düz çizgiler ve üçgenlerden oluşuyordu. Anneleriyse arada alışveriş için çıkıyor, komşuya gidiyordu. Onlar düz çizgi değil, noktaydı. Evlerde binlerce nokta, yollarda kalın çizgiler... Babalarsa ev, iş, kahve... Bu hareketi, dönen, bir yerden bir yere zıplayan, kıvrılan bir şekle dönüştürmek için, bakmak ve gördüğünü algılamak üzerine çalıştık.”

Neden Kumbaracı Yokuşu’nu seçtiniz?

Benim evim de Kumbaracı Yokuşu’nda. Burası mahalle havasında bir sokak. Tophane’ye doğru çehresi değişiyor. Göç bölgesi. En çok Bitlis ve Siirtliler var. Sonrasında Çorum, Erzincan, Giresin, Rize... Çokkültürlü; Türkler, Araplar, Kürtler, Çingeneler, İngilizler, Fransızlar, Afrikalı göçmenler... En güzel yanı da bu, herkesi içine alması. Kumbaracı Yokuşu Sokağı’na, ‘çocukların sokağı’ diyebilirsiniz. Her köşe onların oyun alanı.

Nasıl çıktınız yola?

Proje, mahalledeki çocuklarla bir şeyler yapma isteğimden çıktı. Tarihsel olarak zengin bir sokak. Başlangıçta çocuklar ne sokağa, ne de binalarının özelliklerine dair bir şey biliyordu. Okuldan eve, evden okula düz bir çizgi gibiydiler. Çocukların, evine, avlusuna, sokağa, başka gözle bakmasını sağlamak için çalışmayı başlattım. Sokak adlarından başladım, herkes kendi sokağını araştırdı. Tercüman Çıkmazı’ndan, Lüleci Hendeğe, Serdar-Ekrem Sokak’tan, Camcı Fevzi Sokağa... Karabaş Camii, Bilal Efendi Çeşmesi, kimdi bu adı geçenler? 1913’te sokakta yaşayanlarla 2008’de yaşayanları karşılaştırdık.

Çocukları çalışmaya ikna etmek zor olmamış olsa gerek...

Dokuz ile 13 yaş arasında 20 öğrenci katıldı. Camera Museum (Fotoğraf Makineleri Müzesi) ana sponsorumuz. Tophane Semt Konağı’nda çalıştık. Altı ay bazen binaların önünde, müzelerde bazen de sokaklarda çalıştık. Altan Bal, Merih Akoğul gibi konuk eğitmenlerimiz de oldu.

Fotoğrafı saklambaca benzeterek, anları yakalamalarını sağlamaya çalıştım. Çocuklar çalışmayı çok sahiplendi. Tam saatinde atölyedeydiler. Mahallede önceleri fotoğraf vermek istemeyenler, sonra vermeye başladı. Çocuklar kimsenin girmediği yerlere giriyordu, belgeselci gibiydiler. Fotoğraflar hakkında tartışıyorduk. Çocuklar sonuçtan çok mutlu. “Şimdi ne yapacağız?” diyorlar. Fotoğrafçılığı meslek olarak yapmak isteyenler var. Galeri açmayı düşünenler, fotoğraf okumak isteyenler... Ne yaparlar bilemem, ama bakış açılarında farklılaşma olduğunu, sokaklarını daha çok sevdiklerini düşünüyorum.

Fotoğrafçı adayları, size hatırınızda yer edecek anlar bıraktı mı?

En ilginç anlardan biri Lusaroviç Kilisesi’ni ziyaret ettiğimiz gündü. Önce Kılıç Ali Paşa Cami’ne, Tophane Kasrı’na ve Nusretiye Camine gittik. Her yerde fotoğraf çekiyorduk. Sonra Surp Kirikor Lusaroviç Kilisesi’ne gittik. Başka inançtan bir yer de olsun, mimari farklarını görsünler dedim.

O gün paskalyaydı. Kırmızı yumurtalar, çikolatalar masadaydı. Bir grup öğrencim girmek istemedi. “Bakıp çıkacağız” dedim. Çocuklara çikolata ikram ettiler. Bir kısmı çikolatayı almadı. Bir kısmı aldı, yemedi. Bir kısmı da hemen midesine indirdi. Çıktığımızda tartışma başladı. Biri “Sakın yeme, üfürüklüdür onlar” diyordu. Korkusundan çikolatayı yere atan da vardı, korkmayıp, paskalya yumurtası alan da. Çikolatayı yiyince Ermeni olacağını düşünen bile vardı. Sonra inançlar üzerine konuştuk. En azından çikolata yendiğinde kimsenin dininin değişmediğini öğrenmişlerdi.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.