‘Kaybetmekten korktuğum hiçbir şeyim yok. Dolayısıyla her şey benim’ diyen Mehmet Teoman’ın, son bir yılda çektiği fotoğrafları ‘Objektifle Yazılan Şarkı Sözleri’ adıyla sergileniyor. Mehmet Teoman, bir yıl öncesine kadar eline fotoğraf makinesi almamış, yaşadığı her şey yeni bir serüven.
Bir insana “Şarkı sözü yazar mısın?” diyin, kağıdı kalemi eline alsın ve ilk denemede ‘Kadınım’ şarkısını çıkarsın. Hani Tanju Okan’ın anason anason kokan ‘Kadınım’ şarkısını. Mehmet Teoman bu, çok acayip bir adam. Dahil olmadığı sanat işi yok gibi. DJ’lik, şarkı sözü yazarlığı, sanat yönetmenliği derken Mehmet Teoman, kendini fotoğrafa vermiş son bir yıldır. Geçen yazdan bu yana çektiği fotoğrafları kapsayan ‘Objektifle Yazılan Şarkı Sözleri’ başlıklı sergisi Asmalımescit Balıkçısı’nda 7 Eylül’e kadar açık kalacak. “Daha önce hiç fotoğraf çekmemiştim” diyor, “Tabii ki herkes arkadaşına, eşine dostuna fotoğraf çekmiştir. Ama fotoğraf çekmek için çekmemiştim.”
Mehmet Teoman hayatı fazla ciddiye alan biri değil. 29 yaşında Koç grubunda çalışırken hayatını değiştirmeye karar vermiş, her şeye sırtını dönüp kendini sanat camiasına bırakmış. “O günden bu yana çalışmıyorum aslında” diyor. Yaptığı işleri hobiye dönüştürdüğü için çalıştığını düşünmüyor. Hayatında hep bir bırakıp gitmeler, sırtını dönmeler, motorla yola çıkıp Amsterdam’a kadar gitmeler var.
Bir de detay verelim. Sağ kolunun iç kısmında kocaman ‘Bu da geçer’ yazılı bir dövmesi var. Mehmet Teoman 64 yaşında. Söyleşinin sonunda “Dövmenizi ne zaman yaptırdınız?” diye soruyorum, “Geçen sene” diyor: “Ben de ‘Bu da geçer’ sözü hep vardı, başkaları da okusun diye yaptırdım. Ayrıca benim de geçici olduğumu gösteriyor”. Anlattıklarından dolayı “Hayatı riske atmayı sever bir haliniz var” diyorum. “Kaybedeceğim bir şey yok çünkü. Kaybetmekten korktuğum hiç bir şeyim yok. Dolayısıyla her şey benim. Ben problem çözmeyi sevmedim hiç. Problem varsa var, banane. Dirayetli olmaya uğraşmadım ben.” Bu son cümlelerin ağırlığı altında söyleşiye girişelim.
DJ’lik, işletmecilik, söz yazarlığı şimdi fotoğrafçılık. Adım adım işler mi bunlar, yoksa birbirini tetikleyen işler mi?
Hiçbir işi, iş olarak yapmadım ben. 29 yaşında iş yapmayı bıraktım. Ama bunlar iş olarak geçiyor tabii. Ticari yanı da oluyor. Yaşam biçimim de var bu benim. Birbirini tetiklemek sözcüğünü sevdim. Evet aslında bunlar birbirini tetikleyen işler. Tanju Okan’a şarkı sözü yazmaya başlamam bir dervişe rastlamamdan kaynaklandı.. ‘Normal bir iş adamıyken sen sen değilsin’ cümlesiyle başladı. Peki ben kimim? başladı bende. Ne olduğumu nasıl anlayacağım dedim. “Sanat en kısa yoldur” dedi bana derviş. “Ben sanatkar değilim” dedim. “Keşfet” dedi. Evliydim, çocuğum vardı. Dervişle yaşamaya başladım.
O günden sonra işlerinizi nasıl planladınız?
Sizin de söylediğiniz gibi her iş birbirini tetikledi sonra. Şarkı sözü yazarlığına beni çeken şey Tanju Okan’ın içkili dolaşmasıydı. Onunla özel olarak ilgilenmemi sağladı bu durum. Zamanında randevuya gitmesi, zamanında stüdyoya girmesi beni çok etkiledi. Nükhet’le tanıştık, sahneye odaklandım. Nükhet Duru’ya yazdığım şarkılar yetmiyordu. Sahneye nasıl koyarız diye düşünmeye başladım. Sanat yönetmenliği yaptım, kabare yazdım. Bu sefer de görsel prodüktörlüğü tetikledi.
Daha önce hiç ilgilenmemişken, sizi fotoğrafa iten şey ne oldu?
Bir buçuk sene önce altı yedi ay üzerinde çalıştığım prodüksiyonların hepsi yattı, hayata geçmedi. Ama öylesine arka arkaya geçmediki, öylesine peşpeşe reddedildiki ben biranda kendimi boşlukta buldum. Böyle boşlukta olduğum zaman arkama bakmadan terkederdim mahalleyi, şehri. Bu sefer kendimde o enerjiyi bulamadım. Daha önce dışa yaptığım yolculuğu içe yapmaya başladım. Eve kapandım. Çok yararı oldu bunun bana. O anda x bir doktor gelse tedaviye alır. Üç beş ay geçti. Bir kız arkadaşım vardı ve o da benim yüzümden sıkıntı çekiyordu. Bir arkadaşın elinde fotoğraf makinası gördüm. Fotoğrafla bugüne kadar hiç ilgilenmemiştim. Arkadaşlara basit fotoğraflar çekmek dışında makineyi elime almamıştım. O akşam arkadaş gittikten sonra internete girdim ve makinelere baktım. Bir tane ısmarladım. 24 saat sonra fotoğraf makinesi elime geçti. 25. saatte dışarı attım kendimi. Apartmanın altındaki fotoğrafçıya makinenin kullanımını sordum.
Neden fotoğraf makinesine takıldınız o gün sizce?
Eve kapandığım süre boyunca şunu anladım. 40 yıldır ben üreten bir insanım. Arkamı dönüp gittiğimde de üretiyordum. Durmamışımdır. Bu sefer dört duvar iyi de, canım bir şey yapmak istiyordu. İçimden bir ses üretmiyor diyor. Kalemi kağıdı atmışım, küslük var. Eksik nedir derken o fotoğraf makinesi tetikledi. Ismarlama şarkı sözü yazmam. Fotoğraf makinesiyle içimdekileri dışarı dökebilir miyim diye düşündüm.
Bu sergiyi sıfırdan hazırladınız yani?
Beni altı ay sonra Göztepe Hastanesi’ne konferansa çağırdılar, fotoğraf altı ayda bu noktaya nasıl gelir diye? Ben de bilmiyorum.
Neyi keşfettiniz fotoğrafta? ‘Doğru’ olduğuna nasıl karar verdiniz?
Doğru olup olmadığını bilmiyorum.
Ama sergi açtığınıza göre resimleri doğru buluyorsunuz.
Sergiyi benim yerime başkası açtı. Ben fotoğrafçı değilim. Kendime sergi açmam.
Karşı da çıkmamışsınız.
Karşı neden çıkayım? Açıyorsa açsın. Üstelik de meyhanede. Galeride sergi açamazdım zaten. Benim aklıma Asmalımescit’in sahibi Bülent getirdi sergi fikrini. Fotoğraf çektiğini biliyorum. Fotoğraflarına bakayım dedi. Sen sergi açıyorsun dedi. Ama asıl kız arkadaşım birinci fotoğrafımdan itibaren bana sen fotoğraf çekiyorsun diyen kişidir. “Çünkü hikayen var senin” dedi. Ben çektiğim fotoğraflara bakıyorum ama henüz okuyamıyordum. Hep hikaye yazmışım ya ben, dolayısıyla hikayeler bu kez benim kadrajımın içine girdi. Ama alet farklı.
Şu ana kadar anlatamadığınız neyi anlatıyorsunuz fotoğraflarla?
Bu kadar şarkı sözü yazamazdım. 5 bin tane fotoğraf çekmişim bir senede. 5 bin tane fotoğrafın içinde 50 tanesi sergilenmeye değer, tırnak içinde.
Fotoğraftan sonra sinemaya adım atar mısınız acaba?
Sinemaya sevgim ve saygım var. Belli olmaz. Hayır diyorum ya hayır dediğim her şeyi yaptım. Bana imkan tanınırsa, bunalıma girersem belki yaparım. Ben bunu tavsiye ediyorum. Her bunalım geçiren kendine daha önce yapmadığı bir meşgale bulsun. Balık tutamadıysa hiç, gitsin balık tutsun. Ben 24 saat fotoğrafla yattım, fotoğrafla kalktım. Benim rüyalarıma kadrajlar girmeye başladı. Sanal ortamda fotoğraf paylaştığım insanlarla rüyalarımda ahbaplık ediyordum. Ben fotoğrafın kendisi oldum.
Butün bu işlerde temel arayışınız ne?
Ben. Benim her çektiğim fotoğraf aslında kendi fotoğrafım. Bu vardı ben de. Herkesin binlerce prizması var, bunların keşfi aslında. Ben o yüzden hiçliği seçtim. Ben şuyum demediğiniz sürece her şey olabiliyorsunuz. Kedi de, rakı da olabiliyorsunuz. Dünle ilgim yok. Yarın malum. Yani projem yok. Hayatta projem olmalı benim. Fotoğraf ölüm demek. Ölümü çekiyorsunuz. Öldürüyorsunuz anı. Canlı olan bir şeyin fotoğrafını çektiğinizde ölü o artık. Ölü biriktiyoruz. Roman da ölü, şiir de. İnsan hem yaratıyor, hem kendi eliyle öldürüyor.