
Edebiyatçıların ışıkla buluştuğu bu anlar, okur için büyülü bir dünyadır. Wittgenstein'in "Yüz bedenin ruhudur." sözünün ışığında yol alırsak, kimi zaman bir ince melankoli kimi zaman ötelerden bir bakış sunan bu fotoğraflar, yeri geldiğinde bir şiirin dizeleri gibi sarsıcı olabilir. Daha da ötede edebiyatımızın görsel tarihi açısından çok önemli öğelerdir portre fotoğrafları. Selim İleri, geçtiğimiz önceki hafta Zaman'daki köşesinde "Edebiyatımızın fotoğrafı eksik" başlıklı bir yazı yazdı. TRT 2'deki 'Not Defteri' programında Edip Cansever'i anmak için arşivi tarattıran İleri, usta şair için pek bir belge bulamamış. Bu olay karşısında içinin titrediğini söyleyen İleri, şöyle diyor yazısında: "Her çabamızda olduğu gibi, yazarlarımızın, şairlerimizin, hatta çok daha popüler sanatlara emek vermiş kişilerin ardından bu belgesizlik sorunu ortaya çıkıyor. Hemen örnek vereyim: Temmuzda aramızdan ayrılan Suna Pekuysal, bir iki film sahnesi ve hep Lüküs Hayat'taki görüntüleriyle ekrandaydı. Onun, Bütün Gün Ağaçlar'daki eşsiz 'anne' kompozisyonunu hatırladım. Belki fotoğraf bile kalmamıştır. Oysa Suna Pekuysal, Duras'ın oyununda, bir komedyen değil, alışılmışın çok dışında bir trajedyendi. Onu o yönüyle genç kuşaklar hiç bilemeyecek..."
Türkiye'de edebiyatçı portreleri denilince akla ilk gelen Ara Güler, "Ben olmasaydım, Türk edebiyatı 'yüz'süz kalacaktı." derken haklıydı. Zira pek çok usta yazarı bir heykeltıraş hassasiyetiyle karelemişti. Lütfi Özkök de edebiyatçılarımız adına hatırı sayılır bir fotoğraf arşivi sunanlardan. Bunun yanında İsa Çelik, Ozan Sağdıç, Gündüz Kayra, Merih Akoğul, Oğuz Kurum, Berkant Çolak, Okan Bayülgen, Mehmet Koştumoğlu da portre üzerine çalışan fotoğrafçılardan. Kimi fotoğrafçılar artık sanatçı portreleri çekilmiyor diye yakınırken kimileri de aslında pek çok kimsenin elinde bu tür fotoğrafların bulunduğunu, fakat bunları derleyip toparlayacak bir kurum olmadığını söylüyor. Hal böyleyken Selim İleri'nin dillendirdiği "Edebiyatımızın fotoğrafı eksik mi?" sorusunu biz de sanatçılara, küratörlere sorduk.
Fotoğrafçıların çoğu, fotoğraf dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyor
"Selim İleri, haklı. Türkiye'de bugüne kadar basın yayın organları haricinde, sistematik çekilen sanatçı fotoğrafları, sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen fotoğrafçılar tarafından çekilmiştir. Fotoğrafçıların çoğu, fotoğraf dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyor, ne şiir okuyor, ne tiyatroya gidiyor, ne konser izliyor, ne ressam bir dostu var ne de ülkesinin bestecilerini tanıyor. Sanatçılarımız ise fotoğrafı anlık haberlerin mezesi gibi görüyor, ürün verdikleri dalları en üstte tutup fotoğrafı da endüstriyel ve tekniğin güdümünde bir düzleme koyuyorlar. Önerim, fotoğrafçıların işlerini sevdikleri bir sanatçıyı seçip uzun vadede fotoğraflamalarıdır.
Sanatçı portreleri çekiliyor ama bir disiplin içinde değil
"Edebiyatçıların portreleri her dönem çekildi. Ara Güler'in Sait Faik fotoğrafı olmasaydı, onun ne kadar ilginç bir yüze sahip olduğunu nereden bilecektik? Yine Ara Güler'in çektiği portrelerden kibritin ışığında aydınlanan Orhan Veli Kanık'ın yüzüne nasıl bakacaktık? Ozan Sağdıç'ın portrelerinde Halide Edip, Edip Cansever. Lütfi Özkök'ün Nazım Hikmet'i, Şakir Eczacıbaşı'nın Melih Cevdet Anday'ı, Sıtkı Kösemen'in Murathan Mungan'ı, Şahin Kaygun'un çektiği portreler. Bennu Gerede'nin edebiyatçı portreleri, Mustafa Kapkın'ın Halikarnas Balıkçısı portresi aklıma ilk gelenler. Sorun, sanatçı portrelerinin çekilmediğinden değil, belli bir disiplinle çekilmediğinden ileri geliyor.
Fotoğrafları derleyip toplayacak bir kurumumuz yok
"Selim İleri bir bakıma haklı. Fotoğraf toplumun görsel hafızasıdır. Görsel tarihimizi derleyip toplayacak bir kurumumuz yok. Öncelikle böyle bir arşiv oluşturulmalı. Arayıp sorulsa epey bir malzeme çıkar. Herkes bir tarafa atmıştır elindeki fotoğrafları. Aslında edebiyatçılarımızın, tiyatrocularımızın, sinemacılarımızın pek çok fotoğrafı çekilmiştir. Daha çok basın fotoğrafçılarının elinde var şu anda. Bu durumdan vazife çıkaracak birileri lazım."