Haberler

‘Sanatçı küresellikten mustarip’

Tarih: 29 Eylül 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Ayşegül Sönmez
Garage İstanbul’da geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Cosmopolis etkinliği, şehre dair beş duyumuza hitap etmeyi deniyordu. Proje, bağımsız küratör Nat Muller’e Hollanda hükümeti ve yerel yönetimler tarafından sipariş edilen bir proje... Hollandalı yeni medya sanatçılarının tanıtımını hedefleyen proje, elbette kültürlerarası diyaloğu amaçlıyor. Bu doğrultuda seçilen işlerden, beş duyumuzdan koklamaya seslenen kebap kokulu parfümüyle Maki Ueda’nın Body Odor No.5 (Vücut Kokusu No.5) isimli işi, kültürlerarası diyalogun yolunun adeta mideden geçtiğini anlatıyordu. Öte yandan Urbanopathic Confection (Kentsel-Rahatsızlığa Karşı İlaç Şekerlemesi) isimli Garajistanbul’un ortasındaki şeker tezgâhıyla şeker üreten Wietske Maas, tatlı yiyelim tatlı konuşalım mesajları veriyordu. Lazer gösterisiyle Edwin van der Heide, Türkiye ve Hollanda arasında kişi başına düşen elektrik miktarı farkını ister istemez akla getiriyordu. Kozmopolis etkinliği herhangi bir kültürel diyalogu başlatabildi mi, bu kültürel diyalog nasıl bir diyalogdur bilinmez ama etkinlik sayesinde Nat Muller gibi genç, Ortadoğu çağdaş sanat dünyasını yakından tanıyan, sular seller gibi Arapça konuşan, babası Endonezyalı annesi İsrailli bir küratörü yakından tanıma fırsatı bulduk...

Kozmopolis size verilen sipariş bir proje... Projenin teması ‘kentduyusu...’ Yeni medya üzerine çalışan bir küratör olarak bir sanatçının araç olarak yeni medya kullanmasının duyulara hitap etmesini kolaylaştırdığını düşünüyor musunuz?

Yeni medya kullanmanın sanatçıya şöyle bir avantajı olabilir... Sanatçı, bir şeyler anlatmak için kullandığı aracı daha kolay sorgulama imkanı bulabilir. İçinde yaşadığımız çağda, her şey görsellik üzerine kurulu. Her şey bakılası, izlenilesi, gözümüze gözümüze hitap ediyor. Özellikle bir şehirde bunu hissetmek ve bunun üzerine düşünmek çok anlamlı. Ben buradan hareketle görmenin dışındaki duyulara, kentin de her an harekete geçirdiği bu duyular üzerine, yeni medya sanatçılarıyla birlikte düşünelim istedim. En hâkim görsel olan işler ise, bu hâkimiyeti biraz olsun, sese dayalı işlerle aralamak gibi düşündüm.

Yeni medya kullanan yeni sanatçıları (ki aslında artık pek de yeni sayılmazlar ama giderek yaygınlaşıyor. Yeni medya müzeleri açılıyor. Ars Electronica kaç yaşında oldu...) 1970’lerin performans sanatçılarıyla kıyasladığınızda anlayış olarak ortaklıklar görüyor musunuz?

Arada bariz büyük bir fark var. 1970’lerin performansları, tamamen bireysellik fikri üzerine kuruluydu. Bireysellik ve bireyin sınırları, özgürleşmesi üzerine... Bu anlamda reaksiyonerlerdi daha ziyade beden aracılığıyla bunu yapıyorlardı. Şimdiye bakacak olursak... Sanatçı, bireysellikten çok küresellik derdinden mustarip. Küresel sorunlar üzerine düşünüyor ve üretiyor. Bu sırada tabii ki devreye kent giriyor. Kent, küresel problemlerin sahnelendiği en büyük sahne olarak devreye giriyor ve sanatçı yeni medya sanatçısı, buradan hareket ediyor.

Oyunsuluğun, oyunun sanattaki rolü üzerine ne düşünüyorsunuz? Ve tabii ki eleştirelliğin mümkün olup olmadığı üzerine...

Zaten yeni medya, elektronik sanatta oyunun önemli bir rolü var. Oyun, izleyicinin işle birlikte düşünmesi onu bir anlamda tekrar üretmesi demek... Çok önemli. Öte yandan ben, bu dünyayı kurtarmaya soyunan küratörlerden ve sanatçılardan çok sıkıldım. Onların mübalağalı romantizmlerinden de... Sanatçılar, dünyayı kurtaramaz. Sanatın farklı güçleri vardır. Evet, farkındalık yaratır. Dünyayı kurtaramaz ama dünyaya başka türlü çok-pencereli, çok-katmanlı bakmanızı sağlar. Gücü buradan gelir.

Peki gelelim Ortadoğu tecrübenize... Uzun yıllar Beyrut, Ramallah ve Filistin’de küratörlük yaptınız. Şu anda Kahire’de yaşıyorsunuz. Şöyle bir şey söylenebilir mi, Ortadoğulu çağdaş sanatçı, Batı’da görünmek üzere iş üretiyor. Kendi ülkesinde kimseye ulaşamıyor...

Bir defa Ortadoğulu sanatçı diye bir tanımlamaya katılmıyorum. Bunun üzerinden konuşamam. Filistin başka bir şey, Ramallah başka, Beyrut bambaşka, Kahire hepsinin içinde bambaşka, özgül şartlara sahip... Ortadoğulu sanatçı kategorisi çok sorunlu. Ürdün’de mesela bir workshop yapmıştım. Kayayla sert bir yer arasında başlığını taşıyordu. Amacımız uluslararası sahne izleyicisiyle yerli izleyici arasında kalan Ürdünlü sanatçının yaşadıkları üzerine düşünmekti. Uluslararası sanat pazarı, bu sanatçıları belli sınırlar içerisinde üretmeye mi zorluyordu? Böylelikle kendi kendilerini egzotize mi ediyorlardı? Lübnanlı, Mısırlı olduğun için bir sergiye davet ediliyorsan, onlara Lübnanlı, Mısırlı olduğuna ilişkin işler mi göstermelisin? Bunun çoğu zaman yanıtı evet oldu. Ama buna bir son vermek gerekiyor. Yeter! Yeter! Bu büyük bir haksızlık. Bunu çok adaletsiz buluyorum.

Aynı kategorizasyon Balkan sanatçısına da yapılmadı mı? Batılı küratörlerin Balkan sanatı sergilerinde birebir böyle bir başlığa hapsedildi Balkanlı sanatçı...

Ama onlar bu durumu yaşayarak aştılar... Batı’ya uygun, Batılı küratörlerin beklentilerini tatmin etmeden iş üretmenin çaresini buldular. Bununla dalga geçerek kimi zaman, kimi zaman bunu umursamayarak...
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.