Haberler

Krizi atlatırsak, 'Kral' biziz

Tarih: 30 Ekim 2008 Kaynak: Referans Yazan: Kerem Alkın
İstisnasız tüm önde gelen ekonomiler, küresel krizin yaralarını sarmak için kesenin ağzını açmışken, IMF Türkiye'ye koşulsuz kaynak kullandırmalı. Krize dayanacak çözümlerle, bu krizden bölgesel lider çıkarız.

Eğri oturup, doğru konuşalım. Küresel finans krizi, ülke ekonomilerinin performansı açısından iki temel gerçeği ortaya çıkardı. Birincisi, ağırlıklı olarak tek bir emtiaya (hammadde, metal veya enerji türevi) dayalı ihracat geliri olan veya salt ihracat geliri ile ayakta duran ekonomiler için, artık belirsizliklere açık bir dünya ekonomisi, hayli sıkıntılı günlere işaret ediyor. İkincisi, nüfusu ve halkının satın alma gücü ekonomisini ayakta tutabilecek ölçüde yeterli olan ekonomiler, söz konusu belirsizlik sürecini en az hasarla atlatan ekonomiler olacak. Ben de, hükümetimizden ve ekonomi yönetiminden bu iki temel gerçeği gözeten ve Türkiye'nin krize karşı bağışıklık sisteminin güçlendirildiği bir çözüm modeli bekliyorum. Söz konusu çözüm modeli, Türk halkının satın alma gücünün korunduğu, Türk ekonomisine duyduğu güvenin artırıldığı, işsizlik korkusunun bertaraf edildiği bir çözüm modeli olmak zorunda.

IMF ile masaya oturanlar
Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşmaya varmış ülkelere baktığımızda, iki temel gerçeğin teyit olduğunu görüyoruz. Ukrayna, ağırlıklı olarak çelik ihracatı ile ayakta duran bir ekonomi. Ayrıca, gerek Ukrayna, gerekse de Macaristan halkının satın alma gücü yeterli değil. Macaristan, Avrupa Birliği (AB) fonlarına, mali desteğine ihtiyacı olan ekonomiler. Bu nedenle, IMF'le anlaşmaya varmalarını doğal karşılamak gerekiyor. IMF'le anlaşma aşamasında olan Belarus (Beyaz Rusya) ve Pakistan için de aynı temel gerçekler öne çıkıyor. Bu doğrultuda, ihracatta ürün ve pazar çeşitliliğine, farklı pazarlara yönelebilme becerisine sahip olmayan, ciddi turizm geliri potansiyeli olmayan ekonomiler için, IMF'le anlaşma kaçınılmaz gibi gözüküyor. Bu temel noktalardan hareketle, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Prof. Dr. Ekren'in ve Ekren'in değerlendirmeleri doğrultusunda, Başbakan Erdoğan'ın neden bir IMF anlaşmasına sıcak olmadıklarını anlıyoruz.

İhracatçı desteklenmeli
Türkiye, küresel ekonomiye yönelik daralma endişelerine rağmen, ihracat alanında Türkiye'nin rakibi konumunda olan ülkeler küresel krizin şokunu yaşamaktan konsantrasyonu kaybetmişken, Balkanlar, Kuzey ve Orta Afrika, Körfez Ülkeleri ve Orta Doğu'ya, Kafkasya'ya, Orta Asya'ya yönelik ihracat seferberliğini yoğunlaştırarak, rakiplerin zafiyetinden yararlanabilir. Bu noktada, yeniden vurgulamak açısından, Afrika'dan Kırgızistan'a kadar uzanacak şekilde, 1. ve 2. kuşak komşumuz olan ülkelere yapılan ihracatta, Türk ihracatçısı parasını tahsil etmekte zorlanacak veya gecikmeler yaşayacak ise, işte bu noktada ekonomi birimlerimiz, Hazine ve Dış Ticaret müsteşarlıklarımız, Merkez Bankamız, hatta Eximbankımız, ihracatçımızın alacağını ödeyip, ardından tahsilat takibi yapabilir. Türkiye, böyle bir konjonktürde, ihracatçısının arkasında durabildiği, onun alacaklarını tahsil edebilmesine destek olabildiği bir model oluşturabilir ise, küresel finans krizi etkisini kaybettiğinde, uluslararası ekonomik ilişkilerde bir daha asla sırtı yere gelmeyecek, ihracattaki iddiasını daha da ötelere taşımış ve Avrasya Bölgesi'nin liderliği boyutunda konumunu perçinlemiş bir Türkiye olarak bu süreci başarıyla atlatmış oluruz. Krizi, ülkenin geleceği için fırsata dönüştürmek bu şekilde mümkün olabilir.

İç talep kritik
Nüfus yapıları gereği, iç talep sorunu yaşayan ve bu nedenle yüklü miktarda ihracatla ayakta durmaya ve ekonomilerini büyütmeye çalışan Japonya ve kimi önde gelen AB ekonomileri için, küresel kriz süreci ciddi endişeleri beraberinde getiriyor. Japonya'nın önde gelen otomotiv şirketi Toyota'nın satışları 7 yıldır ilk kez düştü. Pazartesi günü, Tokyo Borsası Nikkei Endeksi son 26 yılın en düşük düzeyine inince, Başbakan Taro Aso kabinesini olağanüstü toplantıya çağırarak, en kısa zamanda bir kurtarma paketinin yürürlüğe konmasını talep etti. Pakette, bankalara finansal desteğin yanı sıra, kısa vadeli spekülatif hisse senedi işlemlerinin yasaklanmasına yönelik tedbirlerin yer alması bekleniyor. ABD'de ise, 1 trilyon dolara yakın kredi kartı borcuna yönelik tartışmalar alevlenirken, Alman Federal İstatistik Dairesi'nin sayılarına göre, 1 milyon 200 bin hane bireysel iflas olarak tanımlanan, yani mali yükümlülükleri yerine getiremeyecek ve en basit faturaları bile ödeyemeyecek durumda. Toplam 17 milyon insan ise borçla boğuşuyor.

Bu nedenle, Türkiye'nin söz konusu ülke örneklerini dikkate alarak, bu yıl biterken ve özellikle önümüzdeki yıl, işsizlik, halkın satın alma gücü, ekonomiye duyduğu güven başlıklarında çok hassas olması gerekecek. Hükümet, bankaların ve reel sektör şirketlerin dış borç ödemeleri için paniklememeleri, bankalar ile reel sektör arasında kredi ilişkisinin sürdürülmesi, reel sektörde işten çıkarmaların yaygınlaşmaması gibi konu başlıklarında olası çözüm modellerini oluşturmak durumda. Önümüzdeki yıl, 50 milyar dolar seviyesindeki cari açık ve 40 milyar dolar seviyesindeki dış borç ödemeleri için, 90 milyar doları IMF'siz nasıl bulacağız, bunun da cevabını oluşturmamız gerekiyor.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.