Haberler

‘Bize bir şey olmaz’ alışkanlığımız yeni değil ki

Tarih: 30 Ekim 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Funda Özkan
Türkiye Müteahhitler Birliği yönetim kurulu üyelerinin, yanlarına Ankaralı meslektaşlarımızı da alıp, İstanbul’da ‘inşaat sektörünün’ dertlerini anlatma toplantısı düzenlemesi üzerine birliğin başkanı Erdal Eren‘e espriyle soruyorum: “Hayrola fırça yemek için mi geldiniz?”

Malum, küresel krize yönelik tedbir alınması için İstanbul’dan sesini yükselten iş aleminin temsilcileri, Başbakan Erdoğan’ın şimşeklerini üzerine çekiyor.

Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren de gülerek, “Yok” diyor. “Fırça yemek için gelmedik. İstanbul’un sesi daha gür çıkıyor. İstanbul’dan dertlerimizi, önerilerimizi söylemek daha iyi olur diye düşündük.”

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da katıldı kervana, bir süredir iş dünyasının temsilcileri, gazeteciler, ekonomi köşe yazarları, hükümeti krizin ciddiyetine ikna etmek için uğraşıyor.

Başbakan Erdoğan, başlarda ‘Bize bir şey olmaz’ tavrındaydı, biraz yumuşatsa da özünü koruyor. Bir çocuk kitabında, ülke yöneticilerin bu tavrına rastlanır mı? Pekala rastlanıyor. Gelin size bir faciayı anlatayım, bugün.

Salı günü sizlere aktarmıştım. Yapı Kredi Emeklilik Genel Müdürü Doç. Dr. Giray Velioğlu’nun hamiliğini üstlenmesiyle, Sualtı Arkeoloji Enstitüsü‘nün ortaklığında iki yıldır sürdürülen ‘Ertuğrul Firkateyni’ projesi kapsamında çocukların ‘tarihlerinden’ bir sayfayı öğrenebilmesi için Tufan Turanlı‘nın kaleme aldığı ‘Ertuğrul Firkateyni’nin Öyküsü’ kitabı ‘Bize bir şey olmaz’ tavrıyla 581 evladını nasıl ölüme gönderdiğini anlatıyor.

Prens Komatsu, 1887’de İstanbul’a gelir ve Sultan 2. Abdülhamit’e, Japon İmparatorluğu’nun en büyük nişanını sunar. Karşılık olarak nişan ve armağanlar göndermek gerekir. Bu uzak ülkeye gidecek, okyanusları, fırtınaları aşacak dayanıklı bir gemiye ihtiyaç vardır. Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa, Ertuğrul’u seçer, padişahın onayına sunar.

Bu seçim, herkesi şaşırtır çünkü Ertuğrul 25 yaşında, eski ve ahşap bir gemiydi, uzun zamandır Haliç’te bağlı duruyordu, hiçbir bakım görmemişti. Ancak Hasan Hüsnü Paşa, kararında direniyordu, Türk yapımı olan Ertuğrul gemisine güveniyordu. Onun için, geminin Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in babası Ertuğrul Gazi’nin adını taşıyor olması çok önemliydi.

Gemi komutanı Osman Bey, bakıma aldırdı, geminin gövdesindeki eski, çürümüş tahtalarının, hatta buhar kazanının değişmesi gerekiyordu. Ama vakit yoktu, gerekli bakım yapılsa, öngörülen tarihte yola çıkması mümkün olmayacaktı...
Sonrası facia.

Ertuğrul, 15 Eylül 1890’da eve dönüş yoluna çıkar. Şiddetli kasırga mevsimi uyarılarına rağmen, sarayın emrine uymak zorunda kalmıştır. Ne acıdır ki, henüz Oşima Adası’na varmıştır ki fırtınadan dolayı kayalıklara çarparak, batar. 650 kişilik mürettebatın sadece 69’u kurtulabilmiştir.

29 Ekim’de çocuklara
Bu bayram çok özel bir hediye aldım. Sarar Grubu, hediye olarak Türk Bayrağı göndermiş. Bu satırları yazarken,
bizim Şişli’de Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, otobüsün üstünde tek tek sokakları geziyor, insanlar pencerelerde bayramlaşıyor. Ertuğ Koruyan’dan da çok anlamlı bir şiir, elektronik postama düştü:

“Asıl bu bayram şeker vermeli çocuklara ellerinizi öptürmeden bir de kitap vermeli ama, çok da ciddiyet takınmadan saçlarını koklamalı yanaklarını öpmelisiniz bir de ellerini mutlaka bırakın şaşırsın şaşırtmak güzel şeydir sevgiyle”
Dün, yazı günüm değildi, bir gün gecikmeyle ülkemizin en anlamlı bayramı kutlu olsun.

İnşaat sektörü, krize de teröre de panzehir
Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, başkanvekilleri Emre Aykar, Emin Sazak ve Adnan Çebi ile birlikte ‘inşaat sektörünün, küresel krizin kalkanı’ olabileceğini savunuyor.

Müteahhitlerin yurtdışındaki, iş tutarı 2002’de 1.7 milyar dolarken, 2007’de 19.5 milyar dolara ulaştı. Bu yıl ekim ayı itibarıyla 20 milyar dolar, yıl sonu tahmini 25 milyar dolar.

Müteahhitler, yurtdışında çalıştırdıkları Türk işçilerin oranının yüzde 30’un altına gerilemesinden yakınıyor. Diyorlar ki, “Türk yerine Bangladeşli çalıştırmak zorunda kalıyoruz. Türk işçisi daha üretken ama maliyeti diğerlerine göre dört ile 10 katı arasında değişiyor.

Türk işçisine, Bangladeşli’ye verdiğimizin iki katını vermeye hazırız. Yeter ki devlet, çifte vergilendirmeyi engelleyecek tedbirleri alsın.”

Sadece yurtdışında da değil, ülke içinde de müteahhitlerin büyük sorunları var ve şunu da ekliyorlar: “İnşaat sektöründe yaşanan kriz, küresel mali krizden çok önce ortaya çıktı. 2005 ve 2006’da yüksek oranda büyüyerek, ekonominin lokomotifi oldu. Bu yıl ciddi bir küçülme yaşıyoruz.”

Erdal Eren, “Oysa, inşaat sektörü vasıfsız işgücü için yüksek düzeyde istihdam yaratmakta, tarım dışı istihdamdaki payı yüzde 11’e kadar ulaşabilmekte, bu nedenle istihdam sorunu için sünger sektör olarak nitelenmektedir. Yarattığı istihdamın coğrafi dağılmışlığı nedeniyle yoksulluğa, bölgeler arası dengesizliklere ve hatta teröre çare üretebilen gerçek bir sosyal kriz kalkanıdır.”

Erdal Eren, yurtdışı pazarlarında yeni rakip Çin‘in, taahhüt şirketlerine ‘hafif cezası olan suçluları sıfır maliyetle çalıştırma’ imkanını sağladığını vurguluyordu. Bizim de aklımıza geldi, “Güneydoğu ve Doğu’nun vasıfsız işgücüne istihdam yaratmanın dışında, inşaat sektörü ‘suçu hafif’ olanlara da hapishane yerine şantiyelerin yolunu göstererek, teröre bir nebze fayda sağlayabilir mi?”
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.