Haberler

Avrupa Kültürü Nasıl Tanımlanmalı?

Tarih: 17 Kasım 2008 Yazan: Burcu Karabaş
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) iş birliğiyle 13 - 15 Kasım 2008 tarihleri arasında düzenlenen “Avrupa Kültürü Nedir?” başlıklı sempozyum kapsamında, “Avrupa Kültürü’nde Kent ve Mimarlık” başlıklı bir oturum düzenlendi.

Avrupa Mimari Planlama Forumu Başkanı ve Rotterdam’daki lisansüstü mimarlık laboratuvarı Berlage Enstitüsü’nün yürütücüsü olan Rob Docter’ın açılış konuşmasıyla başlayan oturuma, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden Prof.Dr. Sümer Gürel moderatörlük yaptı. Dublin Belfield Üniversitesi Peyzaj ve İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Prof. J. Owen Lewis, Avrupa Tarihi Kentler ve Bölgeler Birliği Genel Sekreteri Brian Smith, mimar Cengiz Bektaş ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Doç.Dr. Deniz İncedayı’nın konuşmacı olarak katıldığı sempozyum, Avrupa kentlerinin mimari kültürünün yanı sıra, Avrupa kültüründen anlaşılması gerekenler de tartışıldı.


Fotoğraf: Arkitera Mimarlık Merkezi

Sümer Gürel’den söz alarak kürsüye gelen Rob Docter, “Avrupa Kültürü’nde Kent ve Mimarlık” başlıklı sunumunda, Avrupa kentlerindeki mimari kültür söz konusu olduğunda bir “Avrupa standardı”ndan söz edildiğini, bu standardın ise klasisizm ve modernizmi de içinde barındıran tarihi referanslara dayandığını vurguladı. Ancak, günümüzde “kent” kavramının Avrupa bağlamında belli özellikleri olmadığını, fotoğrafına bakılan neredeyse her kentin dünyanın herhangi bir yerinde konumlanabilecek kadar global özellikler taşıdığını söyleyen Docter, kültürel kimliklerin yeniden kazanılmasının sosyal kalkınma için de bir itici güç olacağını belirtti.

Bu değişimi gerçekleştirmek için kentlerde vizyon sahibi yöneticilerin gerekliliğinden bahseden Docter, örnek olarak Tiran Belediye Başkanı Edi Rama’yı gösterdi. Rama için, “Kentlileri yaşadıkları mekanlarla yeniden gurur duyabilmeleri için destekledi. Bu amaçla sanatçıları kenti renklendirmeleri ve Berlage Enstitüsü yetkililerini de yeni bir master plan hazırlamaları için davet etti,” diyen Docter, yerel nüfusla paylaşılabilecek bir vizyonun bu şekilde yaratılabileceğini vurguladı. Mimarlığın sosyal adalet ve sürdürülebilirliği yakalamak için bir kolaylaştırıcı olarak kullanılabileceğini ve hazırladıkları master planda da bunu amaçladıklarını söyleyen Docter, kamusal farkındalığın ve politik katılımın da projede önemli yeri olduğunu ekledi. Brüksel’de gerçekleştirdikleri bir kentsel tasarım projesi örneğinde de, mimarlığın sosyal ve ekonomik kalkınmaya olan katkısının görmezden gelinmemesi gerektiğinin altını çizdi. “Mimarlık politik bir oyundur,” diyen Docter, başında bulunduğu Avrupa Mimari Planlama Forumu’nun farklı mimari yaklaşımlar üzerinde çalışmalar yaptığını anlattı. “Sürekli sürdürülebilirlikten bahsediyoruz, ancak durum sadece politik bir düzeltmeden ibaret,” diyen Docter, mimarlığın bir toplumun kültürünün kesiti olduğu saptamasıyla konuşmasını sonlandırdı.

Avrupa kültürü ile ilgili düşüncelerini kısaca dile getiren Sümer Güler, sözü Rob Docter’a bir soru yöneltmek isteyen Oktay Ekinci’ye verdi. Dinleyiciler arasında bulunan Ekinci, “Sunumunuzda kültürü değil, gücü simgeleyen binaları eleştirdiniz. Fakat bu binalar Türkiye’de Avrupa sermayesiyle inşa ediliyor. Avrupa’da sorgulanan ve engellenmeye çalışılan bu durum Türkiye’de neden teşvik ediliyor?” sorusuna ek olarak, Türkiye’nin AB müzakere sürecinde mimarlık ve şehirciliğin neden bir müzakere başlığı olarak belirlenmediğini çok merak ettiğini de sözlerine ekledi. Docter bu soruları, inşa edilen güç simgesi binaların devletin değil, özel sektörün maddi desteğiyle gerçekleştirildiği, bu sektörün ise kültürel değil, sadece ticari amaçlar güttüğü şeklinde yanıtladı. AB sürecinde görüşülen müzakere başlıklarının belirlenmesi konusunda ise yetkisi olmadığını ekledi.

İkinci konuşmacı olarak söz alan Prof. Owen Lewis, Avrupa kentlerinin nüfusu ve tipolojisi hakkında tarihi belgelere dayanarak bilgi verdiği sunumunda, akılcı kentleşme prensiplerini belirleyen ve uygulayan kuruluşlardan ve projelerden bahsetti. Sürdürülebilirliğe ulaşmak için iklim değişikliklerine adapte olmanın ve binaların kendi içinde sürdürülebilir sistemlere sahip olmasının önemini vurgulayan Lewis, kamusal karakteri zedelenen alanlara da değindi.

Brian Smith ise, mimarlık ve kent hakkındaki saptamalarını dinleyicilerle paylaştı. Tarih boyunca savaşlar, seyahatler ve farklı kıtalara yapılan yolculukların şekillendirdiği Avrupa kentlerinin kültürel bir çeşitliliğe sahip olduğunu, ancak bugün globalleşme nedeniyle “ikon” binaların her kentte gözlemlenebileceğini belirten Smith, “Artık kentlerden çok binaları tasarlayan mimarlar hakkında konuşuyoruz,” dedi. Kültürel kimliğin var olan fiziksel çevre mirası ile yaşatılabileceğini vurgulayan Smith, genel sekreterlik görevini yürüttüğü Avrupa Tarihi Kentler ve Bölgeler Birliği’nin bu amaç doğrultusunda belirlediği ana hedefleri sıraladı ve ekledi: “Tarihi mirasa yapılan doğru yatırımlar, toplumun ekonomik ve sosyal açılardan kalkınmasını sağlar.” Sürekli mimarların ön planda olduğu binalarda, aslında kullanıcının çok daha kritik bir konumda bulunduğunu söyleyen Smith, toplumsal bilinç ve yerel kültürlerin gelişme için birer katalizör niteliği taşıdıklarını vurguladı.

Smith’ten sonra söz alan mimar Cengiz Bektaş, konuşmasına Avrupa kültürünü tanımlayan elemanların neye göre belirlendiği sorusunu sorarak başladı. Bu tanımı, İstanbul Boğazı’nın ortasından geçirilen bir çizgiye göre Avrupa’nın sınırlarını çizmekle değil, kültürle yapmanın doğru olacağını belirten Bektaş, “Öyleyse bu sınırların bizi kesmesine izin vermemeliyiz,” dedi. Avrupa ülkelerinin atıklarını başka ülkelerin denizlerine döktüğünü, fakat kendi içlerinde sürdürülebilirliğe ulaşmayı hedeflediğini vurgulayan Bektaş, “Türkiye hiçbir zaman AB’ye kabul edilmeyecek, çünkü Avrupa Türkiye’yi sömürülecek bir kaynak olarak görmekten vazgeçmeyecek,” sözleriyle noktaladığı konuşmasında dinleyiciler tarafından sık sık alkışlandı.

Oturumun son konuşmacısı Deniz İncedayı, çok geniş ve çok aktörlü Avrupa kültürü konusunu küreselleşmenin özel bir problematiğine değinerek incelemek istediğini belirtti. “Küreselleşmenin, mimarlık ve kentsel tasarım alanlarında ne gibi etkileri olabilir?” sorusuna yanıt arayan İncedayı, içinde bulunulan dönemde mimarlığın yanı sıra “mimar olma”nın getirdiği sorumlulukların tartışılması gerektiğini söyledi ve bu bağlamda önem taşıdığını düşündüğü projeleri dinleyiciyle paylaştı. Dinleyicilerin konuşmacılara yönelttikleri soruların cevaplanmasıyla oturum sona erdi.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.