Haberler

Apartman tarlalarıyla dolu kimliksiz kentler

Tarih: 27 Kasım 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Bekir Ağırdır

Bir zamanlar göç edenlerin bir gecede kondurduğu evlerden kurulu mahallelerde hızlı bir değişim yaşanıyor. Gecekonduların içinden çok katlı apartmanlar yükseliyor. İstanbul'un Eyüp ilçesindeki Sakarya Mahallesi yüzlerce örnekten sadece biri.
Fotoğraf: Umay Aktaş Salman
Göç dalgası kentleri değiştirdi. Yeni tür bir konut estetiksizliği ortaya çıktı. Buna karşı oluşturulan kentsel dönüşüm alanları ise apartman tarlaları oldu. İçinde bulunan kültürü geliştirmek bir yana gösterebilen kentler bile artık neredeyse yok. Kimliksiz kentler var.

Son 30 yılın yaşanan göç dalgasının büyüklüğü, değişen gündelik hayatın ritmi ile birleşince bildiğimiz kent tanımı da değişiyor. Sanayinin kendi kuralları içinde belirli bölgelerde yoğunlaşması, yönetilemeyen ve kendi dinamikleriyle gelişen göç ve toplumsal düzendeki adaletsizliklerle birleşince bir birinden her bakımdan farklı bölgeler oluşuyor. Bu bölgelerin ekonomik güçleri ve karakterleri de farklı toplumsal dokuları da farklı kent düzenleri de farklı hale dönüşüyor. Örneğin İstanbul merkez olmak üzere Tekirdağ'dan Sakarya'ya ve Bursa'ya kadar olan bölge ile İzmir'i merkez alan bölge ve Antalya her bakımdan birbirlerinden farklı karakter gösteriyorlar. Bu bölgelerin her biri bir çeşit ‘bitişik kent koridoru' oluşturuyorlar ve kendi iç karakterleri de farklı. Nüfuslarının farklılığından ekonomik güçleri arasındaki farklılıklara kadar, tüm bu karakter farklılıkları toplumsal dokularından ulaşım düzenlerine eğitim ve sağlık politikaları ihtiyaçlarından konutlaşma politikalarına, her birine özel analiz ve çözüm modellerine ihtiyaç gösteriyorlar.

Yeni kent koridorları
Kentleşme eğilimindeki bir başka karakter değişikliği eskiden ilçe ve köy olan yerleşim yerlerinde gözleniyor. Son 30 yılın ulaşım yatırımları ile beraber iç göç bir başka kentleşme modeli de ortaya çıkardı. Açılan otoyollar, duble yollar güzergâhlarında bazı bölgelerde ‘daimi kent koridorları' oluştu. Adana-Mersin arası, İzmir-Ayvalık arası neredeyse hepsi birbirine eklenmiş, kesintisiz süren yeni kentçikler bir arada yeni bir metropol olma yolunda daimi kent koridorları haline dönüşüyorlar. Buralarda kentleşmenin motoru sanayi ve üretim değil. Yeni kentlerin önemli bir kısmı eski küçük ilçeler ve köyler, şimdi daha büyük kentler haline dönüşüyorlar fakat tüm gündelik yaşamın ritmi, değerleri ve biçimleri eski halleriyle önemli oranda aynen sürüyor. Hatta buraları kısmen kentleşmiş kırsal alanlar olarak da tanımlamak mümkün. Bu yeni yerleşim biçimi yeni fırsatları ama asıl daha ağırlıklı olarak yeni sorunları da beraberlerinde üretiyor. Buralarda kent içi ulaşım düzenini de okul, hastane gibi yatırımları da bildiğimiz kent-kent merkezi tanımları içinde planlamak ve yapmak artık geçerli ve gerçekçi değil.

Metropollerin içinde yeni köyler
Kentleşme modellerinde daha da derin sonuçları olan değişim ise gündelik hayatın temel karakterlerinde ortaya çıkıyor. Sanayi toplum sosyolojisinde kırdan kente göçerken yapısal dönüşümlerin de yaşandığı varsayılırdı, gözlenen de bu yönde idi. Fakat bugün göçle gelenlerin yapısal dönüşüm geçirmediği gibi kırda var olan değerleri ve yaşam biçimlerini aynen sürdükleri gözleniyor. Yani metropollerin ve kentlerin içinde yeni bir tür köyler oluşuyor. Kırsal ile kentsel olan arasında belirgin sınırlar kaybolurken, kentlerin içinde yeni köyler yaratılıyor. Kırsal bölgelerde kent özellikleri gösteren yerler ortaya çıkarken kentsel alanlarda da yeni köyler ortaya çıkıyor.

İstanbul gibi bazı kentler ise megakent, metropol veya ne olarak adlandırırsak adlandıralım bambaşka bir durum. İstanbul'da hemen hiçbir şeyi bildiğimiz kent tanımları içinde ele alabilmek, analiz edebilmek ve çözüm üretebilmek olanaklı değil.

Gecekondular kalıcılaşınca
Kent tanımındaki yukarıda özetlemeye çalıştığımız değişiklikler öncelikle ve en görünür olarak kent yerleşimlerinde ve konutlaşmada ortaya çıkıyor. Öncelikle, daha önceleri ‘gecekondu' gibi bir tanımla anılan bazı yerleşimler hemen her karakterleri aynı fakat biçim olarak daha kalıcı konutlara dönüşüyor. Dış yüzeyleri sıvasız da olsa, geleneksel yaşam biçimine aykırı olduğu bile söylense, iç dokuları geleneksel ile yeni yaşam biçimini birleştiren yeni tür bir konut biçimi, estetiği (estetiksizliği) gelişmiş durumda.

Daimi kent koridoru haline dönmüş bazı bölgelerde ise (İzmir-Ayvalık arası, Antalya civarı) daha çok yazlık evler olarak biçimlenmiş, giderek kalıcı yaşamın merkezleri olmuş, mimarisinden kent içi planlarına kadar doğal kent tanımı dışında yeni bir kentleşme üslubu göze çarpıyor.

Büyükşehirlerde ve kentlerde ise son yıllarda giderek hızlanmış (siyasi açıdan başarı olduğu bile söylenebilecek) TOKİ projeleri ve benzeri kentsel dönüşüm alanları veya yeni gelişen bölgeler var. Buralarda kentleşme ve modernleşme yalnızca apartman tarlaları olarak önümüzde uzanıyor.

Kimliksiz mahalle yığınları
Tüm bu yeni kentleşme modelleri ve kent biçimleri kabul edelim ki oldukça sorunlu. Kent bir kültürün merkezi, yerelleşme küreselleşme tartışmalarında yeni bir siyasi merkez olmak gibi çok daha derin ve geniş tartışmaların odağı iken bizdeki kentlerin halini belki de en iyi tanımlayan şey kimliksiz oluşları. Bugün Nevşehir ile Denizli'nin ya da İstanbul'un neredeyse yarısını oluşturan yeni merkezler (Ümraniye, Beylikdüzü, Başakşehir, ve benzerleri) arasında hiçbir estetik, mimari, kültürel fark kalmamış durumda. Gelinen yer, birbirlerinden hiçbir farkı olmayan mahalle ve apartman yığınları. İçinde bulunulan kültürü geliştirmeyi bir yana bırakalım, taşıyabilen, gösterebilen kentler bile artık neredeyse yok. Modernleşme ve kentleşme kimliksiz kentler üretmekle aynı anlama gelir olmuş durumda.

İkinci olarak da, eski gecekondu alanlarında artık tümüyle bir değişim gözleniyor. Bu değişim varoşları yalnızca kent, konut, mimari ve benzeri unsurlar üzerinden tanımlanabilir bir şey olmaktan öte, daha geniş anlamda kendi değerleri, yaşam biçimleri ile özgün ve incelemeye değer alanlar haline dönüşmüş olarak önümüze koyuyor.

Yeni bir yönetim anlayışı şart
Tüm bu yeni kent biçimleri ve tanımlarını eskimiş yönetim anlayışı ile yönetemeyiz. Her biri kendi başına özel karakterler ve farklılıklar taşıyan coğrafyalar ve kentler bu kamu ve yerel yönetim anlayışı ile ya da tek tip modeller ve yasalarla idare edilemez. Değişimin farklı boyutları yeni bir yönetim biçimini gerekli kılıyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.