
Geçtiğimiz günlerde gündem oluşturan bu kararla ilgili olarak söz konusu davayı kazanan Murat Artu'yla bir söyleşi gerçekleştirdik.
Aslı Canbal Özdemir: Dava süreci hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Bu süreçte nasıl tepkiler aldınız? Örneğin Mimarlar Odası'ndan konuyla ilgili sizinle görüşülmek istendi mi?
Murat Artu: Dava, 2008 yılı başında açıldı. Mimarlar Odası'ndan arayan olmadı. Kendi çevremden destek geldi. Kendi çevrem derken, mimar olanları kastediyorum.ACÖ: Davayı kişisel olarak açmışsınız, buna benzer bildiğiniz başka davalar var mıydı?
MA: Ben bu davayı kazandıktan sonra İstanbul Üsküdar'dan bir mimar arkadaş aradı, o da benzer bir dava açmış. Benden bilgi aldı. Bunun dışında bildiğim yeni açılmış bir dava daha var, o da Adnan Ural'ın açmış olduğu dava.
ACÖ: SMGM hakkındaki -sizi dava açmaya yoluna götüren- görüşleriniz nelerdir?
MA: Konuya SMGM konusu olarak bakmayalım. Toplumsal yaşamda insanların ilişkilerini düzenleyen şey hukuktur ve kültürdür. Biz hukuksal anlaşmalarla ilişkilerimizi kurar, içinde yaşadığımız rejimi oluştururuz. Burada temel de Anayasa'dır.
Benim Mimarlar Odası ile olan ilişkimin rejimi yasa ile belirlenmiştir. Mimarlar Odası'nın benim aldığım eğitimi yetersiz bulmak, bana eğitim vermek gibi bir görev ve bir yetkisi yoktur. Bu kadardır ve burada biter. Odaya hukuken böyle bir görev atfedilmemiş ve bu görev için yetkilendirilmemiştir. O kendi kendini görevlendiriyor, yetkilendiriyor ve yasaklara başlıyor.
Yetkisiz olarak benim haklarımı gaspediyor, beni mimarlıktan men ediyor. Benden bu durumu kabul etmemi ve onun isteklerini yerine getirmemi istiyor.
- Fazla birşey değil, 1,5 günlük aptal bir kurs (Hatta istiyorsan gelme Murat, sabah akşam 2 imza...) artı 150 YTL para. Ne olacak canım ?
- Hiçbir şey canım hiçbir şey, inan hiç acımayacak. Hem senin iyiliğin için istiyoruz biz.
Faşizm hep bizim iyiliğimiz için başlar ve böyle başlar, ufak ufak. İlk durumun kabul görmesinin ardından şu gelecektir: "Mimarlar Odası'nın dün yayınladığı genelgeye göre, Ulu Mimarlar Odası Yönetim Kurulumuzun huzurunda 28 kere zıplamayan mimarlar meslekten men edilecektir."
O zaman geç de olsa olayın farkına varan bazı mimarlar itiraz edebilir.
"Olurmu canım böyle şey? Ne ilgisi var mimarlıkla 28 kere zıplamanın?" diyebilirler.
O zaman ben de sorayım: "1,5 gün kurs almakla mimar olmanın ne alakası var?"
Hukuken iki koşul arasında hiçbir fark yoktur.
Siz, sizi mimar yapma yetkisini Oda'ya verdiniz mi, artık bunun için sizden ne isteyeceği onun iradesindedir.
Ben kendimi Cumhuriyet Anayasası'na bağlı gördüğüm için dava açtım. Mimarlar Odası'na tabi görseydim açmazdım. Zaten eğer Mimarlar Odası anlayışı geçerli olsaydı, senaryo şöyle olurdu:
-Kardeş! Bu ne kuyruğu böyle?
-Zıplama kuyruğu birader.
-Ne???
-Bunlar mimar. Her aysonu buraya gelip zıplayarak vize alıyorlar. İyilikleri içinmiş... Başka türlü mimarlık yapılamazmış.
Pardon, önerdikleri bir yol daha var:
Büroyu kapattın. Mimarlığı bıraktın. Çünkü bilgisiz ve birikimsizsin. Oturuyorsun. Durup duruyorsun. Aradan seneler geçiyor. 65 yaşına giriyorsun. İşte o an birşeyler oluyor. Gökyüzünde birden fışkıran süzülen beyaz ışığa doğru yüzüyorsun. Mimarlık bilgileri beynine yüklenmeye başlıyor. Sabah uyandığında mimarsın. Hoppalaaa!!!
65 yaşına gelinince SMGM yok, zıplamayabiliyorsun. Hazret öyle buyurmuş.
Yazık bu ülkeye. Utanç verici.
Bu komediye kim evet diyebilir ?
Burada yaptığı çok hain bir şey var Mimarlar Odası'nın, benim onurumu çalmaya çalışıyor! Faust misali. Bu şarlatanlığa katılmamı istiyor benden. Bu kadar inanmadığım bir şeye pekiyi deyip, boynumu eğip 1,5 gün Mimarlar Odası'nın salonunda verdiği derslere ya da yaptığı Şam Gezisi'ne katılarak, şartlara uyarak gaspedilen mimarlık yapma hakkımı geri alırsam aynaya nasıl bakabilirim?
Mimarlar Odası, "eğitim" kavramını kullanarak insanlığımıza saldırmaya başlamıştır.
Mimarlardan "ONUR" larını istiyor. Zorunluluk, ihtiyaç, başkalarına karşı duydukları sorumluluklar, verilmiş olan sözler, birçok meslektaşımı başlarını eğerek o eğitim denen ucubeye inanmayarak gitmeye mecbur etmiş olabilir. Mimarlar Odası bu insanlara olan borcunu asla ödeyemeyecektir.
Bana gelince bu uygulamayı reddetmek yüzünden iş kaybettim. Önemli degil. İş, para, kilo, vs. herşey kazanılır, kaybedilir. Yerine konulmayacak şeyler değil bunlar, gelir ve giderler.
Hayatta yalnızca tek bir şeyi bir kere kaybedersiniz ve bir daha geri koyamazsınız: "Onur".
Onur, aynı zamanda bir mimarda olması gereken en önemli niteliktir. Mimarın "hayır"'ı dır.
Koskoca eğitimlerin ardından damlayla süzülen "vasıf" tır onur. Eğitimi onu vermek için yaparsınız, menfaate rağmen ilke ve inanç için davranmak, eğitimde onuru ögreterek olur.
Oysa eğitim diye siz onu, insanların onurunu çaldınız.
Mimar olmak için zıplayan adamı ancak siz mimar yaparsınız.
Koşulsuz itaat etmeyi de eğitim ve nitelik sayarsınız. Bu vasıflar mimarlık için hiç mi hiç gerekli değilken, ancak odacılık için çok gerekli vasıflar olabilir. Sanırım değerleri karıştırmalarının nedeni bu oldu, kendilerinden yola çıkmış olmaları.
ACÖ: Ancak SMGM'nin başka gerekçelendirmeleri var...
MA: Başbakanlık'ta yapılan toplantıları, Avrupa Birliği ile ilgili olan konuyu söylüyorsunuz. O toplantılara onlar gelmedi, TSMD Başkanı sıfatıyla ben katıldım. 22 tanesine katıldım Şükran Hanım'ın başkanlığında. TMMOB davetliydi, Mimarlar Odası değil. Konu mimarlık olduğu halde Mimarlar Odası temsilcisini yollayamadı, TMMOB kendi temsilcisini gönderdi. Ben Mimarlar Odası Ankara şubesine de giderek bilgi verdim.
İstiyorsanız bu yalanları uzatmayalım. Benim bildiğim mevcut oda yönetimi zaten Avrupa Birliği'ne karşıdır. Toplantılarda TMMOB karşı, TSMD lehte idi. Şimdi "Sözde SMGM" ile Avrupa Birliğine uymaya çalışıyorlar. Anlamak mümkün değil. Ama emin olun AB mevzuatı bunların 1,5 günlük mimar etme muktesebatını hayranlıkla karşılayacak ve patentini satın almak isteyecektir.
Özünü çok iyi anlamışlar !!!
ACÖ: Sizce Türkiye şartlarında mezuniyet sonrası eğitim olmalı mı? SMGM'nin alternatifi ne olabilir bu anlamda?
MA: Siz Türkiye'de eğitimle ilgileniyorsanız eğer, diyorsanız ki ben iyi bir mimarlık eğitimi vermek istiyorum. O zaman SMGM saçmalığını bırakın.Temel mesele,Türkiye'de üniversiteler arasında eğitimde müthiş bir adaletsizlik olmasıdır. Politik kararlar yüzünden öğretim üyesi olmayan, dershanesi olamayan üniversiteler açılmış vaziyette. Eğer mimarlık eğitimiyle bu kadar ilgiliyseniz Türkiye'deki -isim vermek istemediğim için uyduruyorum- Kandilli Üniversitesi'nin Mimarlık Fakültesi'ne bir gidin bir bakın. Orada neler oluyor, neler olması lazım, kaç tane öğretim üyesi olması lazım? Tuvaleti var mı ? Hangi derslerin verilmesi lazım? Bu çocuklar staj yapabiliyorlar mı? Hocalar yeterli mi? Eğitimle böyle ilgilenilir. Sen eğitim değil kurs parası peşindesin.
ACÖ: Bu karardan sonra şimdiye kadar eğitimlere ücret verenler, iş alamamış olanlar haklarını nasıl tazmin edeceklerini merak ediyorlar.
MA: Avukatla konuşuyorum. Onların yöntemlerini bildireceğim. Tazminat davası açmaları lazım. Mimarlar Odası'na değil, oraya üye olan mimarlar sorumlu değil bundan. Mimarlar Odası Yönetim Kurulu'ndaki şahıslara dava açmak lazım.
ACÖ: Size karşı dava açılması söz konusu mu?
MA: Çok mutlu olurum.
ACÖ: Eklemek istedikleriniz...
MA: Umut eklemek isterdim ve istiyorum ama çok zor. Bizler işi gücü olan, çalışan, üreten, bu arada Mimarlar Odası'nda da olan normal insanlarız. Yani Mimarlar Odası hayatımızın ufak bir yüzdesi. Bence doğrusu da bu. Diğer tarafın ise varlık nedeni.
Benim için Mimarlar Odası bir mimarlık aracı. Onlar için hayatlarının amacı. İlişkiler bu halde olursa, yani karşınızdaki sujenin varlık nedenini ve özünü unutup onu kendi amacınız ve objeniz haline getirirseniz, buna sapık (cinsel manada değil) ilişki denir. Tedaviye ihtiyaç gösterir. Ama bu ilişki biçimini bile kurumsallaştırmışlar; neferleri var, delegeleri var, seçimlerde kemik gibi davranan bir grupları var. Birey olmayı beceremeyen insanları bulup çıkarmakta çok üstadlar. Sonra insanları bıktırıp küstürmekte de çok becerikliler, böylece onlar seçime gelmiyor. Vs vs...
"Mimarlık için Mimarlar" seçimi kazansa idi, ben eminim ki bir sonraki seçimde bütün adaylar yenilenmiş isimler olur, kimse bir kere daha devam etme özverisinde bulunmazdı. Çünkü onlar için de Oda'da görev yapmak mimarlığa hizmet etmek için bir süreliğine ve herkesin sırayla taşıması gereken bir bayraktır.
Oysa şimdi, kimi 22 senedir odadan maaş alıyor! 22 senedir yöneticilik yapıyor. Baykal durumu var. Mimarlık kaybetsin ama o yerinde kalsın. Kendi apartmanında 2 sene üstüste yöneticilik yapar mı acaba? Odanın denetimini bağımsız bir kuruluşa vermemiz lazım. Sıkıldım artık hep aynı, hep aynı ....
ACÖ: Çok teşekkürler...
MA: Rica ederim.

