Haberler

Türkiye Mimarlığında Güncel Geliş(eme)meler

Tarih: 16 Aralık 2008 Yazan: Aslı Canbal Özdemir
Mimarlar Derneği 1927, geçtiğimiz haftalarda "Türkiye Mimarlığında Güncel Gelişmeler" başlıklı bir etkinlikle Behruz Çinici'yi konuk etti. Yoğun ilgi gören etkinliğin açılışında Dernek Başkanı Abdi Güzer kısa bir açılış konuşması yaparak sözü Behruz Çinici'ye bıraktı.


Fotoğraflar: Mimarlar Derneği 1927

Mevlana'ya atıfta bulunarak hatırlanmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdikten sonra konuşmasına başlayan Behruz Çinici, ilk olarak artık çalışmadığını hatırlatarak yine de geçen ay, beş kente konuşmacı olarak gittiğini belirtti: "Niye gidiyordum bu kentlere? Bir puanlama sistemi var, acayip bir şey konuldu ve herkes bir iştirak içinde bulunuyor. Gelmeden evvel mandater tutuma bağlıyordum. 1978 Washington Anlaşması ve bir manda rejimine dönüşme evresinde mimarlığımıza yapılmış büyük bir baskı, büyük bir sömürge zihniyeti olarak görüyordum. Globalleşme, sömürgecilik ve her konuda Washington'ı, batı kapitalizminin ülke mimarlığına etkisi olarak gördüğümü yazdım. Elbette mimarlık eğitiminin çok açmazları var, çok geride kalmışlığı var ve en son dört yıla indirmekle, derhal imza hakkı tanınmasıyla da çok büyük hatalar yapıldı geçmişte. Tabii bunu tasvip etmiyorum fakat bunun telafisi böyle acayip puan sistemiyle mi olur? Onun için koşup gidiyordum, sonra bir de kırılıyordum. Ben bu kadar hazırlanıyorum, Şanlıurfa'ya, Mardin'e, Adana'ya gidiyorum, sonra çocuklar 1 puan alıyormuş, ben de alınıyordum; ben 1 puanlık adam mıyım yahu?"

Türkiye'nin içinde bulunduğu açmazlara da değinen Çinici, ordulu ordusuz işgaller altında olduğumuzu ve aynı durumun mimarlık için de geçerli olduğunu belirterek sömürgeciliğe karşı olmanın birlik ve beraberliğe götüreceğini söyledi. Mimarlar Odası'nın rolüne bu açıdan değinen Çinici; "Bu yönetime büyük bir hevesle oy vermiş biri olarak söylüyorum, çok yetkisiz ve etkisiz bir örgüt haline geldik, geleneksel yemekte de bunu söyledim," dedi.

Mimarlar Odası'nı "Kendisine 12 trilyona mülk yapıyor, bina yapıyor" diyerek eleştiren Çinici, "Herhalde bunun 150 m²'lik bir salonu Sayın Başkan'a, 100 m²'lik bir salon da Şube Başkanı'na ayrılacak, hayırlı olsun," diyerek tepkisini dile getirdi.

Çinici bir emekli sandığı oluşturulamamış olmasını Yunanistan örneğini vererek eleştirdi: "Oradaki meslektaşlarımız emekli oldukları zaman 2.000 Euro aylık alıyorlar, sağlık hizmetleri de buradakiyle kıyaslanamayacak şekilde bambaşka seviyede. Biz bunu düşüneceğimize mülk yapıyoruz arkadaşlar, buna karşı çıkmalıyız, buna karşı çıkış bizim daha sıkı birleşmemize neden olacaktır. Bunu teşvik edenler arasında maalesef benim yaşımda olanlar da var."

Kaybolan mekanların ve kültürün gittikçe toplumu mekan bilincinden ve kültürel bilinçten uzaklaştırdığını belirten Çinici, şura çalışmaları hakkında da bilgi verdi: "Bir de şura içerisine düştük yine, yaşım icabı bu şuralar içerisinde sanırım on kere bulunmuş bir insanım. İstanbul'da mezun olduğum 1954'ten itibaren belediyenin kurduğu şuralar, nazım plan şuraları... Genç mimar olarak hep bunlara katılan birisiyim. Sonra özel toplantılar yaptığımız 8-10 arkadaş, Beyazıt Meydanı'nın yok olmaması için verdiğimiz savaşlar, en son 7. plan devresinin bitiminde sayfalar dolusu raporlar... Biz böyle konuşurken kentlerimiz ne inşaatlar içerisinde, çünkü o belediye başkanlarımız mazbatalarını aldıkları andan itibaren başımıza mimar-şehirci kesiliyorlar. Bunu ben koruma kurullarında da beş sene yaşadım. İstanbul 80 ilçeye bölünmüş, her ilçe plan yapıyor, onun başındakiler asla mimar olmayan farklı meslekten insanlar. Depreme dahi aldırış etmiyorlar. Bitki alanları, su havzaları, ormanlar onları hiç ilgilendirmiyor. Sadece parseller, TAKS, KAKS ile bölünmeler, insanı insandan ayırıcı bir şehircilik anlayışı. Karşımıza bir de TOKİ çıktı. TOKİ ile Bayındırlık Bakanlığı arasında olaylar nasıl gelişiyor, kentlerimiz nereye gidecek? Bu konuyla ilgili bir toplantıya katıldım. Bizim komisyonumuz 30 kişi, öncelikle buna itiraz ettim. Biz burada kentsel tasarım, kentsel miras, mekansal kalite konuşacağız, dedim ki 'Bu böyle gitmeyecek, bu da raflara kaldırılacak, sonunda güzel bir de kitap çıkacak'. Dünyada bizim kadar şehircilik ve mimarlık üzerine konuşan ve yazan hiçbir ülke bilmiyorum. Ancak şöyle bir mutluluğum oldu, Sayın Hülagü Kaplan Hocam gibi dostlar kazandım. Beni de başkan yaptılar yaşım itibariyle, onların desteğiyle bu konuyu irdelemeye karar verdik hep birlikte. Çok da iyi gidiyoruz, çünkü gerekli olan örgütü ortaya koymaya niyetliyiz. Bu örgüt politikalar üstü, ülkenin en üst makamına bağlı özel bir konum. İngiltere'de Kraliçe'ye bağlı olan Kraliyet Akademisi gibi, Rusya'daki enstitüler gibi, yanıbaşımızdaki örnekler gibi."

Türkiye'de profesör mertebesinde olup, altyapısız kent düşünebilenler olduğunu söyleyen Çinici, kentlerin alınıp satılan bir meta gibi görüldüğünü belirtti: "Şeyhler geliyor, Türk şeyhleri de Arap şeyhinden az değil, şurayı istiyorum deyince istediğini yapıyor. Ne yasalara ne devlete hiçbir saygı kalmadı. Nerede o zaman meslek odaları? İş konuşmayla falan olmaz eyleme geçmek lazım. Hele bugünkü durumda Mimarlar Odası'nın pankartlar açarak sokaklara çıkması lazım. Ankara'yı ne hale getirdiler? Altını üstüne getirdiler, Atatürk'ün bütün izleri silindi, silinmekte. Ses çıkaran yok, neredesiniz mimarlar?"

Habitat II'den hiçbir sonuç çıkmadığını dile getiren Çinici ilkini daha olumlu bulduğunu söyledi: "İstanbul'da malum iki kişinin yönetiminde, onların kaprisleriyle, kolayca dökülebilen tuğlalarla meydanlar kaplandı. Şimdi o vadinin daha başka türlü de canına okunma faaliyetleri başladı. Tek karar verici belediye, fikrimizi soran yok."

1948'de yalnız Ankara için çıkan imar affından sonra bu afların üç yılda bir tekrarlandığını söyleyen Çinici, "Neden gerçek kentleşmeye geçemedik?" sorusunun cevabının burdan başladığını söyledi.

Politik ve ekonomik değişimlerin, ülkede kent planlaması ve mimari tasarımlara yansıdığını belirten Çinici, kentlerin tarihi kimliğini son elli yılda acımasızca yok eden tavrın büyük bir kültürel boşluğun sonucu olduğunu söyledi. Çinici, geleneksel ve fiziksel çevreye bu süreçte daima saygısız kalındığını ancak bugünkü kadar mekana ve onun yaratıcılarına saygısızlığın da görülmemiş olduğunu belirtti.

Çinici, Jansen'in planlamaya dair "İdame ettirebilecek misiniz?" sorusunda Falih Rıfkı Atay'ın da yazdığı gibi haklı olduğunu belirtti: "O planı koruyamadık, çünkü Atay diyor ki, 'Plana saygı bir tek Atatürk'teydi, hükümet üyelerini hiç ilgilendirmiyordu'."

Planlamanın uzun süre yatırımı engelleyici, bürokratik bir nesne olarak görüldüğünü belirten Çinici, bunun kültürün ve kalkınmanın bir aracı olarak anlaşılamadığını söyledi. Frank Gehry'nin Bilbao'da yarattığı kentte o zaman maliyetin 100.000 Dolar olmasını ve 160.000 Dolar'ı bir senede iade ettiğini bu konuda bir örnek olarak gösteren Çinici "Şimdi bir Frank Gehry, Zaha Hadid modası var. Tepebaşı'na Gehry'nin Bilbao'daki işini gelip konduracaklar. Kartal'ın sosyal ve ekonomik yapısını tanımayan bir Zaha geliverdi," diyerek günümüzdeki durumu eleştirdi.

Kendi binalarının tahrip edilmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Çinici, gelecekte "Behruz Çinici diye bir mimar varmış, çok konuşuluyor ama ortada hiçbir işi yok" denilmesinden korktuğunu aktardı: "Kalan üç yapımı da hırpalamaya başladılar, suç işliyorlar. Mimarlık Dergisi'ne teşekkür ediyorum bunları fotoğrafladılar. Ne olur üç tanesi de kalsa? Neden istenmiyor, vandalizmi vurgulamasın diye. Burada böyle bir vandalizm, cinayet işlendi, arkasında kimler var? Ben biliyorum kimler olduğunu, Atatürkçü geçinenler bile var. Bunu yemeye çoktan karar vermişlerdi, yirmi sene önce. Bunu oradaki halk çekecek, ama baş mimar yine girdili çıktılı tünellerle çözüm arayacak herhalde.

"İnşa etmek kolaydır, hele kötüsünü inşa etmek daha kolaydır. Bugün kentlerimiz hasta, acaba mimarlığımız da mı hastalandı diye düşünüyorum. Yaşama çevrelerimizin tatminden çok sıkıntılarla dolu olduğu kuşkusuz. Bu yetki kargaşası gelecekte daha da zararlı sonuçlar doğurabilecek durumdadır, kentleşme artık köyleşmeye dönmüştür. Bilimsel toplantılar, raporlar, konferanslar, kanunlar, yönetmelikler neye yarıyor? Kentler yine de bu kanunlara aykırı tarzda gelişiyor. Ülkemizde kentsel çevrenin, konut mekanın kalitesini ön planda tutan planlama, tasarlama çalışması da yok, olsa da uygulama şansı yapı üretimine yaygın örgütlenme düzeni içinde hayli düşük," diyerek değerlendirmelerini aktaran Çinici soru-cevap bölümü öncesinde konuşmasını şöyle bitirdi:

"Etkinlik başlığı 'Türkiye Mimarlığında Güncel Gelişmeler' olarak verildi ancak ben 'Gelişememeler' olarak bitiriyorum. Mimarlığımız, taklite kaçışlar, özentiler, abartılar içerisinde ve yabancı mimarların kuşatımında. Mimarlarımız, meslek odamız, güçlü sermayenin etkileri bunda başlıca etkenler. Behruz Çinici kepenklerini niye kapattı? Çünkü ben bir müteahhidin emrinde çalışamam. Önce projesiz ihaleler yapılıyor, sonra mimarlık geliyor. Devletin çıkardığı büyük projeler üç-dört kişinin çağrıldığı bir konkurda nasıl kapkaça gidiyor? Artık mimarın denetimi, otoritesi kalktı, hayırlı uğurlu olsun."

Çinici'nin konuşmasını sonlandırmasının ardından soru-cevap bölümünü başlatmak üzere söz alan Abdi Güzer ilk olarak Mimarlar Odası seçimleri ilgili bir soru yöneltti: "Mimarlar Odası'yla ilgili olarak seçim sürecinde bir grup mimar -ki aralarında Can Çinici de vardı sanıyorum- Oda'nın giderek mimarlık mesleğinden kopan uygulamalarını bir mesnet olarak kullanıp yeni bir oluşum olması gerektiğini söyleyerek itiraz ettiler ve Atilla Yücel'in başkanlığında bir oluşumla aday oldular. Mimarlar Derneği 1927 olarak geleneksel bir tavrımız var, bu oluşumun içinde yer almadık ama üyelerimiz arasında konuşuldu tabii ki. Bu esnada siz şu an yönetimde olan grubu destekleyen bir bildiri yayınladınız ve bu yeni oluşuma karşı çıktınız. Ancak bugün görüyorum ki çok kısa bir süre geçmesine rağmen çok eleştirel ve bir mesafeyle bakıyorsunuz aynı gruba. Merak ediyorum, o gün niye öyle bir destek verme ihtiyacını hissettiniz?"

Güzer'in sorusuna cevaben Çinici yeni bir duyuru yapmaktan kimsenin kendisini alıkoyamayacağını belirterek duyurusunun başlığının "Mimarlarımızın Dışlanması" olduğunu söyledi: "Uluslararası işler yapılıyor, konular açılıyor, bizim mimarlarımızın uluslararası hiçbir başarıları yokmuş gibi dışlanmalarına karşı verdiğim bir bildiridir bu."

Çinici, seçim sürecinde yönetimdeki gruba muhalif olan grubun iktidardaki siyasi partinin etkisi altına girebileceğini hissettiğini belitti: "Baştaki sürükleyicisi de kimdi? ODTÜ'den mezun, hepiniz biliyorsunuz, benim evladım, kardeşim gibi sevdiğim bir insandı. Ancak siz hepiniz bilirsiniz, benim için bu konuda Can Çinici bile farketmez, Can ayrı ben ayrı. Mehmet Konuralp de yanımdaydı, bana büyük destek verdi, güzel bir konuşma yaptı. Benim konuşma yapmama da hiç gerek kalmadı çünkü ben gazetelere bu yayını vermiştim. Çok ümitliydim ama geçen gün geleneksel yemekte bayrağımı açtım bunlara ve duyarsızlıklarına, tepkisiz, etkisiz olduklarını yüzlerine vurdum. Şimdi tabii ki hiç hoşnut değilim bu gidişten, ne yapılacaksa da yapmaya hazırım, dilimin de kemiği yok biliyorsunuz. El ele vereceğiz, duyurum da burada."

Etkinlik katılımcıların Behruz Çinici'ye yönelttikleri sorularla bir süre daha devam ettikten sonra teşekkür konuşmalarıyla sonlandı.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.