Haberler

Ardında Büyük Yapılar Bırakma Saplantısı

Tarih: 19 Ocak 2009 Kaynak: Power The Magazine Yazan: Donald Frazier Çeviren: Burcu Karabaş


Birçok kişi, meşhur mimar dendiğinde, otoriter kişiliğiyle, müşterilerin ne istediğini onlardan daha iyi bildiği iddiasına nadiren karşı çıkılabilen Frank Lloyd Wright'ı işaret eder. Bunun istisnalarından biri, rivayete göre, Wright'ın tasarladığı yükleme rampalarının modern çağın geniş ölçülerine göre çok küçük kaldığını söyleyen Guggenheim Müzesi (1959) insanlarıdır. Wright'ın buna yanıtı "Tabloları ortadan ikiye bölün"dü. Fakat tartışmasız yıldız mimar dönemi, 1983 yılında Hong Kong'da pek tanınmayan Iraklı bir sanat öğrencisinin, Alfred Siu'nun Peak Club'ı için oldukça sarsıcı, tiz; binanın aslında hiç yapılmamış olması gerektiğine dair dekonstrüktif bir konsept planı sunmasıyla başladı. Bu proje, Daniel Libeskind ve Rem Koolhaas gibi akademik mimarlar endüstirisini ayağa kaldıracak Zaha Hadid'in meşhur olmasını sağladı. Bu kişilerin tasarımlarının çoğu kez gerçek binalar ile ilgisi yoktu. Manifestoları ise kendi provokatörlükleri kadar anlaşılmazdı. Fakat eleştirmenler onlara tapıyorlardı çünkü sahaya sonradan Michael Graves demliği kadar kendi halinde ve dekoratif bir hale gelecek high art*, güçlü bir tılsımı sürüyorlardı. Bu grup -Pritzker Ödülü Takımı da diyebiliriz- bunu ileriye götürecek başka bir şeye sahipti: Çarpıcı, etkili ve el hareketleriyle ortaya çıkan formlar. Hadid'in kazanan Peak Club tasarımı, örneğin, boşluktan acaleyle dağın zirvesine fırlatılan bir paralelkenara benziyordu. Mimarlar, sanat dünyasının rock yıldızlarına dönüştü. Binlerce sergi, eleştiri yazısı ve tasarım yarışmasında söylenen şey şuydu: Yapının -ilk önce ve en önemlisi- cesur, ikonik ve aşağı yukarı daima kişisel bir yorum olması bekleniyordu.


Görseller: Power The Magazine
Kapitalizm, özellikle de medya tarafından var edilen serbest piyasa, cesur söylemleri ödüllendirir. Ve ikonik bir söylem para ettiğinde mükemmel ikili oluşmuş olur. Frank Gehry'nin, bir zamanlar yenilikçi şimdi ise tanıdık Bilbao Guggenheim tasarımı, ilk yılında yaklaşık 1,4 milyon müşteri çekti. Her biri giriş için ücret ödeyen bu müşteriler, içindeki sanat (mesela bir motorsiklet sergisi) için gelmemişlerdi. Bu turistler yaklaşık 200 milyon Dolar harcadılar. Şirket yöneticileri ve büyük kamu kuruluşları anladılar ki, canlı bir tasarım girişimizi sembolize edebilir, ilgiyi toplayabilir, prestij kazandırabilir ve iş hayatının size doğru yönelmesine sebep olabilir. O günden beri Hong Kong, Norman Foster (Hong Kong Bank Building), I M Pei (Bank of China) ve Cesar Pelli (ifc, Cheung KonCenter) gibi yüksek kalibreli mimarları kendine çekti. Tanınmış bir emlak danışmanı, International Herald Tribune'da yayınlanan bir yazısında "Hong Konglular marka isimleri seviyorlar" şeklinde açıklamış bu durumu.


Son 10 yıldır ünlü mimarların rolünü analiz eden Harvard Üniversitesi Tasarım Okulu Dekanı Mohsen Mostafavi, "Görseller baştan çıkarıcıdır" diyor. Dikkat çekici bir tasarım kendini pazarlamaya, dergi makalelerine, tasarım yarışmalarına ve birini yıldız mimar yapacak diğer tüm yollara verir. Mimarların "program" dedikleri şey yani binanın kullanımda nasıl olduğunu pazarlamak ise çok daha zordur.

Mostafavi, bütün bu aldatmaca içinde kaybolduğunu hissettiği, "İyi tasarlanmış bir binanın önceliklerinden olan deneysel ve durumsal kaliteyi yeniden ele geçirmek amacıyla 'Peki içi?' sorusunu soruyoruz," diyor.

Bir binanın programını hazırlamak, pek de çekici olmayan birçok aşama gerektiriyor. Mimar ve müşterinin, hangi alanın ne için, nasıl, kim tarafından ve hangi şartlarda kullanılacağını belirlemesi gerekiyor. Mekan işlevlerinin önceden tahmin edilebilir olduğu kişisel bir tasarımı donanımlı hale getirmek bundan çok daha kolay. Mostafavi, "Belli bir tarza bağımlı olma isteği yaratıyor," dediği durumu şöye yorumluyor: "Ciddi problemler doğurabilir."

Belli standartları takip ederek oluşturulmuş tasarımlar marka haline gelebiliyor, bir diğer deyişle ise yıldız mimarlar yaratabiliyor. Zaha Hadid, Pritzker Ödülü'nün verdiği güvenle, Hong Kong Politeknik Üniversitesi için tasarladığı ve 2011'de açılması planlanan 12.000 m2'lik tasarım okulu binası "Innovation Tower"la geri dönüyor. Hiç kimse, bu yüksek binanın marka haline gelmesi gereken bir tasarım okulu olması gerektiğini düşünmüyor. Aksine, Üniversite Konseyi başkanına gore, Innovation Tower daha çok "Hong Kong'u Asya'nın tasarım merkezi olarak geliştirme yolunda bir loft olma amacını taşıyor.

Birçok "marka proje" de geliştirilme aşamasında bulunuyor. Reklam panolarında Norman Foster'ın başka projeleri yer alırken, Pokfulam'daki Bel-Air No:8 rezidanslarını pazarlayan emlak şirketi, ünlü mimarın ismini, Nike'ın Michael Jordan adını pazarladığı gibi pazarlıyor. Foster prestiji, apartman fiyatlarında %30'luk bir artış sağlıyor. Hong Kong'da çalışmak yıldız mimarlar için öyle bir hal aldı ki, Çin'de asla bir proje yapmayacağını söyleyen Daniel Libeskind bile City University'nin medya merkezi için 100 milyon Dolar'lık komisyonu kabul etti. Bu konuda yaptığı açıklama ise, "Hong Kong gerçek anlamda Çin'de sayılmaz," oldu.

Yıldız mimarlarla çalışmanın kötü yanları da var. Mimarlar, tasarımın tamamını ele alacak noktaya gelene kadar uzun çıraklık dönemleri yaşamaya alışıktırlar. Mimarın tanınırlık aşamasına ulaşana kadar koltuklarının altında yaklaşık on yıl boyunca, inşa edilmemiş projeler, müşteri görüşmeleriyle geçen yıllar, proje müdürleriyle mücadeleler ve diğer hiçbir çekiciliği olmadan duruma katlanmak zorunda kalarak yapılan işler birikir. Tasarımın sonunda, çoğu vizyon, amaç, pratiklik ve fiyat kaşılaşmalarıyla hızlandırılan sayısız fikir üzerinde akıl yürütmüş olur. Bu sürecin sonunda gösterişli bir komisyon, ciddi değerde pratik tecrübe ve kullanıma hazır yaratıcı, olgun fikir birikimi edinir.

Yıldız mimarın kendisi ise bunların hiçbirine, ya da en azından birazına bile sahip değildir. Foster gibi hem tasarlayıp hem de inşa ederek, komisyonunu sürekli artırma yoluyla ünlü olan bazı yıldız mimarlar da var. Ancak Libeskind'in yıldız mimar olma yolu oldukça öğretici. Mimarlık alanında doktorası bulunan Libeskind, hayatını mimarlık teorisyeni ve bir profesör olarak sürdürebilmek için, uygulama alanındaki çalışmalarını henüz kariyerinin başındayken bıraktı. Mimar, "gereksiz yere iddialı" bulunan ya da inşa edilemez olduğu gerekçesiyle reddedilen birkaç tasarım üretti.

Kuşkusuz, tasarım yarışmaları, uzun sureli kuvvetli işbirliklerinin sonucunda iyi bir tasarıma ulaşabilmek için başlatıldı. Bunun görkemli akademik çevre ve eleştirmenler için anlamı, yarışmaların müşteriyle mimar arasında gerçekleşen ve yapıyı kullanışlı ve inşa edilebilir kılan, ileri geri hareketleri içermiyor olması. Fakat bu durum seçkin eleştirmenlerin ilgisini çekiyor. Libeskind bu sayede, tasarımlarında tek bir detaydan bile vazgeçmesi gerekmediği için, dünya çapında kötü bir ün edindi. Ve bu ün yetkililerin dikkatini çekti. Bu arada Libeskind, ilk binasını 52 yaşında tamamlayabildi. Ertesi yıl, 1998'de Berlin Yahudi Müzesi'yle uluslararası bir başarıya ulaştı. Yetkili kurumlar, yüksek profilli projeler için Libeskind'e koştular. Fakat Libeskind, bir grup gözlemciye göre, bütün tasarım fikirlerini ilk büyük projesinde kullanmıştı ve geriye hiçbir şey kalmamıştı.

Bir mimarın vizyonu, onun malzemelere ve inşaat uygulamalarına karşı duyduğu hislerle şekillendirilmeye alışkın. Örneğin, Eero Saarinen aslında bir mobilya tasarımcısı olarak eğitim aldı ve deneyimli sanatçılığı ile meşhur oldu. Bilgisayar destekli modelleme ve tasarım araçlarının ortaya çıkmasıyla tüm sınırlar ortadan kalktı. Bu mimarların, kısıtlı uygulama deneyimleri ve mütevazi çizim yetenekleri ile birdenbire büyük ölçeklerde, oldukça fantastik şekiller üretmelerine olanak tanıdı. Bir başka deyişle, Gehry'nin yüksek teknoloji ürünü yüzeyler ile yarattığı girintili çıkıntılı, çoğunlukla organik formların oluşturulması imkansızdı. Müşteriler bu tür heykelsi yapılar istediklerinde, yıldız mimarları tutuyorlar. Bu tasarımların yerini, dünya standartlarındaki yapıların bir arada bulunması konusundaki anlaşılmaz talep belirliyor. Kimi zaman bu yapıların bir arada duramaması ise hiç de şaşırtıcı değil.

Boston'ın yakınındaki Massachusetts Institute of Technology'de bulunan, düşsel bir görüntü gibi gözüken Gehry'nin Stata Center'ını düşünün. Böylesine çılgınca yaratıcı bir strüktür, çizim masasında tasavvur edilemez. Birleşmiş Milletler'deki en "sıcak" kampüs yapılarından biri olarak anılan Stata Center biçimler, renkler, malzemeler ve açıların, kararsız kolonlar ve şişen pencereler ile çoşkun bir potpurisi. Görünürde dik bir açı veya düz bir çizgi yok. Mimari eleştirmen Robert Campbell'e göre, "Herşey doğaçlama gibi, sanki son dakikada durdurulmuş. Söz konusu olan bu. Stata'nın görünüşü, içinde olması beklenen araştırma özgürlüğü, cesareti ve yaratıcılığının bir metaforu."

Alışılmadık şekillerde alışılmadık oluşumlar hazırlanmadan çok önce, bu cesaret tabii ki belirli bir maliyeti göze almak anlamına geliyor. Duvar işçiliği yok oluyor, bloklar büyüyor, buz blokları acil çıkışları kapıyor. En son ses getiren ise MIT'nin Gehry ve inşaat firması olan Skanska USA Yapı Şirketi'ni "eksik tasarım ve çizim gerekçeleri" ile dava etmesiydi. Söz konusu dava evrağının sonuç olarak ortaya çıkardığı en önemli nokta ise mimar, inşaat firması, yüklenici ve müşteri arasındaki kompleks ilişkinin, herhangi birini savunuyor olmadan, kompleks yapılarda böyle bir birlikteliğin imkansızlığını ortaya koymasıydı.

Ancak bazen, garip formlu ikonik yapılardaki hataları saklamak güç olabiliyor. Libeskind'in Denver Sanat Müzesi'ndeki sivri uçlu çatlaklar, işçilerin binanın açılışından bu yana bir sızıntının kaynağını arıyor olmasıyla sonuçlandı. Bir diğer örnek ise, Walt Disney Konser Salonu'nun istemsiz bir biçimde yan taraftaki binaları ısıtan parabolik aynalara dönüşen ve zahmetli ve yüksek maliyetli tadilat gerektiren kemerli, biçimli parlak yüzeyleri. Sonuç olarak, inşaat ve fabrikasyondaki kaçınılmaz hatalar kamunun dikkatini çekmese de yüksek maliyetli çalışmalar haline dönüşebiliyor. Ancak, maliyeti yüksek tutan bu gibi değişimler için müşteriler fazlaca ödeme yapmaya hazırken ünlü mimarları yargılamak da doğru değil.

* Kültürel ürünleri, büyük, sofistike ve zengin kent kökenli toplumun, uyumlu ve bilinçli estetik bir genel çerçeve, geniş bir eğitim çevresi, görsel sanatlar için satınalma materyalleri ve finansman çalışmaları sağladığı ileri uygarlık döneminde üretilmiş "yüksek kültür"ün bir parçası olarak kabul eden akım; yüksek sanat.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.