Haberler

Sarayın Yeniden İnşa Edilmesi Çok Büyük Bir Hata Olabilir

Tarih: 26 Ocak 2009 Kaynak: New York Times Yazan: Michael Kimmelman Çeviren: Serzan Gök
Şehrin merkezinde, burada, bir boşluk oluştu. Sembolizmden kaçmak imkansız gibi.


Berlin'de, bir zamanlar Cumhuriyet Sarayı'nın yükseldiği arazi
Fotoğraf: Arno Burgi Combo/European Pressphoto Agency


Berlin şehrinde, bir zamanlar Hohenzollern Sarayı'nın yer aldığı yerde taklit bir Barok Sarayı inşa edilmek isteniyor. İnşaat alanı öteki tarafının sonunda Brandenburg Geçiti'nin yer aldığı Unter den Linden Caddesi'nin sona erdiği yerde bulunuyor. Aralık 2008'de çok fazla tanınmamış İtalyan bir mimar olan Franco Stella, orjinal dört saray cephesinden üçünün ve iç avluların aynen korunmasını şart koyan, tasarım yarışmasını kazandı. Dördüncü cephenin tasarımı ise mimarın iradesine bırakıldı.

Ciddiye alınan mimarlardan çok azı bu yarışmaya başvurdu.

Bu projenin gerçekleşmesi fikri yıllardır gündemde olmasına rağmen, sarayın içinin nasıl olacağı henüz belli olmadı. Şematik tasarımda bir müze, kütüphane, restaurantlar ve kafelerin yer alacağı belirtiliyor. Alman yetkililer, kardeşi natüralist ressam ve kendisi filozof olan Humboldt'u referans göstererek, bu projeyi Humboldt Forumu olarak adlandırıyorlar. Bu yapıdaki sanat galerisinden sorumlu Carson Chan ise daha iyi bir tanım yaparak "Burası saray şeklinde bir alışveriş merkezi olacak," diyor.

Tarihi boyunca sürekli eline geçirdiği fırsatları kaçırmış Berlin şehri için bu saray projesinin inşaatı talihsiz bir kültürel maceradan başka bir şey değil. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra harabeye dönen orjinal Hohenzollern Sarayı 1950 yılında, Doğu Almanyalı Komünistler tarafından Prusya militarizmin ve emperyalizmin sembolü olarak görülmesi nedeniyle yıkıldı. 1970'lerin ortasında ise yerine bronz renkli, camla kaplı ve kaba görüntülü Cumhuriyet Sarayı inşa edildi. Bu yapıdan geri kalanlar geçen yaz ve sonbaharda oldukça masraflı bir şekilde yıkıldı. Cumhuriyet Sarayı, Doğu Almanya Parlamentosu olması yanında birkaç restaurant, tiyatro, sanat galerileri ve bowling merkezine de ev sahipliği yaparak Doğu Almanlar'ın komünist yönetimin bunaltıcı ve baskıcı ortamından kaçma olanağı sağladı. Bu yapı bazı Batı Almanlar için halen nostaljik önem taşıyor çünkü Doğu Berlin'deki haber röportajları bu binadan yayınlanıyordu.

Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra terk edilen yapıyı kullanma fırsatı elde eden sanatçılar, burayı yeni sanat etkinlikleri ve gösterilerinin yapıldığı popüler bir mekana çevirdiler. Duvarın yıkılmasından beri adeta Berlin şehirinin dünya çapında metropol olmak için uğraşmasının ama hezimete uğramasının sembolü olan bu yapılar yeni neslin ilgisini çekmeye devam etmekte. Tıpkı eski Nazi sığınaklarının gece külübü olması, komünist dönemin yüksek yapılarında popüler barların yer alması, artık kullanılmayan fabrikaların tiyatrolara çevrilmesi, kullanılmayan toplu konutlarda sanat galerilerinin açılması örneklerinde olduğu gibi yıkıntılar içindeki bu saray da Berlinliler için adeta yerel sanatın önemli sembollerinden birisi oldu.

Bugünlerde bu sarayın yeniden inşa edilmesine olumlu bakan bir Berlinli bulmak neredeyse imkansız gibi. Son zamanlarda Almanya'da ve diğer Avrupa ülkelerinde tarihi verilere dayanılarak yapıların yeniden inşa edilmesi örneklerine daha sıklıkta rastlanılıyor. Hohenzollern Sarayı'na çok yakın olan Alte Kommandatur, Barok stili ile tekrar yaratıldı. Dresden şehrindeki Frauenkirche ve de Braunschweig şehrindeki Stadtschloss sarayları da alışveriş merkezleri oldular.

Bazı eski yapılar tekrar inşa edilmeli. Bu sarayın yeniden inşa edilmesini savunanların başında eski Doğu Almanya'ya orijinal sarayı yıktığı için kızan Batı Almanyalılar geliyor. Bu projenin başka bir önemli destekçi grubu da Potsdamer Meydanı'ndaki son gelişmelerden hayal kırıklığına uğramış Berlinliler geliyor. Onları kim suçlayabilir ki? Bugünkü Potsdamer Meydanı isim yapmış modern popüler mimarların en kötü tasarımlarını ortaya koyduğu çöplükten başka bir şey değil ki.

Potsdamer Meydanı projesini gerçekleştirenler son derece kötü bir imar projesini uygulamaya koydular. Berlin'in imar işlerinden sorumlu bürokratları, post-modern etkilerin yoğun olduğu 1980'li yıllarda, bu akımın etkisinde kalarak şehirin bir dokunuşta Paris gibi dönüşeceğini hayal ettiler. Mimarlık eleştirmeni Niklas Maak'ın da belirttiği gibi bu bürokratlar eski başkentin içine yapay ve sonradan üretilmiş olguları yerleştirerek 20. yüzyılın bu şehirde yarattığı tüm çatışmaları ve olumsuzlukları yok edeceğı bir şehir hayal ettiler. Halbuki o bürokratlara göre negatif görünen bu öğeler, yeni nesil Berlinliler için yerel zenginlikler idi.

Gönüllü olarak unutmak, dünyanın her yerinden önce, burada affedilmeyecek bir kusur ve aymazlık. Aymazlıkta olan bu yetkililer geçen sene, 1930'ların en önemli tasarımlarından birisi olan, Garry Cooper ve Errol Flynn gibi ünlüleri karşılamış, Brandenburg Geçiti'ne sadece 15 dakika taksi mesafesindeki Tempelhof Havalimanı'nın da kapatılmasına karar verdiler. Şimdilerde tamamen terkedilmiş olan bu yapı kullanılmadan durmaya devam ediyor.

Bu saray inşaatının sonucunun ne olacağı belli değil. Her ne kadar masrafların 800 milyon Dolar civarında olacağı belirtilmiş olsa da, bu miktarın gerçekte çok daha fazla olacağı konusunda herkes hemfikir. Bu inşaatın gerçekleşmesi fikrinde ısrar ettiği için masrafları üstelenen Federal Hükümet, tıpkı herkes gibi finansal krizden etkilendiği için yeterli maddi olanaklara sahip değil. Bu hafta yayınlanan bir yerel gazete tüm Avrupa'da bu projeyi gerçekleştirme kapasitesine sahip, işinin ehli taş ustası sayısının yeterli olmadığını iddia etti. Umuyorum ki bu iddia doğrudur.

Orijinali 18. yüzyılda Andreas Schlüter ve Johann Friedrich Eosander von Göthe tarafından inşa edilmiş bu sarayın çok büyük olduğunu ve hiç kimse tarafından sevilmediğini biliyor muydunuz? Krallar bile orada yaşamak istemezdi. İnşaatın gerçekleşmesi taraftarı olanlar bu sarayın yeniden inşa edilmesinin, Berlin şehirinin en önemli Neo Klasik mimarı Karl Friedrich Schinkel'in etkileyici binalarından oluşan şehir kompleksine tamamlayıcı etki yapacağını öne sürüyorlar. Fakat bu iddia gerçekçi değil çünkü bu sarayın hemen yanında yer alan ve de Schinkel'in en önemli tasarımlarından birisi olan Altes Müzesi'nin hemen yanına düğün pastalarına benzeyen ve müze ile tamamen orantısız bir katedral inşa edildi.

Berlin şehrinin imarından sorumlu senatör Ingeborg Junge-Reyer, Aralık ayında yaptığı açıklamada, direkt olarak bu projenin ne olduğuna açıklık getirdi: "Bu proje Humboldt Forumu olarak adlandırılmaktadır, bir şato inşaatı olarak değil. Bunun sebebi de Humbolt'un bilgiyi, diğer kültürlere açık olmayı sembolize etmesidir ve de bu Almanya'nın tercihidir." Tıpkı natüralist sanatçı olan kardeşi gibi önemli bir filozof ve akademisyen olan Wilhelm von Humboldt, yakın arkadaşları Goethe ve Schiller gibi, Berlin'in Aydınlanma sürecini temsil etmektedir. Bu arada Alman resmi yetkililerinin bu projenin Afrika, Asya ve diğer egzotik bölgelerden sergilere açık olacağını belirtmesi yüzünden Hottentot projesini ve birçok sansasyonel sergiyi hatırlatması nedeniyle spekülasyonlara sebep olmuştu. Yetkililer daha sonradan açıklamalarının yanlış anlaşıldığını belirttiler.

Bu saray tasarımı projesine katılanlar Batılı olmayan kültürlerin emperyalizmin simgesi bir sarayda nasıl sergilenebileceği sorununu tamamen görmezlikten geldiler. Aynı amaçla Paris'te inşa edilecek ve mimar Quai Branly tarafından tasarlanan müzenin tasarımının eleştirilecek birçok yanı olsa da, en azından bir Batı başkentinde bu hususu dikkate aldı. Çok hızlı verilen bir kararın arifesinde Berlin'de hayata geçirilen bu müze projesi ise bu bağlamda hiç tartışılmadı. Eğer inşa edilirse bu proje saatli bir bomba gibi beklenmedik problemlere yol açacak.

Başarılı bir şekilde tarihi binaların yenilenmesi projelerinde yer almış ünlü İtalyan mimar Aldo Rossi'nin öğrencilerinden birisi olan Franco Stella zafer sarhoşluğu içinde kamuya açık avluların inşa edilmesinden ve de kamuya hizmetin devamından bahsediyor. Aralık ayında yapılan bir röportajda mimar Venedik'de San Marco Meydanı'na modern bir bina inşa edilemeyeceğini belirtti ve de ekledi "Berlin şehirinde, o bölgede neden bir modern yapı olmalı ki? Bu yapı daha önceden bir kralın emri ile inşa edilmiş olsa da, kendime politik sorular sormam. Bu proje Alman ulusu için hep önemliydi. Berlin zamanında ikiye bölündüğü için tarihinin tekrar kurtarılması için bu proje her zaman olduğundan daha da önemli. Kollektif hafıza Avrupa'yı Amerika'dan ayıran önemli unsurlardan birisidir."

Hayatta olan çok az Berlinli'nin orijinal sarayı hatırlaması bir yana, bu fikir saçmalıktan başka bir şey değil. Yerine Doğu Almanlar tarafından inşa edilen Cumhuriyet Sarayı ise, mevcut proje alanında kötü bir şekilde pozisyonlandırıldığı ve orijnal sarayın sadece doğusunu işgal ettiği için, genel olarak göze olumsuz olarak batan bir proje olmasından dolayı Berlinlilerin geçmişinde kalmayı haketmişti. Yıkıldığı zaman arkasından çok az üzülen oldu. 1950'den sonraki Alman Mimarisi şu anda çok sıkı bir şekilde gözden geçiriliyor. Bu bence çok olumlu bir durum. Titizlikleri ile tanınan Almanların savaştan sonra neden eski sarayın dış hatlarını korumak şartı ile mimari bir yarışma yapmadıkları oldukça esrarengiz bir durum. Zamanın iyi mimarları bu zor tasarımı değerlendirebilirlerdi.

Bugünkü sarayın inşaatında ise çok fazla manevra olanağı yok. Şartnameyi hazırlayanlar, yarı yarıya açık kibrit kutularını hatırlatacak şekilde, Rönesans tarzında taş işçiliği ile inşa edilecek duvarların cam kutularla kesilmesini şart koydular. Franco Stella'nın tasarımı yalınlığı ile ön plana çıkıyor. Tasarımı mimara bırakılmış tek cephede ise mimar birkaç adet kare şeklinde avlular yerleştirerek Schinkel'in Altes Müzesi'ni veya Aldo Rossi'nin tasarımlarını hatta biraz da olsa faşist mimariyi akla getiriyor.

Bu proje, sonuçta popüler tedirginliğin ve de tarihsel simgelerin belirsizliğinin simgesi olacak. Hatta denebilir ki bu saray inşaatı bugünkü Berlin'i temsil etmekte. Tıpkı Berlin gibi bu proje de herkesin ümidini dile getiriyor ama maddi olanakları kısıtlı. Tıpki Berlin gibi popüler olmak istiyor ama yerel kalacak. Tıpkı Berlin gibi megolaman olmak istiyor ama kendine güveni yok. Tıpkı Berlin gibi yeni kuşağın kültürüne açık olmak istiyor ama sıkıcı ve korkak. Tıpkı Berlin gibi tarihi ön plana çıkarmak istiyor ama yeni. Şehirin yaşayan yerleşim birimleri olarak gelişmesini bu tür boş projelerin inşa edilmesi engelliyor.

Bu bomboş proje yetmiyormuş gibi, bu sarayın batı köşesine kocaman bir depoyu andıracak bir güzel sanatlar merkezi eklenecek.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.