Eğer gelecek misafirler, şehrin yüzüne iki fırça boya çalınarak ‘düzeltilmesini' gerektiriyorsa bilin ki bu misafirlik pek hayırlı değil. Bush'un gelişini hatırlıyorum da, o zaman da geceden fırıncıların tepesine polis dikmişlerdi seyyar satıcılara simit vermesinler diye.

Bu gelen misafirler de insanların ekmeğini ‘şık' bulmayanlardan. Zira önceki gün İstanbul'da Galata Köprüsü'nün üzerinde balıkçılar yerine sarı fosforlu yelekler giymiş polisler vardı.

Dünya Su Platformu toplanıyordu ve balıkçılar İstanbul açısından her nasılsa ‘şık bir görüntü' oluşturmuyordu. Çokuluslu kalın enselilerin suyumuzu ele geçirmeye gelmesi yetmiyormuş gibi bir de karşılarında düzgün oturmak zorundaydık.
Tabii iş bununla kalmadı, Dünya Su Forumu'nu protesto edenlerden 17'si dün gözaltına alındı. Tek istedikleri, bir insan hakkı olan suyun ticari mal haline getirilmemesiydi.

Su demek para demek
Dünya Su Forumu'nun ayak sesleri duyulurken, dünyanın su sorunuyla ilgili ‘dehşet verici' gerçekler ‘Sizi düşünüyoruz' tadında bir reklam kampanyasıyla sunuldu. Güya dünyadaki aklı başındaki insanlar dünyanın su meselesini çözmek için bir araya gelecekti. Ve fakat kazın ayağı öyle değil. Forumu düzenleyen Dünya Su Forumu denen dev 1996'da kuruldu. İlk yaptıkları iş ‘kıt su kaynaklarının kullanımını konuşmak' paravanı ardında suyun ticari bir mal olduğunu kabul etmek oldu.

Çokuluslu şirketlerin başını çektiği forum, hiç boş durmadı ve suyun özelleştirilmesi fikrini tüm dünyanın kafasına soktu. Forum en son Meksika'da yapıldı ve o günden beri Meksika'nın başı su şirketleriyle dertte. Bizimkiler de bu derde sevdalanmış olacak ki Dünya Su Forumu toplantısı öncesi AKP'nin Çevre Bakanı Veysel Eroğlu zenginlere şu coşkulu çağrıyı yaptı:
"Paranızı suya yatırın!"

AKP'nin din kardeşi şirketler
Eroğlu'nun ağız sulandıran çağrısının arkasında hükümetin inanılmaz açgözlü su politikaları var. Bu öyle bir iştah ki Karadeniz'de sadece bir ırmak üzerine 50 baraj kurulması planlanıyor. Etekleri zil çalarak başlattıkları ‘su sayacı' projesiyle de zaten bizim sahibi olduğumuz suyu bize önce parasını alarak veriyorlar.
Yemeyip içmeyip büyük düşünen AKP belediyeleri sayesinde önceden parasını ödemeden su alamayacağız artık.

Su Forumu sevinci
Yani bu Müslüman kardeşlerimiz Allah'ın suyunu santim santim kullarına satıyor! En iyi anlaştıkları din kardeşleri para babaları olduğu için de Dünya Su Forumu'nu sevinçle karşılıyorlar. Dünya Su Forumu bu tür küçük yavuz hırsızlıkların ardındaki ideolojinin üretildiği asıl platform. Toplantı yaptığı hiçbir ülkenin su bakımından bir daha gün yüzü görmediği platform, su meselesini öyle bir hale getiriyor ki şirketler yağmur suyunun bile sahibi oluyor. Hindistan'da hükümetle bölgenin bütün su varlığını işletmek üzere anlaşma yapan şirket susuzluktan yağmur suyu biriktirmeye çalışan köylülere bile ceza kesiyor.

Şirketin bildiği kâr etmek
Türkiye şimdi bu durumdan sadece bir adım uzakta duruyor. Bunu ‘Suyu etkili ve verimli hale getirmek' adı altında yapıyorlar. Oysa, şirket denen organizma doğası gereği tek bir şey bilir: Kâr etmek. ‘Bugün dünya nüfusunun sadece yüzde 5'i suyu ulusötesi şirketlerden satın aldığı halde, bu şirketlerin yıllık gelirleri dünya petrol ticaretinin yıllık gelirinin yarısına ulaşmıştır.' (Dursun Yıldız, Su politikaları uzmanı, TMMOB dergisi)

Ne yapacağız? İstanbul'da bu konuda iki toplantı yapılacak. Biri Alternatif Su Forumu. Bilgi Üniversitesi Santralistanbul'da, 20-22 Mart'ta. Diğeri ise Suyun Ticarileşmesine Hayır Platformu'nun etkinlikleri. 19-20 Mart'ta Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde ve sonrasında Yıldız Teknik Üniversitesi'nde.