Haberler

Karaköy’ü unutmayalım

Tarih: 23 Eylül 2005 Kaynak: Hürriyet Yazan: Yalçın Bayer
Galataport projesi üzerindeki tartışmalar ilginç görüşlerle sürüyor.

Ortaköy ve Nişantaşı projelerinin mimarı Erhan İşözen, meslektaşı Ersen Gürsel’in ‘Denize Duvar’ (21.9.2005) başlıklı yazısındaki görüşlerinin kısmen doğru olduğunu ancak Karaköy’ün yeni bir yaşamla buluşması gerektiğini söylüyor. ‘Çünkü’ diyerek devam ediyor:

‘Projeyi peşinen reddedilmesi gereken bir proje olarak görmüyorum. Kent ve insanı bir araya getirmek gerekiyor. Buraya getirilecek fonksiyonlarla birlikte Karaköy’de yeni bir yaşam alanı yaratılması doğrudur.’

İstanbul’daki projeler üzerinde sohbet ederken, Galataport projesinde çok büyük bir yoğunluk olduğuna dikkat çeken İşözen, bu alanda ‘cruise’ gemilerinin Galata ve Karaköy’ü boğacağını, o alana daha küçük gemilerin yanaşmasının doğru olacağını, ‘apartman gemilerin’ yanaşma yerinin ise Mimar Ersen’in önerdiği gibi Yenikapı olabileceğini söylüyor.

Nusretiye Saat Kulesi ve Çeşmesi
İşözen, Karaköy için şöyle konuşuyor:

‘Tarihi yarımadanın da, Karaköy ve Galata’nın da geceleri mutlak yaşaması gerekmektedir. Ne yazık ki Karaköy ve Galata’nın ışığı, rengi ve yaşamı yok; her yer kapkaranlık... Bu nedenle bölgeye yeni bir yaşam getirmek zorunludur. Az ilerde ‘İstanbul Modern’ var; bölgeye şimdiden büyük bir etkinlik kazandırdı. Galataport ve Beyoğlu arasında iki yönlü insan akımının düşünülmesi doğrudur. Tophane-i Amire’nin yanındaki İtalyan yokuşu ve Çukurcuma yolu Beyoğlu ile bu bağlantıyı sağlayacaktır. İstanbul ancak kent bütünlüğüne hizmet eden bu tür projelerle ayağa kalkabilir.’

İşözen 1950’lerde Menderes döneminde yol çalışmaları sırasında Nusretiye Camii’nin bünyesindeki Saat Kulesi’nin kaldırılarak antrepoların içine konulduğunu, aynı şekilde Nusretiye Çeşmesi’nin de Maçka’ya götürülmüş olduklarını hatırlatarak Galataport projesiyle bunların yerlerine konulmasını öneriyor.

İşçi heykeli
- Peki Tophane’deki işçi heykeli...

- Cumhuriyet’in 50. yılı nedeniyle İstanbul’un birçok yerine heykeller konulmuştu. Tophane’deki işçi heykelini de rahmetli heykeltıraş Muzaffer Doğan Ertoran yapmıştı. Almanya’ya işçi göçü nedeniyle gerekli işlemler Tophane’deki İş ve İşçi Bulma Kurumu’nda yapılıyordu. Bu heykel de emeği simgeliyordu. Ne yazık ki, siyasi amaçla kolu başı kırıldı. Diğerleri de zaman içinde ortadan kayboldu.

İşözen; eski İstanbul Valisi Nevzat Ayaz’ın Beyoğlu Güzelleştirme ve Koruma Derneği Başkanı olduğu dönemde heykel, heykeltıraş Tankut Öktem’e yeniden döktürülmüş. Ama yerine koymak için kimse ilgilenmemiş o zamandan beri... Heykel, Öktem’in Gemlik’teki atölyesinde duruyormuş halen. İşözen, ‘Avrupa’daki 3 milyona yakın işçimizin anısına yaptırılan yeni heykel mutlaka aynı yere konulmalıdır. Bunun için bir kampanya başlatılabilir. Bunu yapmak da Büyükşehir Belediyesi’ne düşer’ diyor.

- Sizin cami projeleri yaptığınızı da biliyoruz. Karadeniz’de, Çayeli’ndeki Çavuşoğlu Camii, Ağa Han Ödülü’ne aday gösterilmişti. Şimdi bazı bölgelerde çirkin cami yapıları dikkat çekiyor.

- İlk önce şunu söyleyeyim; iki şerefeli, iki minareli camileri herkes yaptıramaz. Osmanlı döneminde bunları ancak padişah ve padişah soyundan gelenler yaptırabilirdi. İstanbul’da yaptırılan padişah camileri yani ‘selatin’ camileri 11 adettir. Örneğin, Süleymaniye Camii’nin dört minareli, 10 şerefeli olması, Kanuni Sultan Süleyman’ın 10. padişah olduğunun simgesidir. Evet dediğiniz doğrudur, bazı camiler çok çirkindir; her önüne gelen de iki şerefeli cami yaptırmamalıdır. Bazı camilerin külahlarının kurşun yerine plastik camla yeşil ve mavi renklerle kaplatılması ayrı bir çirkinliktir. Diyanet plansız ve çirkin projelere izin vermemelidir.

‘İstanbul alimi’
Bundan bir süre önce Yunanistan’da vefat eden ‘İstanbul Alimi’ Stefanos Yerasimos’un ardından onu anlatan ciddi bir yazı görmediğine üzülen Erhan İşözen, ‘Yerasimos gibi değerlerin farkına varılmazsa İstanbul gerçek değerini bulamayacaktır. Adının bir caddeye verilmesini veya bir anıtının yapılmasını bakalım düşünebilecek miyiz?’ diyor.

İstanbul’u ayağa kaldırmak, kent bütünlüğüyle bir vizyon sahibi yapmak istiyorsak bu çalışmaları çeşitli kolekyumlarla gündeme taşımak gerekmiyor mu?

‘Yazmadan kátip, okumadan alim olunmaz.’

İDO ve Göcek
Eski bakanlardan Bülent Akarcalı iki not göndermiş; can alıcı noktaları vurguluyor:

‘Deniz otobüsleri yazını okudum. Az bile yazmışsın. Türkiye’de bugün her türlü gemi inşa edilebilirken bu ‘otobüs’ adı verilen gemileri ta Avustralyalara sipariş etmek neden?

İşin püf noktası, bu gemilerin ithalatındaki mümessillerin kimler olduğu ve bunların ne kadar komisyon alacağında...

Türkiye’de inşa ettirildiğinde ne mümessil komisyonu, ne de komisyona gizlenmiş diğer ödemeler oluyor!

Her yazın gibi Göcek’le ilgili yazın da bamtelimize basıyor.

Ben bu arada Boğaz’ın elden gitmesi endişesi içindeyim. Şu anda 100’e yakın büyük tekne Boğaz’da yemekli-yemeksiz turlar düzenliyorlar. Hafta sonu bu teknelerle toplam belki on bin kişi Boğaz havası alıyor. Teknelerin bir kısmı her on dakikada bir Ortaköy’den kalkıyor. Araştırdım, hiç birinde pis su tankı yok. Her gün on binlerce kişinin tuvalet atığı direkt denize veriliyor. Ayrıca bu teknelerin hiçbirinde de makbuz verildiğini görmedim. Yani vergi dahi vermeden bol bol kirlet!’

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.