Haberler

Ayamama Deresi, sırat köprüsü

Tarih: 11 Eylül 2009 Kaynak: Radikal Yazan: Nur Çintay A.
Kaç yıl olmuş... Bizim gazetede "Ayamama Deresi 14 yılda hiç değişmemiş" haberi vardı dün, şahsi tarihimde iki-üç sene daha geriye gidebilirim.

Herkesin en net hatırladığı, 1995 yılında olanlardır. Ayamama Deresi taşmış, o zamanlar Sabah gazetesinin üstünde olduğu Basın Ekspres Yolu sular altında kalmış, hayır, olup biteni anlatmaktan çok uzak bir tarif oldu, Basın Ekspres Yolu koca, azgın bir nehre dönüşmüştü. Sabah, Hürriyet'te basılmıştı! Yürüyerek gitmişlerdi hatta. Ali Kırca'nın atv'den sular içinde yayın yaptığı dün gibiyse de 14 tane koca sene geçmiş üstünden, boru değil.

Bu 14'ün bende bir üç sene de gerisi var. Gözümü 1992'de Cosmopolitan'da açtığımda, dergi grubu, Sabah'ın içinde bulunduğu Medya Plaza denilen o şık binadaydı.

Kaç kere taştı o Ayamama Deresi ve kim bilir kaç kere korkudan nefesimiz kesilerek o nehrin içinden bu fotoğraflardakine benzer biçimde geçtik. Çok şanslıymışız ki hayattayız.

Bir keresinde, arabada tek başıma, direksiyonda, yan camların hizasına kadar yükselmiş suyun içinden ‘Ayetel Kürsi' okuyarak geçtiğimi bilirim. 14, 15, 16 sene öncesinden bahsediyoruz. Bunca senede yapılacak bir şey yok mudur?

Bu işin dua etmekten başka çaresi yok mudur?

Bir aşk hikâyesi ve bir yapı monografisi
2005 baharıydı. İstanbul Müzik Festivali kapsamında bir konsere gitmiştik. Harmonic Brass, nefeslilerle Bach'tan Ravel'e ve o dönem kafayı yeni taktığımız Eric Satie'ye uzanan beş Münihli müzisyenden mürekkepti.

Konser, Fener'le Balat arasındaki Bulgar Kilisesi'ndeydi. Ve benim asıl aklımı başımdan alan da burası olmuştu.

Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, Demir Kilise diye de biliniyordu, belki de o kadar çok kişi tarafından bilinmiyordu, önünden yüzlerce defa geçmiş olmama rağmen mesela benim içeri ilk girişimdi.

Büyülenmiştim. Aklım başımdan gitmişti. Bir yapıyla bu kadar kafayı bozmak sık başıma gelen bir şey değil.

Sveti Stefan, bilmeyene kelimelerle tarifi zor güzellikte bir şeydi. Çok şık, çok ince, çok zarifti bir yandan, bir yandan da çok oyuncaklı, çok süslü ve her yanı altın varak olduğu için çok şaşaalıydı. Olağanüstü albenili, göz alıcı ve aldığı gözü kolay bırakmayan, böyle mıknatıslı, gönülçelen bir yapıydı.

Demir Kilise denmesi öylesinde değildi, tümüyle demirden yapılmıştı. İstanbullu bir Ermeni mimar olan Hovsep Aznavur'a proje yaptırılmış, projenin uygulanıp prefabrik yapı parçalarının imali için açılan yarışmayı kazanan Avusturya firması 1893'te üretime geçmiş, kilise ilk önce firmanın Viyana'daki fabrika bahçesine kurulmuştu! Sonra itinayla sökülmüş, 1896 baharında Tuna ve Karadeniz üstünden gemiyle İstanbul'a taşınıp Haliç'teki şimdiki yerine bir buçuk yıl süren bir çalışmayla yeniden kurulmuştu.

Bunları Kültür Bakanlığı ile Tarih Vakfı'nın ortak yayını olan Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi'nden öğreniyorduk. Sveti Stefan maddesini yazmış olan Hasan Kuruyazıcı ile Mete Tapan'dan.

Hayat herhalde bir tesadüfler silsilesi olarak da anlatılabilir. O 2005 Haziran'ında, birkaç gün sonra bir konsere daha gittik. Aya İrini'de, İsveçli mezzosoprano Anne Sofie Von Otter, özellikle Kurt Weill faslında ve biste çok hoş, çok sürprizliydi.

Fakat esas sürpriz, ertesi gün geldi. Bir okur mail'i formunda.

Tam da benim Sveti Stefan'a gazetede ilan-ı aşk edeceğim günün bir önceki gecesindeki bu Aya İrini konserinde (Yazı yollanmış, gazete yapılmış, ama okur sabaha görecek!), meğer bu memlekette Sveti Stefan'la ilgili en derin, en kapsamlı araştırmayı yapmış olan Hasan Kuruyazıcı'yla yan yana oturmuşuz!

Benim ilk görüşte âşık olduğum bir yapıya benden kim bilir kaç kat aşkla bağlanan ve yıllarını onu çalışmaya veren biriyle nasıl da teğet geçmişiz!

İşte o vesileyle dört yıl önce öğrendim ki, Hasan Kuruyazıcı ile Mete Tapan'ın, bu kilise hakkında tarihini ve mimarisini derinlemesine ele alan bir kitapları var: ‘Sveti Stefan Bulgar Kilisesi - Bir Yapı Monografisi'.

Yıllar önceki baskı tükenmişti, bu yazının sebebi, kitabın geçen ay genişletilmiş ikinci baskısını yapmış olması (YKY). ‘Genişletilmiş', lafın gelişi değil, aradaki 11 yıl içinde kendilerine heyecan veren yeni bilgilere de ulaşmış yüksek mimar yüksek mühendis mimar ikili.

Elbette ki bestseller kolaylığında değil, ama meraklısına cevher.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.